İNTERNETTE KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRININ HUKUKİ SONUÇLARI
1.1. Genel Olarak
İnternetin ortaya çıkmasıyla iletişim teknolojisinin hızlı bir şekilde gelişmesi ve
herkesin anlamakta, uygulamaya sokmakta zorlandığı bu hızlı gelişim, ülkelerde farklı
hızda ilerlemiş ve kişilik hakkı ihlalleri giderek artmıştır. Örneğin, rızası olmadan bir
kişiyi video kaydına almak, ses kaydı almak çok uzak mesafeden de olsa teknolojinin
ilerlemesiyle mümkün hale gelmiştir. Bunun sonucu olarak, internet ortamında ciddi bir
yönetim ve denetim altına alınma ve kontrol edilmesi gerekliliği ortaya çıkarmıştır.
İnternetin kontrol altına alınması ise hukuki düzenlemelerin araç olarak kullanılmasıyla
gerçekleşmektedir. 185
İnternetin temel işlevi, sansürleme olmadan haberleşmenin insanlar arasında
sağlanmasıdır. Serbest ve açık bir iletişim ortamı internetin imkanlarındandır. Ancak bu
iletişim hiçbir zaman hukuk dışı bir durum olarak yorumlanmamalıdır. İnternet ortamında
da iletişimin hukuka uygun olması için belirlenen özelliklere ve kurallara uymak
gerekmektedir.186
İnternette hukuksal olarak en büyük problemler sanal ortamda gerçekleşen
ilişkilerden doğmaktadır. Hukukun buradaki işlevi, mevcut olgu ve olayları kurallara
bağlayarak gelecekte problem çıkmasını önlemeye çalışmaktır.187
İnternet ortamında çıkan hukuksal problemlerin temeli genel olarak özel hukuk
alanındadır. Özel hukuka ilişkin hükümler çoğunlukla internet ortamında da uygulanır.
Yani internetin ortaya çıkarmış olduğu hukuki problemlerin mevcut hukuki düzenlemeler
ile halledilmesi mümkündür. Yalnızca belli somut konularda özel hükümlere gerek
olduğundan diğer tüm konular hakkında sürekli kanun hazırlamak pek mümkün
olmayacaktır. İnternet erişim sağlayıcılarının aralarındaki özel hukuk ilişkileri, önemli
oranda sözleşmelerden kaynaklanmış olan hukuki durumlar olması nedeniyle, bunların
mevcut hükümler kıyasen uygulanarak düzenlenmesi daha uygundur. Fakat dijital imza,
185 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 121; Doğan,2003, a.g.k., s. 390.
186 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 121.
187 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 121.45
verilerin saklanması ve gizliliği buna bağlı olarak özel yaşamın korunması, mesafeli bir
sözleşme olan internetle yapılan faaliyetler nedeniyle, tüketicinin korunması da dikkate
alınarak mevcut mevzuata hükümler eklenerek korunmanın sağlanması daha doğru
olacaktır.
188
Hukuki olarak internet ortamında yapılan yayınlar ve uygulanan işlemler hakkında
özel bir belirleme olmaması halinde genel kanunun yeterli olmadığı hallerde kararın infazı
konusunda problemler yaşanmaktadır. Örneğin, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi davacının
kişisel hakkına internet aracılığıyla saldırı sebebiyle manevi tazminat istemi ve
internetteki yayının durdurulması talebinin kabulü kararını şu gerekçeyle bozmuştur189:
"İnternetteki yayınlar nedeniyle yapılacak işlem konusunda henüz yasal bir düzenleme
bulunmamaktadır. Halbuki, mahkeme kararlarının bağlayıcı sonucunun gerçekleşebilmesi
için, kararın infaz edilebilir olması ve böylece yaptırımının da uygulanması gerekmektedir. Şu
aşamada, internette yapılan bir yayının gönderilenler de dahil olmak üzere internetten
çıkarılması veya yayının durdurulması konusunda bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu
bakımdan verilecek kararın infaz edilebilme ve sonuçsuz kalma olgusu tartışılabilecek bir
durum arz etmektedir. Bu da yargı kararının etkisiz kalmasını ve böylece tartışılabilir hale
gelmesi sonucunu doğurabilir. Bu nedenle buna ilişkin istemin reddine karar verilmesi
gerekirken, bunun yerine yazılı olduğu üzere kabul karan verilmiş olması bozmayı
gerektirmiştir.’’
İnternetin hukuki alt yapısında, düzenleyici, teşvik edici ve yön gösterici hükümlere
yer vermesi gerektiğinden kamu hukukunun kısıtlayıcı yönü internette yaşanan hukuki
sorunları çözmeye yardımcı değildir. 190
Mevcut Türk hukuk mevzuatında internete ilişkin hukuki düzenlemelerin ayrıca
yapılıp yapılmamasına dair iki farklı görüş bulunmaktadır. İlk olarak, internetin kendine
özgü kurallarının yapılması ve bunların ayrıca belirlenmesi gerektiği görüşüdür. Diğer bir
görüş ise mevcut olan hükümlerden faydalanılması ve gerektiğinde bu alana özgü yeni
düzenlemelerin getirilebileceği hakkındadır. Burada esas olan internet ortamındaki
hukuki sorunların belirlenmesi, sonrasında ise sorunlara çözüm üretilmesidir. Çözüm
üretme konusunda ise mevzuat ve uygulama değerlendirildikten sonra yorum ve kıyas
yoluna da başvurularak sonrasında ise bilimsel ve yargısal içtihatlardan faydalanmak en
188 Kırçova ve Öztürk,2000,a.g.k., s.3.
189 Doğan, 2003, a.g.k., s.388; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 8.2.2001 Tarihli E.755/K.U57 Sayılı Kararı.
190 Sırabaşı., 2003, a.g.k., s. 124.46
doğru yöntem olacaktır.
191
İnternetin en önemli kitle iletişim araçlarından olması, haber ve düşüncelerin
internet aracılığıyla kitlelere ulaştırılması internet hürriyetinin bir göstergesidir. İnternetin
evrensel olması, ortaya çıkarmış olduğu sorunların da evrensel boyutlarda çözümlenmesi
gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.192
Kişiler hukuku ve internet ilişkisine gelince, ilk akla gelen durumlardan biri
internet ortamında kişilik haklarına karşı gerçekleşen saldırılardır. İnternette denetimsiz
bir haberleşme ortamı olması hem kişilik hakkı açısından hem de özel yaşamın gizliliği
açısından tehditsel bir durum oluşturmaktadır. İnternetin sağlamış olduğu sınırsız
yararların yanında kötü niyetli kullanan kişilere olanak sağlayan teknik yapıya sahip
olması kişilik hakları açısından potansiyel bir tehlike oluşturmaktadır. Bu kapsamda
kişilik haklarına karşı yapılan saldırılar yazılı veya görsel medyayla, internet arasında çok
büyük bir fark yoktur. İnternette işlenen kişilik haklarına saldırının diğer yayınlardan farkı
haksız fiil failinin belirlenmesindeki güçlüktür. Haksız fiil failinin belirlenmesindeki
zorluk, internetin uluslararası kullanım olanağına bağlı olarak yetkili mahkemenin
belirlenmesi, uygulanacak hukuk tayini, Devletler Özel Hukuku sorunlarını da ortaya
çıkarmaktadır.
193
İnternet ortamında kişilik haklarına saldırıda saldıran kişinin gerçek bir kişi
olduğu dikkate alınmalıdır. Kişiler normal hayatta nasıl ahlak ve hukuk kurallarına dikkat
ediyorsa, internet ortamında da iletişim kurarken aynı şekilde dikkat edilmesi
gerekmektedir. İnternetin kullanılması bir hak değil ayrıcalık olduğu için rahatlıkla bu
durum kötüye kullanılabilir. Örneğin, bir sistemde yer alan gizli bilgileri hile yoluyla
almak, e-mail yoluyla kişileri rahatsız etmek, sistemin kaynaklarını kullanarak sistemi
çökertmek, ağ üzerinde belirlenen kurallar dışı hareket etmek sayılabilir. 194
İnternet aracılığıyla gerçekleşen kişilik hakkı ihlalleri sonucunda hakkı ihlal edilen
şahsın başvurabileceği hukuki yollar bulunmaktadır. Bir kimse kişilik haklarının ihlal
edileceği konusunda bir tehdit hissettiyse bu durumda TMK hükümlerine göre saldırının
önlenmesi, eğer hak ihlali gerçekleşmekteyse saldırıya son verilmesi davası açma hakkına
191 Kırçova,İ. ve Öztürk,P. (2000),a.g.k., s.3
192 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 124.
193 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 128.
194 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 129.47
sahiptir. Aynı zamanda kişilik hakları ihlal edilen kişi şartların oluşması halinde maddi
ve manevi tazminat talebinde de bulunma hakkına sahiptir. Kişiler internet ortamında
gerçekleşen kişilik hakkına karşı saldırılarda 5651 Sayılı Kanun kapsamında erişimin
engellenmesi kararını da talep edebilme hakkına sahiptirler.
1.2.Hukuka Aykırılık Unsuru ve Hukuka Aykırı Eylem
Hukuka aykırılık, genel bir davranışın, bir kuralın ihlaliyle, hukuki olarak şahsi
veya diğer değerlere saldırı hali ve saldırı tehlikesinin varlığı halidir195. Yazılı olmayan
hukuka aykırılık durumunda hâkimin adalet duygusu karşılıklı menfaatlerin
değerlendirilmesiyle belirlenmektedir.196 Hukuka aykırılık normlarının temel amacı
hukuka karşı bir halin olmamasıdır.
Hukuka aykırılığı, mutlak bir hakkı koruyan veya özel bir hakkı koruyan
normların ihlali olarak iki şekilde inceleyebiliriz. Mutlak bir hakkı koruyan normlarda
hukuka aykırılık netice yönünden değerlendirilirken, özel bir hakkı koruyan normlarda
davranış nedeniyle hukuka aykırılık oluşmasında sonuç doğurması beklenmeden hukuka
aykırılık kabul edilebilecektir. Örneğin saldırı tehlikesinin varlığı halinde hukuki dava
açabilme hali gibi.197
Hukuka aykırı bir davranış gerçekleştiğinde bu davranışa dayanan kusur
sorumluluğu da gündeme gelecektir. Kusur sorumluluğu, kusurlu, sözleşme dışı ve
hukuka aykırı bir davranış sonucunda bir kimseye verilen zararın tazminini
düzenlemektedir. Kusur sorumluluğu öğretide ve uygulamada aynı anlamda olmak üzere
‘sübjektif sorumluluk’ da denilmektedir.198
1.2.1. Genel Olarak
Borçlar Kanunu’nun 63/1’inci maddesinde bahsedildiği üzere, haksız bir şekilde
195 Koçhisarlıoğlu, C. (1990) Haksız Eylem Kusuru, Ankara Üniversitesi Doçentlik Tezi, C.I/II , Ankara,
s.212. ; Kılıçoğlu, A. M. (2002) Sorumluluk Hukuku, Ankara: Turhan Kitabevi, s.336.
196 Tandoğan, H. (1961) Türk Mesuliyet Hukuku (Akit Dışı ve Akdi Mesuliyet), Ankara: Ankara Hukuk
Fakültesi Yayınları, s.26. ; Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.336
197 Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.338.
198 Eren, F., (2022), Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara: Yetkin Yayınları, s. 566.48
başka bir kişiye zarar veren kişi, o zararı tazminle yükümlüdür. Bununla birlikte TMK
24/1’inci madde hükmüne göre, haksız bir şekilde kişilik haklarına saldırılan kişi,
mahkemeden, saldırıda bulunan kişilere karşı korunma talebinde bulunulabilir. Borçlar
Kanunu 49/1’inci madde hükmünde de hukuka aykırı bir şekilde deyimi ifade edilmiştir.
Tüm bu madde hükümlerinden anlaşılacağı üzere, hukuka aykırı fiil şartının
gerçekleşmesi haksız fiil sorumluluğunun kurucu unsuru olduğunun göstergesidir.199
Hukuka aykırılığın tanımı kanunda yapılmadığı için, somut olaylar kapsamında
öğretiler ve uygulamalarda yer alan fikirlerden de faydalanarak hâkim, hukuka aykırılık
kavram ve tanımını belirlemek zorundadır. Doktrinde hâkim görüşe göre, hukuka
aykırılık kavramı, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmadığı, diğer kişiler zarar vermeyi
engelleyen veya zarar verecek neticenin önüne geçmek maksadıyla bir davranışta
bulunmayı emreden hukuk kurallarına aykırı olan davranışlara denir. Diğer bir deyişle,
kişilerin doğrudan veya dolaylı olarak koruma maksadıyla, mal ve şahıs varlığına karşı
yazılı veya yazısız emredici hukuk kurallarına aykırılık halidir.200
Günümüzde teknolojik gelişmelerin yetişilemeyen hızı nedeniyle kişilik hakkının
internet aracılığıyla gerçekleşen haksız fiil niteliğindeki davranışlar da artmaya
başlamıştır. İnternet ortamına hızlı ulaşım, geniş kitleleri kolayca etkileme imkânı kişilik
haklarına karşı internet ortamında işlenen ihlallerin de artmasına neden olmuştur.
1.2.2. Hukuka Uygunluk Sebepleri
Hukuk camiasında hukuka aykırı olarak nitelendirildiği durumlarda bu davranış
her daim hukuka aykırı olarak kalır. Hukuka aykırı bu davranış hakkında bazı sebepler
ileri sürüp, hukuka aykırılığın ortadan kalktığını iddia etmek mümkün değildir. İşte bu
sebeple hukuka aykırılığı ortadan kaldıran sebepler nitelendirmesinden ziyade hukuka
uygunluk sebepleri olarak nitelendirilmesi daha doğru olacaktır.201
Rıza, hukuka uygunluk sebeplerinden geleneksel ve kesin olup, mevcut haliyle
hukuka aykırı olan ve sorumluluğa neden olan eylemi hukuka uygun duruma
199 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.592
200 Eren,2022, a.g.k.,s.567; Ayan, M. (2012) Borçlar Hukuku (Genel Hükümler), Konya: Mimoza Yayınları,
7. Bası, s.207.
201 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.689.49
getirmektedir.202
Hukuka uygunluk sebepleri üç bölüme ayrılmakta olup, birincisi kamu menfaati,
ikincisi özel bir menfaat ve çatışan menfaatin üstün tutulması, üçüncüsü ise zarar görenin
rıza göstermesidir.203
1.2.2.1.Mağdurun rızası
Hak, genel anlamda hukuk düzeninde bulunan bireylerin iradesine tanınmış olan
bir yetkidir. Bundan dolayı her kişi kendisine tanınan bu yetkiyi dilediği gibi kullanma
veya vazgeçme hakkına sahiptir. Bir kimsenin kendi hakkından vazgeçmesi, kanuni
korumadan yoksun kalması anlamına gelmemekle birlikte, hukuk kuralının kendisine
tanınan korumadan vazgeçmesi anlamına gelmektedir. 204
Hâkim olan düşünceye göre zarar gören kişinin rızası, tek taraflı hukuki fiil olması
sebebiyle, hukuka uygunluk sebebi oluşturacağından, kişinin zarara izin vermesi için
geçerlilik şartlarını taşıması gerekmektedir. Tek taraflı olan bu hukuki işlemin geçerlilik
şartları, fiil ehliyetine sahip olmak205, bilinçli ve serbest bir iradenin sonucunda rızanın
verilmesi, rıza göstermenin hukuka ahlaka aykırı olmamasıdır. Rıza kapalı veya açık
olabileceği gibi rücu imkânı da bulunmaktadır.206
Medeni Kanun’da 24/2. Maddesinde kişilik haklarını korumaya yönelik açılacak
davalar açısından kişilik hakkı ihlal edilenin önceden saldırıya rızası hukuka uygunluk
sebebi olarak kabul edilmiştir. Ancak buradaki tek sınır olarak verilecek rıza ahlaka
aykırıysa hukuka uygunluktan bahsedilemeyecektir.207
Gösterilecek olan rızanın zarar ortaya çıkmadan önce verilmiş olması
gerekmektedir. Sonradan verilen rıza hukuka aykırılığı ortadan kaldırmayacaktır. Burada
202 Özdemir, 2009, a.g.k., s.166.
203 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.689.
204 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.690
205 Bkz. Yarg. 4. HD. 27.04.2000 T., 2000/1831 E., 2000/4069 K. sayılı kararında; ‘… Davacı olay tarihinde
15 yaşından küçüktür yani temyiz kudretine sahip değildir.MK 15. Maddesine göre mümeyyiz olmayan
şahsın tasarrufu, hukuki bir hüküm ifade etmez.’ Fiil ehliyeti olmayan bir yaşta verilen rızanın hukuka
uygunluk oluşturmayacağı ifade edilmiştir.
206 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.691; Kara Kılıçarslan, S., (2015), Kişilik Haklarına Saldırıda Üstün Nitelikte Özel
ve Kamusal Yarar, İstanbul: On İki Levha Yayınları, s.30.; Ayan, a.g.k., s.71.
207 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.692.50
verilecek onay, geçmişe etkili sonuç doğurmayacaktır. Zarar görenin rızası yalnızca
tazminat talep etme hakkına ortadan kaldıracak olup doğmuş bir haktan imtina etme veya
ibra etme durumu söz konusu olmayacaktır.208
Bir kimsenin özgürce tasarrufta bulunamayacağı kişilik haklarının ihlaline yönelik
rıza hukuka uygun sayılmayacaktır. Mesela, bir kişinin çaresi olmayan bir hastalığa
tutulması durumunda yaşamının son verilmesine göstereceği rıza hukuka aykırı nitelikte
olacaktır. Bunun yanı sıra istisna olarak, spor gösterilerine rızasıyla katılan kişilere, spor
kuralları kapsamında bedensel bütünlüğüne yönelik fiiller hukuka aykırı sayılmamıştır.
Bu duruma örnek olarak da boks sporu yapan kişinin spor müsabakası esnasında gelecek
zararlara vermiş olduğu rızayı gösterebiliriz. 209
Tıbbi nitelikte yapılacak işlemlere gösterilen rıza da hukuka uygunluk nedenidir.
Rızanın varlığının hukuka uygunluğu için söz konusu tıbbi müdahalenin ilkelerine ve
bilimsel yöntemlere uygun bir şekilde olması gerekmektedir.210
Beden bütünlüğünün kapsamında, kişinin yaralanması, bedeninden bazı parçaların
alınması veya sağlığını bozan deney ve uygulamaların rıza dahilinde olsa da bu durum
yapılan saldırının hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaz. Ancak Medeni Kanun’un
23’üncü maddesinde yazılı onay kapsamında kişilere ait biyolojik örneklerin alınması, bu
maddelerin enjekte edilmesi ve nakledilmesi hukuka uygundur. Fakat bu durumun
istisnası olarak kişinin rızası olsa bile, kişilik hakkından tamamen vazgeçmesi veya kişilik
hakkının devredilmesi, aşırı sınırlaması neticesini doğuracak ve tedavi niteliğinde
olmayan hallerde, yapılan işlem ve eylemlerde hukuka aykırılıktan bahsedilebilir.211
Beden bütünlüğüne karşı verilecek olan rıza, yazılı olarak, dış etkilerin uzağında
ve geçerli olarak verilmelidir. Rızayı verecek kişinin ayırt etme gücüne sahip olması
gerekmektedir. Sınırlı ehliyetsizlerin, tek başlarına böyle bir rıza verip veremeyeceği
öğretide tartışmalıdır. Bir kısım görüşe göre, Medeni Kanun’un 16/2’nci maddesi
kapsamında şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların, kanuni temsilcinin onayına gerek duymadan
kullanılabileceği ifade edilmişse de kişinin vücut bütünlüğü üzerindeki girişimlere rıza
göstermesini bu durumdan ayrı tutmak gerektiği belirtilmiştir. Çünkü sınırlı ehliyetsiz
kişilerde, şahsa sıkı sıkıya bağlı haklarda kanuni temsilcisinin onayı gerekmektedir. Bu
208 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.693.
209 Kılıçoğlu, A.M. (2012). Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara: Turhan Kitabevi, 16. Bası, s.284.
210 Kılıçoğlu,2012,a.g.k., s. 284.
211 Zevkliler,2000, a.g.k., s.437.51
kapsamda ayırt etme gücüne sahip küçük, kanuni temsilcinin ısrarla karşı koyması
durumunda, vücut bütünlüğüne yapılacak ve zararlı neticeler doğurma olasılığı bulunan
hallere razı olmamalıdır. Bu görüşe karşı olanlar ise, ayırt etme gücüne sahip olmanın
yeterli olduğu ve sınırlı ehliyetsizin tek başına bu rızayı bildirebileceği ve bu konuda
kanunda bir düzenleme olmadığı bu sebeple sınırlanamayacağı hatta Medeni Kanun’un
16/2’nci maddesinin buna imkân sağladığı ifade edilmektedir.212
1.2.2.2.Üstün Nitelikte Kamusal Yarar
TMK 24’üncü madde kapsamında kişiler, kamusal bir fayda olmadığı müddetçe
hak kaybı yaşadığında, yapılan saldırılar hukuka aykırı niteliktedir. Buradaki kamu yararı,
şahsi değerlerden ziyade toplumun genel menfaatlerinin dikkate alınarak bir tespit
yapılmasıdır. Yasa koyucular tarafından menfaatlerin çatışması durumunda kamu
yararına öncelik verilerek korunması daha uygun bulunmuştur. Aynı zamanda
Anayasa’nın 22’nci madde hükmünde temel hak ve hürriyetlerin kamu yararı nedeniyle
sınırlandırılabileceği belirlenmiştir. 213
Kamu hukukundan kaynaklanan yetkinin, memur ya da kamuda çalışanlar
tarafından yasal koşullar ve sınırlar kapsamında kullanımı hukuka aykırı değildir. Örnek
verecek olursak, polisin şüpheliyi yakalaması, hâkimin sanığı tutuklaması, icra
memurunun borçlunun mallarını haczetmesi veya yıkılmaya yüz tutan binanın
yıktırılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Burada kamu yararı özel yarardan
üstün tutulmuştur.214
Yayınlanmasında kamu yararı bulunan haber ve eleştirilerin gerçekliği, ölçülü
olması ve şekil açısından uygunluğu halinde hukuka aykırılıktan bahsedilemeyecektir.215
212 Zevkliler,2000, a.g.k., s.438.
213 Özdemir, 2009, a.g.k., s.172.; Öztan, 2011, a.g.k., s.276.
214 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.689; Ayan,2012,a.g.k.,210.
215 Köseoğlu, B. (2013), İletişim Saldırılarından Doğan Hukuksal Sorumluluk ve Uygulama, Ankara: Bilge
Yayınevi, 308 Bkz. Yarg. 4. HD. 05.12.2012 T. , 2012/11773 E., 2012/18616 K. sayılı kararında:’’…
davalının internet sitesinde yayınlanan haberlerin ve resimlerin haber verme, eleştirme ve kamuoyunu
bilgilendirme hakkına binaen hazırlanmış, görünen gerçekliğe uygun, güncel bir magazin haberi olduğu,
haberin yayınlanmasında toplumsal ilgi bulunduğu, çatışan yararlar dengesinin davacı yararına
bozulmadığı, davalı yönünden hukuka uygunluk nedenlerinin bulunduğu ve böylece davacının kişilik
haklarının saldırıya uğramadığı benimsenmelidir.’’52
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 06.06.2001 tarih ve 2001/4-435 esas ve 2001/471 sayılı
kararında haberin üst üste altı kez yayınlanması ve eleştirinin ölçülerinin aşıldığı ve bu
sebeple davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleştiği kabul edilmiştir. Bu kararda
Yargıtay bu olayın düşünce özgürlüğünün bir uzantısı olan basın özgürlüğünün
kullanılmasından doğduğunun ve hukuki olduğunun kabulünün mümkün olmadığını ifade
etmiştir.216 Bir kimsenin onur ve saygınlığını etkileyecek sözlerin internet ortamında
haber niteliğinde direk yer alması onur ve saygınlığı zedelenen kişinin daha çok zarar
görmesine de sebep olabilir. Söz konusu haber ne kadar gerçek olursa olsun bu sözlerin
tekrarı şeklinde olması hukuka aykırılığı ortadan kaldırmayacaktır. Bu duruma sebebiyet
veren kişilerin ayrı ayrı sorumluluğu olacaktır. 217
Kamu yararı doğrultusunda elektronik haberleşme alanında gerçekleşen her eylem
hukuki olmayacaktır. Örneğin Alman Anaysa Mahkemesi tarafından:
Avukatın bürosunda gizlice yapılan dinleme faaliyetinde korunması gereken
kamu yararı bulunmadığından dinlemenin Anayasa tarafından gizlilik ilkesine
ve haberleşme özgürlüğüne aykırı görülmüş ve hukuka aykırı kabul edilmiştir.218
1.2.2.3.Üstün Nitelikte Özel Yarar
Üstün nitelikte yarar, mağdurun, failin veya üçüncü şahsın sahip olduğu kişilik
değerleri üzerinde korunmakta olan hukuki menfaatlerinden birinin seçilmesi
zorunluluğundan doğmaktadır. Fakat burada dikkat edilecek husus, hiçbir değerin kişilik
hakkından üstün tutulmaması gerektiğidir.219
216 Belli, 2008, a.g.k., 67.
217 Bkz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Esas No : 2014/3761 Karar No: 2014/6519 Sayılı Kararı: ‘Somut olayda
tarafların ülkenin bilinen siyasi kişilikleri olduğu ortadadır. Davacı ve davalının kamuyu ilgilendiren bir
konuda açıklama yaptıkları, birbirlerini ağır bir şekilde eleştirdikleri, eleştiri sırasında davalının davacı
hakkında kullandığı "edepsiz, müsvedde, şenayet, aklını izanını kaybetmiş" şeklindeki ifadelerin kamusal
tartışmanın bütünü içerisinde ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca davaya konu
sözler davalının bir bakanın cinsiyeti üzerinden söylediği sözler üzerine söylenmiştir. Davacı siyasi bir
kişilik olarak bu açıklamaları yaparken kendisini tartışma ortamına çekmiştir. Bu tartışma üzerinden
yapılan eleştirilere de katlanma yükümlülüğü vardır. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin
tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının kınanmasına karar verilmiş
olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.’ (www.uyap.com.tr) (Erişim
Tarihi: 22.12.2023 Saat 19:00).
218 Özdemir, 2009, a.g.k., s.175.
219 Dural,M ve Öğüz, T. (2014), Kişiler Hukuku, İstanbul: Filiz Kitabevi, s.143. ; Kara Kılıçarslan, 2015,
a.g.k.s.32.53
Hangi durumların üstün nitelikte özel yarar sayılacağı TMK 24/2 maddesinde
belirtilmiştir. Fakat TBK kapsamında haklı savunma, zorunluluk hali ve kendi hakkını
kullanmak için kuvvet kullanma olarak üç tane daha hukuka uygunluk nedeni
belirtilmiştir.
Hukuka uygunluğu oluşturan üstün yararın mağdura ait olduğu durum tıbbi
müdahalelerdir. Kişinin onayı alınmadan kişisel değerlerine yönelik gerçekleşen
müdahalelerde üstün nitelikli özel yararın varlığından söz edilebilir. Tıbbi müdahale
kişinin hastalıktan kurtulması, acılarının hafifletilmesi, nüfus planlaması maksadıyla
yapılan işlemler gibi geniş bir alanı oluşturmaktadır. Zira tıbbi müdahale neticesinde
kişisel değerlerin saldırıya uğraması durumu da güncel bir sorundur. Bu nedenle yapılacak
yanlış bir müdahale neticesinde kişi zarara uğrayabilir. Burada hukuka uygunluktan
bahsedebilmek için vücut bütünlüğünün ve sağlığın zarara uğramaması gerekmektedir.
Tıbbi müdahalede hedef kişinin sağlığına kavuşması olduğu için yanlış müdahale halinde
üstün nitelikte özel yarardan bahsedilemeyecektir.220
Tıbbi müdahalelere örnek olarak ameliyat esnasında bayıltılmış kişiden sağlığı
hakkında yapılacak bir işlem için izin alınması mümkün olmadığından, doktorun
müdahalesi hastanın üstün özel yararı gözetilerek hukuka aykırı olmayacaktır.221
Federal mahkeme bir kararında, biyolojik babalığın tespitinde DNA testinin
uygulanmasının üstün nitelikte özel yarar kapsamında hukuka uygun kabul etmiştir. Zira
talep edenin gerçek babayı öğrenme hakkı kapsamında üstün nitelikte fayda dikkate
alınarak, söz konusu babanın beden bütünlüğünün ihlali konusu gündeme
alınmayacaktır.222
1.2.2.4.Kamu Hukukuna Dayanan Yetkinin Kullanılması
Hukuki düzen içinde kamu görevlisi olanlara tanınmış bir yetki sebebiyle
yapılan müdahaleler hukuka uygun niteliktedir. Bir şahsın kişilik haklarının ihlal edilmesi
kanunun vermiş olduğu bir yetki kullanılırken söz konusu olduğunda fiil hukuka uygun
220 Hancı,İ.H. (2006), Malpraktis Tıbbi Gelişimler Nedeniyle Hekimin Ceza ve Tazminat Sorumluluğu,
Ankara: Seçkin Yayınevi, s.26; Kara Kılıçarslan, 2015, a.g.k.s.56 .
221 Ayan, M. (1991) Tıbbi Müdahaleden Doğan Sorumluluk, Ankara: Kazancı Yayınları, s.79-80.
222 Kara Kılıçarslan, 2015, a.g.k., s.60. ; Oğuzman, K. ve ark (2009), Kişiler Hukuku, İstanbul: Vedat
Yayıncılık, s. 159.54
kabul edilmektedir. Söz konusu yetkiler hem kamu hukuku hem de özel hukuktan
kaynaklanabilir.223 İnternet ortamında da aynı şekilde kişilik haklarına saldırıda hukuka
uygunluk sebepleri de mevcuttur.224
Kamu hukukundan kaynaklanan yetkide tam bir serbestlik olmayıp
normatiftir. Koruma normu kesildiği an hukuka aykırı davranış haline gelmektedir.
Ayrıca kamu yararı özel yarardan üstün tutulmaktadır. Özel yarar hukuki korumdan
faydalanamaz. Kamusal yarar hali de yetki aşılması, görev gaspı gibi durumlarda söz
konusu olmayacak ve hukuka aykırılık oluşacaktır.225
1.2.2.5. Özel Hukuka Dayanan Yetkinin Kullanılması
Özel hukuku düzenleyen kanunlarda var olan hakları kullanırken bir kişinin zarar
görmesi durumunda hukuka aykırılık oluşmayacaktır. Söz konusu hakların
kullanılmasında dürüstlük kurallarına uygun hareket edilmediği halde ancak hukuka
aykırılıktan bahsedilecektir.226
Örneğin, hapis hakkı, başkasının arazisine girme hakkı hukuka aykırı değildir.
Fakat dürüstlük kurallarına aykırı olduğu hallerde tazminat sorumluluğu doğmaktadır.227
1.2.2.6. Haklı Savunma
Haklı savunma hem özel hukuk hem de kamu hukuku kapsamında bir hukuka
uygunluk sebebidir. Öğretide, haklı savunma için kanunun vermiş olduğu yetki başlığı
altında incelenmesi 228ve bazen ise üstün nitelikli özel yarar başlığı altında veya ayrı bir
başlık altında incelenmesi gerektiği ifade edilmiştir.
229
Kanunda her ne kadar haklı savunmanın tanımına yer verilmemişse de bir
kimsenin, kendisinin veya başkasının, şahsına veya malına karşı gerçekleşmiş hukuka
223 Sırabaşı, 2003, a.g.k., s. 92.
224 Sırabaşı, 2003, a.g.k, s. 93.; Ayan,2012,a.g.k., s.210.
225 Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.357.
226 Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.357.
227 Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.357.
228 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 93; Öztan, 2011, a.g.k., s.150; Oğuzman, 2016, a.g.k., s.18
229 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 93.55
aykırı ve o anda devam eden bir saldırıyı önlemek amacıyla zaruri olarak yapmış olduğu
davranışlara denir.230
Meşru müdafaa kapsamında tazminat gerekmeyeceği gibi meydana gelen
zararlardan Borçlar Kanunu 64’üncü maddesi kapsamında sorumluluğu
bulunmamaktadır.231
Haklı savunmanın şartlarından ilki, bir kişinin şahıs veya malvarlığına karşı
gerçekleşen bir saldırının varlığıdır. TCK 49’uncu madde hükmünde malvarlığına ilişkin
saldırılar haklı savunma kapsamında ifade edilmemişse de sorumluluk hukuku
kapsamında malvarlığına ilişkin saldırılar haklı savunma kapsamında ifade edilmiştir.232
Malvarlığına yönelik saldırılar daha çok zilyetliğe dayanmakta olup Medeni Kanun’da
981’inci maddesinde bu husus düzenlenmiştir.233
Haklı savunmanın ikinci şartı saldırının devam etmesidir. Muhtemel veya
gelecekteki bir saldırıda haklı savunmadan bahsedilemeyeceği için başlamış veya
başlaması muhtemel saldırılara karşı haklı savunmadan yararlanılabilir. Saldırı ciddi
nitelikte olmadığı halde kişi ciddi bir saldırıya uğradığını düşünmüşse ve hatası makul
ölçüde ise yapılan davranışlar haklı savunma kapsamında değerlendirilebilir.234
Haklı savunmanın üçüncü şartı, saldırı fiilinin hukuka aykırı olmasıdır. Meşru
savunmaya karşı meşru savunma hakkı kullanılamaz. Saldırı fiilinin kusurlu bir fiil olması
gerekmez. Bu sebeple ayırt etme gücüne bulunmayan birine karşı da haklı savunma
eylemi gerçekleşebilir. Aynı şekilde saldırıyı gerçekleştiren kişiyi tahrik etmiş olan kişiye
karşı da haklı savunmada bulunulabilir.235
Haklı savunmanın dördüncü şartı, saldırıyı önlemek amacıyla kullanılan araç,
mevcut olan tehlike ile tehdit edilen varlığın değerine orantılı olmalıdır. Saldırıya karşı
korunmuş olan şeyle ile savunulan arasında sebep ve amaç uygunluğu olmalıdır. Araç
230 Öztan, 2011, a.g.k., s.151; Oğuzman, 2016, a.g.k., s.18 ; Akıntürk, a.g.k, s. 405.
231 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 93.
232 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.694.; Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.362.
233 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.695. ; Kılıçoğlu, 2002,a.g.k., s.363.; Zilyet, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet
kullanarak defedebilir. Zilyet, rızası dışında kendisinden alınan şeyi taşınmazlarda el koyanı kovarak,
taşınırlarda ise eylem sırasında veya kaçarken yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Ancak,
zilyet durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmak zorundadır.
(https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf Erişim Tarihi : 27.03.2023 02:13 )
234 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.695; Kılıçoğlu, 2002,a.g.k., s.363.
235 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.696.56
eşitliği mutlak olmayıp dengenin sağlanabilmesi yeterlidir.236
Haklı savunmanın beşinci şartı, savunma fiili saldırgana karşı kullanılmalıdır. Zira
üçüncü şahıslara karşı savunmada bulunulamaz.237 Tüm bu şartların mevcudiyeti halinde
kişilerin şahsına veya malvarlığına karşı verilmiş olan zararlar nedeniyle bir
sorumlulukları olmayacaktır.238
1.2.2.7. Zorunluluk Hali
Bir kimsenin kendisine veya üçüncü kişiye karşı şahıs ya da malvarlığı
değerlerine yönelik pek yakında gerçekleşecek bir tehdidin, tehlikeli bir durumdan veya
zararından kurtulmak maksadıyla, üçüncü bir şahsın malvarlığı değerlerini zarara
uğratmak zorunda kalması haline ıztırar halidir. Zorunluluk hali Borçlar Kanunu’nun
64/2’nci maddesinde düzenlenmiştir. Zorunluluk halinin internet aracılığıyla bir tehlike
durumunda üçüncü kişinin kişilik haklarına saldırının çok mümkün olmadığı düşünülse
de doktrinde, tehlikede olan bir üçüncü kişinin, kişisel değerlerine zarar vermesinin de
zorunluluk haline dahil edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.239
Zaruret halinin koşullarından ilki, şahıs veya malvarlığına yönelik zararın veya
hemen ortaya çıkacak bir tehlikenin gerçekleşmesi gerekmektedir. İkinci olarak ise
malına zarar verilen kişinin zarar ya da tehlikenin kaynağı olmalıdır. Eğer zarar verilecek
kişi zarar veya tehlikenin kaynağı değilse haklı savunmadan bahsedilebilir.240
Zaruret halinin üçüncü koşulu ise, zarar ve tehlike neticesinde yalnızca
malvarlığına bir zarar gelmiş olmalıdır. Medeni Kanun’un 753’üncü maddesinde
taşınmazlara verilecek zarar özel olarak düzenlendiği için, TBK kapsamında düzenlenmiş
zorunluluk hali sadece taşınır mallar hakkında uygulanabilir.241
Zaruret halinin dördüncü koşulu ise, TMK 753’üncü maddesinde de ifade edildiği
gibi önlenecek zarar ya da tehlikeyle şahsın malvarlığına karşı verilen zarar arasında bir
236 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.696; Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.364.
237 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.696.
238 Kılıçoğlu,2012,a.g.k.,s.279.
239 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 93.; Eren, 2022 ,a.g.k.,s.697.
240 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.698.
241 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.698.57
orantı olmalıdır.242
Son koşul ise üçüncü kişinin malına verilecek zarar, kaçınılmaz olmalıdır. Buna
talilik ilkesi denilmektedir. İhmali olarak verilen zararlar bu kapsamda sayılmamıştır. Zira
Von Tuhr’a göre başkasına zarar verme eylemi bilerek olmalıdır. Zararı verenin kastı
yoksa zorunluluk durumu oluşmayacaktır.243
1.2.2.8.Kendi Hakkını Korumak İçin Güç Kullanılması
Herkes hakkını savunurken devletin yetkili organlarına başvurmak
mecburiyetindedir. Bu sebeple kişiler kendi hakkını korumak amacıyla kuvvete
başvuramaz. İstisna olarak, bir hakkın devletin yetkili organlarıyla korunmasının
mümkün olmadığı durumlarda kuvvet kullanarak hakkın korunmasına izin verilmiştir.
Bundan dolayı da kuvvet kullanmadan dolayı ortaya çıkan zararın tazmin borcu
bulunmamaktadır. Ayrıca devlet tarafından korunma isteğinde bulunmayarak kişinin
hakkını elde etmeye çalışması yasaktır.244
Kişinin kendi hakkını korumak maksadıyla kuvvet kullanması ender görülen
hallerdendir. Bu durum için, bir hakkın korunması mevzu olmalı, devletin yetkili
organlarınca vaktinde müdahale gerçekleşmemiş olmalı, bu hakkın korunması için başka
bir yöntem kalmamış olmalı ve kullanılan kuvvet dengeli ölçüde olmalıdır. Tüm bu
koşullar gerçekleşirse o durumda kişinin tazmin sorumluluğundan
bahsedilemeyecektir.245
1.2.3. Zarar
Öğretide zararın tanımı için, dar ve geniş manada olmak üzere iki farklı tanım
yapılmaktadır. Bunlardan ilki olan dar anlamda zarar, bilimsel anlamdaki maddi zarardır.
Bir kimsenin iradesi dışında malvarlığında gerçekleşen zarara karşılık gelmektedir. Geniş
anlamdaki zarar da malvarlığı dışında kişinin kişilik haklarında meydana gelen
242 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.698.
243 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.699.;Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.364.
244 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.699; .Belli, 2008, a.g.k., s.76.
245 Belli, 2008, a.g.k., s.76.58
zararlardır.246 Ancak bununla birlikte Türk- İsviçre hukuklarında öğretide zarar
kavramından maddi zarar anlaşılmaktadır. Fikret Eren ise geniş anlamda zararın bir türü
olarak manevi zarar kavramını da dahil etmiştir. Ayrıca Fikret Eren, zarar kavramına
açıklık getirmek maksadıyla zarar türüne göre, maddi ve manevi sıfatlarını da
eklemektedir.247
1.2.3.1.Maddi Zarar
Maddi zarar, bir kişinin malvarlığında ortaya çıkan eksilmeyi ifade etmektedir. Bu
zararın üç temel koşulu olup bunlar bir malvarlığının mevcut olması, malvarlığında
meydana gelen eksilme ve bu eksilmenin zarar gören kimsenin iradesi dışında ortaya
çıkmasıdır.248
Maddi zarar için öğretide ‘fiili zarar’ ve ‘mahrum kalınan kar’ olarak ikili bir
ayrım yapıldığı görülmektedir. Fiili zarar malvarlığının aktif bir şekilde değerinin
azalması veya pasif değerin fazlalaşması durumu olarak gerçekleşmektedir.
Malvarlığında ortaya çıkan azalma, zarar gören kişinin zarar verici olaydan sonra
malvarlığına karşı sergilediği durumla bu olay ortaya çıkmasaydı göstereceği durum
arasındaki kıymet farkını ifade etmektedir. Zararın tespiti için bu fark dikkate
alınmaktadır. Malvarlığının göstermiş olduğu iki durum arasındaki fark tespitinde, zarara
uğrayan şahıs için ekonomik olarak neyi ifade ettiği ve bu durumun malvarlığı
değerlerinin içerisinde oluşturduğu bütünlük dikkate alınır. İkinci olarak ise maddi zararın
tespitinde kişilik hakları ihlal edilen kişinin yoksun kaldığı kar yani kazanç kaybı dikkate
alınacaktır. 249
247 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.599.
248 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.600.
249 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.605..;
‘Örneğin, klasik bir oturma takımının sadece iki koltuğu hasara uğramışsa,
yalnız bu koltukların piyasa değeri değil, bunların zarar görenin oturma takımının tamamı içinde arz ettiği
değer göz önünde tutulur. Oysa, objektif veya genel değer teorisine göre ihlal edilen malvarlığı veya
malvarlığı değerinin sadece piyasada arz ettiği objektif değeri esas alınır. İhlal edilen değerin diğer
malvarlığı değeriyle ilişkisi göz önünde tutulmaz. Objektif değer veya hesap teorisi istisnai hallerde
uygulanır.’; Kılıçoğlu, A.M.(2013). Şeref, Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal
Sorumluluk, Ankara: Turhan Kitabevi, s. 363-364.59
1.2.3.2.Manevi Zarar
İnternet aracılığıyla kişilik haklarına karşı ortaya çıkan saldırılar maddi
zararlardan ziyade manevi zararlar ortaya çıkarmaktadır. Kişilik hakkına yönelen saldırı
nedeniyle meydana gelen zarar kavramının içeriği hakkında farklı görüşler ileri
sürülmektedir. Alman hukukunda Stoll tarafından benimsenen görüşe göre, manevi zarar
kavramı kişilikte ortaya çıkan kişinin psikolojik varlığı dikkate alınmadan belirlenen
objektif bir eksilmedir. Söz konusu olayın kişide yol açtığı psikolojik etkiler yalnızca
zararı ağırlaştıran unsur olarak görülebilir.250
Türk- İsviçre hukukunda benimsenen sübjektif teoriye göre, manevi zarar, kişilik
hakları saldırıya uğrayan kişinin psikolojik varlığı üstündeki etkiden ibarettir. Yani
kişinin acı, elem duyması sevincinde azalma olması manevi zarar kavramının oluşması
için yeterlidir.251
Manevi zararın ölçümü mümkün olmadığından belli şartlar dikkate alarak
varlığının belirlenmesi mümkündür. Bu konuda hâkime serbestçe takdir ve tespit etme
yetkisi TBK tarafından tanınmıştır. Hâkim takdir yetkisini kullanırken, davacıya
yüklenmiş olan ispat konusu, olayların güncel yaşama uygunluğu, söz konusu ihlalin
kişide ortaya çıkardığı durum da değerlendirilmektedir. Bu konuda mağdurun olay sonrası
vermiş olduğu tepki ve davranışları da gözlemlenmektedir. Örneğin, kendini toplumdan
soyutlama, insan içine çıkamama, meleğinden soğuma gibi.252
1.2.3.3. Kişilik Haklarına Saldırıdan Doğan Zarar
Kişilik haklarına karşı gerçekleşen ihlallerden dolayı oluşacak zarar dolaylı
veya doğrudan gerçekleşebilir. Yani aktif bir fiilin yapılması neticenin önlenmesini
sağladığı halde bu fiil yapılmamışsa pasif eylem zararlı neticeyi oluşturmuş demektir.
Zararlı neticeyi istenmediği halde gerekli dikkat ve özen gösterilmemişse ihmali olarak
meydana gelmiş bir zarardan bahsedebiliriz. İhmali zararlarda da hukuki sorumluluk
250 Kılıçoğlu, A.M.(2008) Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, Ankara: Turhan Kitabevi,
s.392-393.
251 Kılıçoğlu, 2008,a.g.k., s.393.
252 Kılıçoğlu, 2008, a.g.k., s.394.60
doğacaktır.253
İnternet, basın veya yayın aracılığıyla gerçekleşen kişilik haklarına saldırılarda
hakkı ihlal edilen kişinin maddi zararı genellikle yoksun kalınan kâr yani servet kaybı
olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bir yazarın internette kötülenerek sağlayacağı
kitlenin azalması, bir şirketin işlerinin iyi gitmediğine battığına ilişkin açıklama nedeniyle
şirketin aktifinde gerileme olması, internette ağır eleştiriye uğrayan bir yayın hakkında
kişilerin sözleşmelerini iptal etmesi sebebiyle uğranılan kar kaybı.254
İnternet aracılığıyla gerçekleşen kişilik hakkı ihlallerinden doğan manevi zararlar
ise kişiye karşı hakaret, kişilerin özel yaşamının ihlali, kişilere ait fotoğraf ya da
videoların rızası alınmadan paylaşılması eylemleridir. Teknolojinin gelişmesiyle sosyal
medya araçları olan facebook, twitter ve instagram kullanımının artması sonucu, kişilerin
izinsiz olarak başkasına ait fotoğrafı paylaşması255 veya paylaşılan video ve görüntülere
hızlı bir erişim sağlanması, internet ortamında kişilik haklarının ihlallerini yüksek
düzeyde artırmıştır.
1.2.4. Kusur
Kişilik haklarına karşı gerçekleşen saldırılar kasta veya ihmale dayanabilir. Kişilik
hakkının ihlali oluşturan eylem objektiflikten uzak, görünür biçimde gerçeğe aykırıysa
veya açıkça zarar verme amacı taşıyorsa kastın varlığından söz edebiliriz. Örneğin bir
internet yayınının gerçek dışı olduğunu bildiği bir yazının cevap ve düzeltmesini
yayınlamaması durumunda kasten gerçekleşmiş bir eylem vardır.256
Türk hukuk öğretisinde hâkim olan görüşe göre maddi ve manevi tazminatın
253 Bulut, H.(2006). Yargıtay Kararları Doğrultusunda Kişilik Hakları Ve Kişilik Haklarına Saldırıdan
Kaynaklanan Hukuk Davaları. İstanbul: Beta Yayınları, s.16
254 Kılıçoğlu, 2013,a.g.k.,s. 365.
255 Bkz. Yarg. 4. HD. 2021/439 E. 2021/10344 K. sayılı kararında ; ‘Davalı vekili, müvekkili ile davacı Gülben
Ergen'in bir yıl önce anlaşmalı olarak boşandıklarını, söz konusu fotoğrafların müvekkilinin kendi çocuğunun da
içerisinde olduğu bir fotoğraf olduğunu, müvekkili tarafından "kendi evladımdan ayırmadığım, hatta bana baba diyen
çocuklar.." hitabı ile başlayan, müvekkilinin maruz kaldığı psikolojik savaşta ailesi dediği çocukların ve mutlu anların
paylaşımı olduğunu, haklı bir sitem olduğunu, paylaşımın hakaret içermediğini, aynı gün silinen fotoğrafta müvekkilinin
ve oğlunun da olduğunu, fotoğrafların çekilmesine davacının rıza gösterdiğini belirterek davanın reddi gerektiğini
savunmuştur.
256 Kılıçoğlu, 2013,a.g.k.,s. 368.61
belirlenmesinde zarar verenin kusuru dikkate alınmaktadır.257 Bunun sebebini ise öğretide
zarar görenin tatmini ve hakkaniyetin gereği olarak ifade etmişlerdir. Zira zarar verenin
kusuru arttıkça, zarar gören kişinin tatmin duygusu da o ölçüde artacağından, manevi
tazminatın tespitinde kusur derecesi önem arz edecektir. 258
Kişilik hakları ihlale uğrayan kişinin kusurunun varlığı halinde zarar verenin
kusurlu davranışının ve zarar görenin kusurlu davranışı ayrıca değerlendirilerek bir karar
verilmelidir. Önceden zarar görenin kusuru daha ağır ise manevi tazminat talepleri
reddedilirken İsviçre Federal Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar doğrultusunda zarar
görenle zarar veren kişinin eşit kusurlu olduğu hallerde tazminat talebinin reddine değil
de elde edeceği tazminat tutarının yarısına hak kazanacağı ifade edilmiştir. 259
İhmal, gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesinden ötürü istemediği halde
neticenin gerçekleşmesidir. Kişinin ihmali varsa objektif özen yükümlülüğü ihlal
edilmiştir. İhmal özen sorumluluğunun ihlalini de ifade etmektedir. Kişilik haklarının
ihlalinde özen yükümlülüğü olayın durum ve koşullarına göre belirlenmektedir. Bu
kapsamda şeref ve haysiyet veya özel hayatın ihlaline neden olan eylem kişinin içerisinde
bulunduğu sübjektif koşullar dikkate alınmayacaktır. Burada dikkat ve özen sorumluluğu
objektif olmalıdır. 260
1.2.5. İlliyet Bağı
1.2.5.1.Genel Olarak
Hukuka aykırı bir eylemi gerçekleştiren kişi bu eylem nedeniyle doğacak
zararlardan sorumludur. Yani zarar ile eylem arasında mantıksal bir nedensellik bağı
bulunmuyorsa zararın tazmininden bahsedilemeyecektir. 261
257 Ertaş, Ş. (1990). Manevi Tazminatın Hukuki Niteliği ve Miktarının Tespiti, İstanbul, s.100-101 ; Gürsoy,
K.T. (1973) Manevi Zarar ve Tazmini, AÜHFD, C.30, S1-4, s. 29 ; Çetin, P (2007) Manevi Tazminat
Davasının Hukuki Niteliği ve Özellikle Tazminat Miktarının Belirlenmesi, GÜSBE Yüksek Lisans Tezi,
Ankara, s.100 ; Erlüle, F.(2011). 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’na Göre Bedensel Bütünlüğün İhlalinde
Manevi Tazminat, Ankara: Seçkin Yayınları, s.365.
258 Ertaş,1990, a.g.k., s.100 ; Erlüle, 2011, a.g.k., s.366.
259 Erlüle, 2011, a.g.k., s.375.
260 Kılıçoğlu, 2013,a.g.k.,s. 371.
261 Oğuzman,K ve Öz, T. (2012). Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul : Vedat Kitapçılık, Cilt 2, s. 44.62
Nedensellik bağının ispat yükü zarar görendedir. Bunun istisnası olarak kusursuz
sorumluluk hallerinde özellikle tehlike sorumluluğunda olayla zarar arasında nedensellik
bağının varlığı adi karine olarak kabul edilmiştir. Yani nedensellik bağının olmadığının
ispatı ise zarar veren tarafından yapılacağı ifade edilmiştir.262
İnternet ortamında kişilik haklarına karşı yapılan saldırılardan dolayı maddi
tazminat davasının açılabilmesi için söz konusu yayınla, doğmuş olan zarar arasında
uygun bir nedensellik bağının varlığı gerekmektedir. Yapılan yayın veya haberin maddi
bir zarar ortaya çıkarmaya elverişli olması, ihlale uğrayan kişinin sübjektif düşüncesine
göre değil, söz konusu zararın objektif olarak öngörülebilir olup olmamasına göre tayin
edilmelidir.263
1.2.5.2.Şart Teorisi
Şart teorisi, Trâger tarafından ortaya konmuş bir teoridir. Günümüzde çok
benimsenmeyen bir görüş olup, zamansal olarak neticenin önünde yer alan her koşul o
neticenin sebebi sayılmıştır. Yani bir olayın varlığını o olayı oluşturan her koşulun
varlığına bağlı olduğunu kabul etmiştir. Neticeyi oluşturan koşullardan bir tanesinin bile
gerçekleşmesine sebep olursa zarardan sorumlu olacağı ifade edilmiştir. Mantıki yani
doğal nedensellik bağının adil olmayan neticelere yol açması ve sübjektif olması durumu
da gözetilerek öğreti ve mahkeme içtihatlarında aranması gereken uygun nedensellik bağı
olarak belirlenmiştir. 264
Bu teori, sorumluluğu sınırsız şekilde gösterdiği için kabul görmemiştir. Örneğin,
toplantısı zamanında alınmadığı için uçağı kaçırıp ikinci uçağa bindiğinde kaza geçirmiş
olan kişinin toplantının zamanında yapılmamasına sebep olanları da söz konusu kazadan
sorumlu tutacağı bir nedensellik bağını ifade etmektedir.
262 Antalya, G.O. (2015), Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt II, İstanbul: Legal Yayıncılık, s.206.
263 Kılıçoğlu, A.M. (2008). Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, Ankara: Turhan Kitabevi,
s.364.
264 Oğuzman ve Öz, 2012, a.g.k., s.44..; Antalya, 2015, a.g.k., s.208.; Ayan,2012,a.g.k.,s.23463
1.2.5.3.Uygun İlliyet Teorisi
Bir eylemin, olay ve olguların, hayatın olağan akışında ortaya getireceği zararlarla
olan doğal nedensellik bağına, uygun nedensellik bağı denilmektedir. Söz konusu zarar
objektif olarak olayın akışında beklenen bir zarar olmalıdır. Bu konunun ispatı hakkı ihlal
edilen kişi tarafından sağlanacak ve nedensellik bağının oluşup oluşmadığı hakkındaki
kararı da hâkim verecektir. Hâkim bu kararı verirken hayat tecrübesini de göz önüne
alarak tarafsız bir şekilde değerlendirecek gerekli gördüğü hallerde uzman bilirkişiden
rapor aldırılmasına da karar verebilecektir. 265
Somut olayda gerçekleşmiş olan neticeyi, olayların normal akışı hayat tecrübesi
niteliği ve ana ögeleri kapsamında oluşturmaya elverişli olan ve bu neticenin objektif
olarak gerçekleşmesini artıran, söz konusu neticeyle arasındaki bağa, uygun illiyet bağı
denilmektedir. Yani kişinin davranışı olmasaydı zararı oluşmayacaksa illiyet bağı vardır
diyebiliriz.266
Türk İsviçre Hukuku ve Alman Hukuku’na göre ‘uygun illiyet bağı’ ve ‘hukuka
aykırılık bağının’ beraber var olmasında bir sakınca olmadığı ve sorumluluk konusunun
hakkaniyete uygun şekilde sınırlayarak tamamlayıcı unsur şeklinde birlikte olabileceği
kabul görmüştür. Ancak kusur sorumluluğunda illiyet bağının önemli olmadığını kusurlu
sorumluluk sebebiyle sübjektif öngörmenin aynı fonksiyonu gerçekleştireceği yönünde
de görüşler bulunmaktadır.267
1.3. İnternet Aracılığıyla Kişilik Haklarının İhlali
1.3.1. Genel Olarak
İnternetin çok kısa bir sürede dünya genelinde yaygınlaşmasının temel sebebi,
internetin merkezi otoriteye bağlanmaksızın, kendiliğinden ilerleyen ve gelişen bir sistem
olmasıdır. Bu olağanüstü özgürlük ortamı kitle iletişim araçlarında yasaklanmış olan
faaliyetlerin hayata geçirilmesine yardımcı olmuştur.
Kişiler hukuku ve internet ilişkisine gelince, ilk akla gelen durumlardan biri
265 Tandoğan, 1961, a.g.k., s.76 ; Oğuzman ve Öz, 2012, a.g.k., s.44.
266 Antalya, 2015, a.g.k., s.209.
267 Antalya, 2015,a.g.k., s.218.64
internet ortamında kişilik haklarına karşı gerçekleşen saldırılardır. İnternette denetim
olmaksızın bir haberleşme ortamı olması hem kişilik hakkı açısından hem de özel yaşamın
gizliliği açısından tehditsel bir durum oluşturmaktadır. İnternetin sağlamış olduğu sınırsız
yararların yanında kötü niyetli kullanan kişilere olanak sağlayan teknik yapıya sahip
olması kişilik hakları açısından potansiyel bir tehlike oluşturmaktadır. Bu kapsamda
kişilik haklarına karşı yapılan saldırılar yazılı veya görsel medyayla internet arasında çok
büyük bir fark yoktur. İnternette işlenen kişilik haklarına saldırının diğer yayınlardan farkı
haksız fiil failinin belirlenmesindeki güçlüktür. Haksız fiil failinin belirlenmesindeki
zorluk, internetin uluslararası kullanım olanağına bağlı olarak yetkili mahkemenin
belirlenmesi, uygulanacak hukukun tayini Devletler Özel Hukuku sorunları da ortaya
çıkmaktadır. 268
İnternet ortamında kişilik haklarına saldırıda saldıran kişinin gerçek bir kişi
olduğu dikkate alınmalıdır. Kişiler normal hayatta nasıl ahlak ve hukuk kurallarına dikkat
ediyorsa, internet ortamında da iletişim kurarken aynı şekilde dikkat edilmesi
gerekmektedir. İnternetin kullanılması bir hak değil ayrıcalık olduğu için rahatlıkla bu
durum kötüye kullanılabilir. Örneğin, bir sistemde yer alan gizli bilgileri hile kullanarak
almak, e-posta yoluyla kişileri rahatsız etmek, sistemin kaynaklarını kullanarak sistemi
çökertmek, ağ üzerinde belirlenen kurallar dışı hareket etmek sayılabilir. 269
1.3.2. İnternet Ortamında Kişilik Haklarına Saldırı Türleri
1.3.2.1. Genel Olarak
İnternet aracılığıyla gerçekleşen saldırı türlerini sınırlı olarak ifade etmek
imkansızdır. Teknolojinin gelişmesi ve sanal ortama duyulan ilginin her geçen gün
artması nedeniyle internet ortamında yeni kişilik hakkı ihlalleri meydana gelmektedir.
İnternet siteleri aracılığıyla kişilerin onuru, haysiyeti ve özel yaşamı ve gizli alanı
saldırıya uğrayabilmektedir. Elektronik gazeteciliğin basılı yayınlardan daha hızlı şekilde
insanlara ulaşması da bu tür olayların internet aracılığıyla gerçekleşmesine neden
olmuştur. Web sitelerinde amaç dışında kullanıldığı, kişilik hakkının ihlali niteliğinde
268 Sırabaşı,2003, a.g.k., s. 128.
269 Sırabaşı, 2003, a.g.k., s. 129.65
kişilerin küçük düşmesine, rencide olmasına neden olacak yayınların yapıldığı
görülmektedir.270
Teknolojinin ilerlemesiyle internet aracılığıyla gerçekleşen kişilik hakkı ihlâlleri
ileri derecede artarak devam etmektedir. İnternetin ortamında sağlanan rahat hareket etme
ortamı kullanıcıların müdahalelerini artırmıştır. Kişilik haklarına karşı saldırının
internette gerçekleşmesi, kişilerin fiili gerçekleştirdikten sonra kendisini kolayca
gizlemesi sebebiyle daha da çoğalmıştır. İnternet aracılığıyla kişilik haklarının ihlali
gerçekleştikten sonra kaçmak, gerçek hayatta kişilik haklarına saldırıp kaçmaktan daha
kolay olacaktır. Failin belirlenmesindeki zorluk, internetin uluslararası düzeyde oluşu
yetkili mahkemenin belirlenmesinin zorluğu, uygulanacak hukuk sisteminin belirlenmesi
internet aracılığıyla yaşanan ihlallerde belirsizliğe sebep olmaktadır. Buna bağlı olarak
faile etkili ve caydırıcı bir yaptırım uygulanması da iyice zorlaşmaktadır. 271 Söz konusu
ihlallerde fail, IP adresini veya bir internet kafedeki bilgisayarı kullanmışsa yasal
zorunluluk sebebiyle güvenlik kamerası kayıtları da dikkate alınarak tespit
edilebilmektedir. Ancak, internet konusunda uzmanlaşmış failler (hacker, cracker vb.) IP
adreslerini ve diğer bilgilerini gizleyerek bu ihlalleri gerçekleştirmektedir. 272
Basın açıklamalarıyla kişilik hakkına saldırı konusunda ise özen yükümlülüğü
daha ağır yorumlanmaktadır. İnternette de haber yapılırken özel bir özen gösterilmeli ve
270 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 129 ; Bkz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Esas No 2009/12216 Karar No
2010/11952 sayılı karar: ‘ Davacı, davalılardan Mehmet Eymür'ün internet ortamında yayımladığı kişilik
haklarına saldırı oluşturan yazıyı, izleyicinin dikkatini çekecek biçimde birden fazla tekrarlanmak suretiyle
yayımlayan davalılar Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik AŞ (ATV) ile yönetim kurulu başkanı Ahmet
Çalık’ın, kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu belirterek, manevi tazminat ile sorumlu tutulmalarını
istemiştir. Dosya içeriğinden, davalılardan Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik AŞ’nin sahibi olduğu ve
ülke genelinde ATV adı ile yayın yapan televizyon kanalının 15.11.2008 günlü akşam ana haber bülteninde,
davacıya yönelik hakaret niteliğindeki sözlerin dikkat çekecek biçimde yayımlandığı anlaşılmaktadır.
Konusu ve içeriği hukuka aykırı olup aynı zamanda suç oluşturan sözlerin, yayın organı tarafından aynen
yayımlanmış olması o yayını hukuka uygun hale getirmez ve yayımlayanları sorumluluktan kurtaramaz.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, yayın yapan davalılardan Turkuvaz Radyo Televizyon
Gazetecilik AŞ (ATV) ile yönetim kurulu başkanı Ahmet Çalık'ında oluşan zarardan diğer davalı Mehmet
Eymür ile ortaklaşa ve dayanışmalı (müştereken ve müteselsilen) sorumlu tutulması gerekirken, yerinde
olmayan gerekçeyle, adı geçen davalılar hakkındaki istemin reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun
düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
’ (www.uyap.com.tr) (Erişim Tarihi: 22.12.2023 saat:19:00)
271 Tümerdem,2013, a.g.k., s.53.
272 Oğuz,2010,a.g.k. s.57.66
hassas davranılmalıdır. Gerçeğe uygunluğu net olmayan basit dedikodular özen
yükümlülüğü kapsamında değerlendirilemez. Haber kaynağının ciddiyeti ve önemi de
dikkate alınarak özen yükümlülüğü de artmıştır. Basının özen yükümlülüğü belirlenirken
adli kanallar veya güvenlik organlarındaki gerçeklik ölçüsü değil de basın mesleğinin hali
üzerindeki ölçüler dikkate alınmalı ve haberlerin okuyuculara hızlı bir şekilde ulaştırma
görevi olduğu da dikkate alınmalıdır. İnternet aracılığıyla da yapılan haberler de hızlı bir
şekilde aktarılsa da olayın gerçekliği hakkında yeterli derecede delil yoksa susmayı veya
en azından söz konusu kişilerin kimliğini açıklamadan haberi yayınlamalıdır.273
1.3.2.2.Sosyal Medya Platformlarında Kişilik Haklarına Saldırı
Teknolojik gelişmelerin hızlanması ve internette içerik üretiminin varlığı, sosyal
medya platformlarına olan ilgiyi artırmış ve bunun neticesinde Facebook, Twitter,
İnstagram gibi sosyal medya platformları üzerinden kişilik haklarına karşı saldırılar
artarak devam etmiştir.
Teknik bilgiye ihtiyaç duyulmadan içerik oluşturma ve paylaşabilme kolaylığı
interaktif web (web 2.0) aracılığıyla sağlanmış ve internet kullanıcıları içerik üreticisi
konumuna gelmişlerdir. Örneğin sosyal medya platformlarında bir kişinin yazmış olduğu
metni veya paylaşmış olduğu fotoğrafı çok kısa bir zaman içinde çok geniş kitlelerin
erişimine hazır hale gelmesi gibi. 274
Sosyal medyayı tanımlamak kavramsal olarak güç olsa da Web 2.0 teknolojileri
kapsamında ortaya çıkan, daha fazla toplumsal iletişim sağlayan, topluluğun meydana
gelmesine ve iş birliği projelerine imkan sunan web siteleri olarak tanımlamak doğru
olacaktır.275 Sosyal medya kişilerin internet kanalıyla yer ve mekan sınırı olmadan
düşüncelerini ve eleştirilerini ifade etmelerine imkan sunan ve internetin sağlamış olduğu
multimedya özelliklerini sınırsız nitelikte kullanma hakkı tanıyan bununla birlikte
kişilerin karşılıklı olarak fikir düşünce alışverişine ve paylaşımlarına dayalı interaktif bir
273 Bkz.Yarg. 4. HD. 13.02.2007, E. 2006/2332, K.2007/1537.; Kılıçoğlu, 2013, a.g.k.,s. 373.
274 Kahraman, M. (2013), Sosyal Medya 101 2.0, İstanbul: Kapital Medya Hizmetleri Yayıncılık, s.19.
275 Çalışkan,M. ve Mencik,Y. (2015). Değişen Dünyanın Yeni Yüzü: Sosyal Medya, Akademik Bakış
Dergisi, Sayı: 50 s.258.; Akar, E. (2010). “Sanal Toplulukların Bir Türü Olarak Sosyal ağ Siteleri – Bir
Pazarlama İletişimi Kanalı Olarak İşleyişi”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:10, Sayı:1,
s. 17.67
ortam ve geniş tabanlı bir platformdur.
276
Sosyal medya platformlarının ortaya çıkışıyla geleneksel medyanın çok ötesinde
bir iletişim imkânı sağlanmıştır. Sosyal medyanın geleneksel medyadan farklı olarak
erişilebilirliğinin daha kolay olması, geleneksel medyada gerekli olan uzmanlık ve eğitim
gibi faktörler olmaksızın sosyal medyada üretim yapılabilme kolaylığı, sosyal medyanın
etki ve tepkilerinin daha hızlı olması, sosyal medyada yayınlanan içeriğin değiştirilme
imkanının da olması, sosyal medyanın geleneksel medyayı da içine alan bütüncül bir yapı
haline gelmesine sebep olmuştur.277
Sosyal medya araçları wikil’er, sosyal ağlar, sözlükler, bloglar, lokasyon bazlı
servisler, mikro bloglama, içerik paylaşım siteleri gibi sınırlı sayıda olmayan ve temel
prensibi olarak paylaşım hizmeti yapan araçlar bütünüdür. İlk olarak wiki’ler kullanıcı
olan kişiler tarafından meydana getirilen ve aynı zamanda değiştirme yetkisine de sahip
olunabilen içerikleri ifade etmektedir. Örneğin ‘wikipedia’
. İkinci olarak sosyal ağlar, her
zaman iletişim kurulabildiği, ‘resim, belge, video ve diğer türlü paylaşımların’
gönderimlerin yapılabildiği ağdır. Örnek olarak ‘Facebook, Linkedin’ verilebilir.
Üçüncüsü ise lokasyon bazlı servislerdir. Bunlar kullanıcıların bulunmuş olduğu yeri
paylaşmasına yarayan ve kullanıcıya ihtiyaç duyduğu ‘yemek, alışveriş’ vb. gibi yerlerin
bilgisine ulaşmasına imkân tanıyan servislerdir. Örneğin ‘Foursquare’ gibi. Dördüncüsü
ise sözlükler, yani kullanıcı kişilerin açtığı ve diğer kişilerin yorum yapabildiği paylaşım
aracıdır. Örneğin, ‘ekşi sözlük’
. Beşincisi sosyal imleme siteleridir. Bunlar, kullanıcı olan
kişilere beğendikleri ve saklamak istedikleri hizmeti saklama ve paylaşma imkânı verir.
Altıncısı mikrobloglar ise Twitter ve Threads başta olmak üzere fikir ve görüşlerin kısa
bir şekilde ifade edildiği yerdir. Yedinci içerik paylaşım siteleri ise resim ve video, kısa
video şeklinde paylaşımların yapılmasına imkân tanıyan sitelerdir. (Örneğin fotoğraf için
‘Instagram’) Sekizinci olarak veri küratörlüğüyse internet aracılığıyla sunulan sınırsız
içeriğin içerisinde şahısların aramalar yaparak aradığını bulmalarını sağlayan
uygulamalardır. (Örneğin Pinterest)278
276 Çalışkan ve Mencik, 2015, a.g.m., s.258. ; Bulunmaz, B. (2011). “Otomotiv Sektöründe Sosyal
Medyanın Kullanımı ve Fiat Örneği”, Global Media Journal, Cilt:2, Sayı:3, s.29.
277 Çalışkan ve Mencik, 2015, a.g.m., s.262.
278 Kahraman, 2013, a.g.k., s.41-47 ; Arslan, S. (2018). Sosyal Medya Platformları Üzerinden Kişilik
Hakları İhlali, Korunmasına Yönelik Düzenlemeler, Ülke Uygulamaları, Sorunlar ve Çözüm Önerileri,
Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu, Bilişim Uzmanlığı Tezi, Ankara, s.52.68
Sosyal medya platformları aracılığıyla kişilik hakları ihlalleri farklı biçimlerde
gerçekleşebilir. Kullanıcılar sosyal medyaya giriş yapıp üye olduktan sonra belli
kurallardan sorumlu hale gelirler. Bu kurallar; taciz veya zorbalık fiillerinden uzak durma,
başka kullanıcı hesaplarına rızası olmadan erişim sağlamama, kötü içerikli yazılım
yüklememe, nefret sözlerine yer vermeme gibi mesuliyetler bulunmaktadır. Söz konusu
kurallara uyulmaması halinde kullanıcının hesabının silinmesi, engellenmesi gibi
tedbirler uygulanacaktır.279
Sosyal medyanın kullanımındaki artmayla birlikte, paylaşım sitelerinde farklı isim
kullanımı, kendini gizleyerek daha özgür ve kurallara uymadan paylaşım yapma, kişilere
karşı yalan haberler uydurma, başkalarının kimlik bilgilerini fotoğraflarına kullanarak o
kişiymiş gibi paylaşımlar yapmak280 şeklinde birçok ihlal gerçekleşmektedir. Yani sosyal
medyada gerçekleşebilecek kişilik hakkına karşı saldırıların neler olduğunun tespiti ve
saldırıyı gerçekleştirenlerin bulunması büyük önem arz etmektedir.
İnternet aracılığıyla kişilik haklarına saldırı, kişilerin paylaşım sitelerinde
yaptıkları, düşüncelerini ortaya koyan beyanları, link atma veya başka yöntemlerle
gerçekleşebilmektedir. 281 Kişilik hakkına karşı saldırı niteliğinde olan link veya frame
aracılığıyla erişimin sağlanması durumunda da kişilik hakkına karşı saldırı vardır ve
üçüncü şahıslarda gelen saldırılara karşı korunma hükümleri kapsamında korunma
sağlanabilir.282 Link verme durumunda sorumluluk konusunda 5651 sayılı Kanun
gereğince içerik sağlayıcısının yalnızca linki paylaşmaktan ziyade ayrıca dahil olduğu bir
durum varsa sorumluluğunun doğacağı belirtilmiştir. Yargıtay 4. Hukuk dairesinin bir
kararında ünlü bir sanatçının isminin internet sitesinde link olarak verilerek linke
tıklandığında da erotik fotoğrafların olduğu sitenin açılmasıyla link vererek yönlendirme
279 Arslan, 2018, a.g.k., s. 57.
280 Bkz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 17.03.2016 Tarih Esas No : 2015/4457 Karar No: 2016/3497 sayılı
kararı :
‘Somut olaya gelince; olay tarihi, olayın oluş şekli, davalı tarafından davacının ismi ve profil resmi
kullanılarak açılan sosyal medya hesabı içeriğinde; davacıya ait olmamakla birlikte müstehcen fotoğraf,
videolar ve davacının telefon numarasının yer almış olması, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile
yukarıda anılan ilkeler gözetildiğinde davacı yararına takdir edilen manevi tazminat tutarı azdır. Daha üst
düzeyde manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru değildir.
Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
’ (www.uyap.com.tr) (Erişim Tarihi: 22.12.2023 saat 19:00)
281 Sırabaşı,2017, a.g.k., s. 71.
282 Sırabaşı, 2007,a.g.k., s.190.69
yaptığı için söz konusu kişilik ihlalinden sorumluluğu doğacaktır. 283
Kişilik haklarına saldırının gerçekleştiği an konusunda zamansal olarak sosyal
medya gönderisinin yüklenme anı ile herkes tarafından görülebilir halde olduğu zaman
arasında fark varsa, herkes tarafından görüldüğü zaman ve mekânda kişilik hakkına saldırı
gerçekleşmiş olacaktır.284
İnternet sitelerinde yorum yapılması halinde de net etiği kuralları olarak bilinen
kurallar kapsamında kişilik haklarına saldırının gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemek
mümkündür. Net etiği kuralları, bir kimseye normalde söylenemeyen bir şeyin internet
ortamında da söylenmemesi, kişilerin özel yaşamına saygı duymak, normalde
paylaşılamayacak olan görüntülerin sosyal medyada paylaşılması, gerçek oluğu net
olmayan bir bilgiyi paylaşmamak gibi ve benzeri kuralları içeren hukuki bağlayıcılığı
olmayan bir kurallar bütünüdür.285
Sosyal medya aracılığıyla bir kişinin isminin kullanılması ve buna dair hesap
açılması veya profil oluşturulması TMK 26’ncı madde gereğince ismi kullanan kişi
hakkında maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilmektedir.286
Sırabaşı, medya aracılığıyla yapılan ve bir kimseyi küçük düşüren açıklamalarının
kişilik hakkına saldırı kapsamında olacağını söylemiştir. Örneğin; bir kişi hakkında öküz,
mal, aptal, dolandırıcı gibi sıfatlar kullanılması gibi.287 Sosyal medya aracılığıyla yapılan
bu tarz açıklamaların da kişilik hakkına saldırı olduğu neticesine varabiliriz. Aynı
zamanda sosyal medyada yapılan paylaşımlarda, kişi hakkında dedikodu ve iftira tarzında
söylemler yaymak da kişilik hakkının ihlali kapsamındadır.288
Bir kimseye ait fotoğrafta fotomontaj yapılarak paylaşılması, kişi resminin
paylaşılmasına izin vermişse bile eklemeler, yazılar, nitelendirmeler yapılarak paylaşımı
kişilik hakkı ihlali niteliğindedir. 289
İnternet ortamında kişiye karşı yapılan hakaret de kişilik haklarına saldırı
283Arslan,2018,a.g.k.,s.72. Bkz. Yargıtay 4. HD 29.03.2010 günlü ve E:2009/6889 K:2010/3543 sayılı
kararı.
284 Arslan,2018, a.g.k., s.72.
285 Arslan, 2018, a.g.k, s. 72.
286 Taneri, G. (2016). Sosyal Medyada Paylaşım Sorumluluğu, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl:7,
Sayı:24, s.445.
287 Sırabaşı,2007, a.g.k.,s.87.
288 Arslan, 2018, a.g.k., s.74.
289 Avşar,Z. ve Öngören,G. (2010) Bilişim Hukuku, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları, İstanbul, s. 286.70
niteliğinde olduğundan kişilik haklarına saldırı niteliği de taşır. TMK hükümleri
kapsamında hakaret eylemi de ihlal niteliğinde görüldüğünden dava açma hakkı
bulunmaktadır. Hatta sosyal medyada hakaret içeren paylaşımın başkası tarafından tekrar
paylaşılması halinde de ve link atmak şeklinde olması da hakaret suçunu oluşturacaktır.290
Sosyal medya yoluyla hem gerçek şahısların hem de tüzel şahısların kişilik
hakkına karşı saldırı gerçekleşmektedir. Tüzel şahıslara karşı hakaret veya gerçeğe uygun
olmayan bilgiyi yayma şeklinde saldırılar gerçekleşebilmektedir. Mesleki ticari itibarı
zedeleyen gönderiler bu kapsamda değerlendirilebilir.291
İnternet aracılığıyla özel yaşamında gizliliğinin ihlali genelde sosyal medya
kanallarıyla gerçekleşmektedir. Kişilerin özel yaşamına ait fotoğraflar, videolar onun izni
olmadan veya izin sınırı aşılarak özel yaşamları herkesin görebileceği şekilde
paylaşılabilir.292 Söz konusu ihlal reklam maksadıyla da gerçekleşebilir. Ayrıca kişinin
cep telefon numarasının adresinin paylaşımı da bu kapsamda özel yaşamın gizliliğini ihlal
niteliğindedir. Tabi ki bu durumda kişilik haklarına saldırıya karşı korunma yollarından
faydalanılabilmektedir.293
Sosyal medya aracılığıyla kişiler kendini farklı biri olarak tanıtarak da özel alanı
ihlal edebilmektedirler. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin bir kararında, kişinin kendini kadın
gibi gösterip MSN aracılığıyla görüntülü görüşme sağlayarak karşı tarafın da soyunmasını
290 Uluç, G ve Süslü, B. (2016) Örnek Yargı Kararlarıyla Sosyal Medya Hukuku, Mehmet Akif Ersoy
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:8, Sayı:17, s. 344. Bkz. Yarg. 18. CD. 2015/10377 E.
ve 2015/1277 K., 07.12.2017 T. sayılı kararı;’ Sanığın, twitter adlı sosyal paylaşım sitesinde diğer sanık
tarafından paylaşılan tweeti retweetlediğinin, kendi ikrarı ile de sabit olması karşısında, kamu görevlisine
görevinden dolayı zincirleme şekilde hakaret suçunun unsurları itibariyle oluştuğu gözetilmeden, sanığın
mahkumiyeti yerine beraat kararı verilmesi, Kanuna aykırı, …, hükmün bozulmasına, … oy birliğiyle karar
verild’i. Arslan, 2018, a.g.k., s.76.
291 Kaya, M. (2015). Sosyal Medya ve Sosyal Medyada Üçüncü Kişilerin Kişilik Haklarının İhlali, TBB
Dergisi, s. 119, s. 292 ; Aka, B. (2017) Sosyal Medyada Kişilik Hakkı İhlalleri ve Hukuki Korunma Yolları”,
İzmir Barosu Dergisi, s. 293 ;Atlı,2020,a.g.k., s.24
292 Bkz. Yargıtay 12 CD. 16.05.2017 günlü ve E:2015/16827 K:2017/3992 sayılı kararı; ‘Sanık ...'in, eski
eşi olan mağdur ... ile mağdurun Volkan isimli erkek arkadaşının beraber ve ayrı ayrı çektirdikleri özel
resimlerini, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde yayımlayıp, mağdurla erkek arkadaşı arasındaki
ilişkinin varlığını ve boyutunu başkalarının görgüsüne sunarak üzerine atılı TCK'nın 134/2. madde ve
fıkrasındaki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğine dair yerel mahkemenin kabulünde dosya
kapsamına göre bir isabetsizlik görülmemiştir’ Arslan,2018,a.g.k, s.82.
293 Atlı, 2020, a.g.m., s.24.71
sağlayıp görüntüleri kaydetmesi ve soyunma eylemine devam etmesini yoksa internet
ortamında görüntüleri yayacağını söylemesi, devamında ise kendi oluşturduğu bir blog
adresinde yayınladığı ve bu kapsamda özel hayatın gizliliğini ihlal suçu oluştuğu ifade
edilmiştir. 294
Reşit olmayan kişilerin sosyal medyayı kullanımına izin verilmesi ve aktif
kullanıcı olmaları nedeniyle kandırılarak uyuşturucu, pedofili, istismar, alkol gibi bir çok
tehlikeyle baş başa kalmaktadırlar. 295 Sosyal meyda aracılığıyla çocukların ilk olarak
güvenini kazanarak istismar etmeye müsait hale getirilmesi özel yaşamın ihlali
niteliğindedir. Söz konusu durum çocuğun izninin hile ile alınması veya alınacak rızanın
zaten hukuka ve ahlaka aykırı oluşu göz önüne alındığında ayırt etme gücü olan çocuk
için bile verilen onay hukuka aykırı olacaktır.296
1.3.2.3. Alan Adlarıyla Kişilik Haklarına Saldırı
Alan adlarının, internet aracılığıyla web adresine ulaşmayı sağlaması, ticari açıdan
294 Bkz. Yargıtay 12. CD, 12.06.2012, E:2011/21801 K:2012/14797 sayılı kararı: ‘… sanığın, bir arkadaşlık
sitesine giriş yaparak, kendisinin bayan olduğunu belirtip, katılanla internet ortamında tanıştığı, katılanla
samimiyet kurup, doğrudan internet adresleri üzerinden, MSN tabir edilen ve direkt görüşme imkanı
sağlayan program aracılığıyla sohbete başladığı, bir bilgisayar programından yararlanarak,
bilgisayarında kayıtlı başka bir kadının soyunma görüntülerini kendisiymiş gibi tavır takınıp, katılana
izlettirerek, katılanın da kendisini rahat hissetmesini sağladığı ve onun da görüntüdeki kadın gibi
soyunmasını istediği, katılanın web kamerasını açıp, soyunduktan sonra, cinsel bölgelerine dokunmasına
ilişkin görüntülerini gizlice kaydettiği, devam eden günlerde görüştüğü kişinin erkek olduğunu fark eden
katılandan soyunma şovuna devam etmesini istediği, ancak katılanın kabul etmemesi üzerine, kaydettiği
görüntülerini internet ortamında yayacağını söylediği, katılanın göğüs ve kalça kısımlarının göründüğü 4
parçadan ibaret resmi, kendi oluşturduğu bir blog adresinde yayınlayıp, katılana “bak bakalım ilk adımı
beğendim mi?” şeklinde ileti gönderip, katılanın bu resimleri görmesini sağladıktan sonra, resimleri
sayfasından kaldırdığı olayda; temyiz incelemesine konu eylemle sınırlı olarak yapılan incelemede,
katılanın fiziksel mahremiyetini içerir, özel hayatına ilişkin resimlerinin, ifşa iddiasına konu edilmesi ve
görüntünün yasal olarak kişisel veri kapsamında düzenlenmemiş olması karşısında, sanığa atılı verileri
hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçun unsurları itibariyle oluşmadığı; ancak eylemin 5237
sayılı TCK’nın 134/2. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğu..’ Arslan,
2018, a.g.k., s.83.
295 Yavanoğlu,U ve ark. (2012), Sosyal Ağlarda Bilgi Güvenliği Tehditleri ve Alınması Gereken Önlemler,
Politeknik Dergisi, Cilt:15, Sayı:1, s.21
296 Kaya, 2015, a.g.k., s.86.72
önemli bir yere sahip olması, bu konuda hukuki sorunların da ortaya çıkmasına neden
olmuştur. Bu hukuki sorunların başında haksız rekabet ihlali, marka hakkına tecavüz, bazı
durumlarda da isim hakkına tecavüz durumları ortaya çıkmaktadır. Bu kapsamda alan adı
olarak mevcut ‘markaların’
,
‘amblemlerin’ ve ‘adların’ haklarına saldırı gerçekleşebilir.
Tüm bu ihlaller özel hukukun birçok alanını kapsamakta olduğu için internette
gerçekleşen saldırılar hukuki olarak aynı kapsamda değerlendirilmektedir.297
Alan adlarının hukuken korunmasının kapsamı ülkelerde farklılık gösterebilir.
Örneğin Alman hukukunda ‘alan adları’ kişilik hakları ile ilgili hükümlerle korunurken
ABD, İngiltere gibi ülkelerde ‘marka hukukunun hükümlerine’ göre korunmaktadır.298
Ancak bizim medeni kanunumuzda alan isimlerinin sayılardan oluşması sebebiyle sayı
olarak niteleme yapılmışsa da kullanıcılar, sayı bütününü değil alan isimlerini
bilmektedir. İnternet üzerinden web sitesinin bulunması ve ayırt edilmesi alan adları
sayesinde olur. Alan adları, Türk Medeni Kanunu’nun 26’ncı maddesi açısından bir isim
niteliği taşır ve bu şekilde korunur. Alan ismi izinsiz olarak kullanılan kişiler, 4721 sayılı
Medeni Kanun’un 24,25 ve 26’ncı maddeleri kapsamında haklarını arama hakkına
sahiptirler. Ayrıca toplumsal olarak bilinen meşhur diyebileceğimiz kişilerin adlarının
‘pornografik yayınlar, propaganda, şiddet görüntüleri veya reklam’ olarak belirli eşyaların
alet edilmesi halinde de ad hakkı ihlalinden bahsedilebilir ve bu durumda kişiler TMK
26/2’nci maddesi kapsamında haklarını arayabilirler.299
Alan isminin birden fazla kişinin kullanmak istemesi halinde, bu durum, teknik
açıdan bir adın alan adı olarak birden fazla kullanımı mümkün değildir. Önce gelen önce
alır ilkesi geçerlidir. Bunun tek istisnası üstün hak ilkesinin söz konusu olduğu
durumlardır. 300
Alan isimleriyle alakalı problemlerin çözümü için öncelikle alan isimlerinin
297 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 131.
298 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 131.
299 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 131-132.
300 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 131.; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 24.09.2002 Tarih, 2002/3829 Esas
2002/9940 Karar sayılı kararında: ‘IP adresinden oluşan alan adları, web sitesi, elektronik posta
gönderilmek istenen kişi veya kuruluşu tanıtan internet adresidir. Alan adı tek olup, tek kişi tarafından
kullanılabilmektedir. Ülkemizde alan adı kaydı ODTÜ tarafından yapılmaktadır. Alan adının kullanılması
bazı hallerde marka hakkının ihlalini, rekabetin haksız ihlalini bazı hallerde de isme karşı ihlali
oluşturabilmektedir. Alan adı TMK kapsamında 26.madde korumasından
yararlanmaktadır.(www.uyap.com.tr.) (Erişim Tarihi: 02.01.2024)73
hukuki niteliğinin tespiti gerekmektedir. Alan adları sayı dizisinden ibaret olduğu için,
medeni hukuk anlamında bir ad değil de telefon numaraları gibi sayı niteliği ağır
basmıştır. Fakat bu düşünce hukuksal açıdan doğru olmayacaktır çünkü kullanıcılar
sayılarla değil alan isimleriyle bilinmektedirler. Alan adları hakkında TMK’ nın adın
korunmasına ilişkin hükümlerinin uygulanması daha yerinde görülmüştür.301
Alan adının kullanılarak ihlal edilmesine örnek verecek olursak, Petrol
işletmeciliği yapan ‘’Total Final Elf’’ firmasının ismine benzer nitelikte alan adı olarak
‘’ oil-of-elf.de ‘’ web adresinde çevre kirliliği ve çevre kirliliğine sebep olanların
yayınlanması nedeniyle firma isim hakkının ve onur ve saygınlığının ihlal edildiğini iddia
ederek dava açmış mahkemece yayının durdurulmasına karar verilmiştir. 302
1.3.2.4.E- Posta Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı
1971 senesinden itibaren gelişmeye devam eden e-posta başlarda yalnızca yazı
göndermek maksadıyla ortaya çıkmışsa da 1995 yılından sonra ise e-mail içerisinde yer
alan görüntü, video, ses kaydı ve diğer dokümanlar gibi verilerin de kullanılması olanaklı
hale gelmiştir. E-posta sisteminden faydalanmak için kullanıcı olan kişilerin bir e-posta
adresine sahip olmak gerekir. E-posta adresinin temini servis sağlayıcısı aracılığıyla
sağlanabileceği gibi çok sayıda e-posta sistemlerinden de ücretsiz temini mümkündür. 303
Bir kimsenin elektronik postasına kişilik haklarına saldırı olarak ‘onur ve
saygınlığına yönelik saldırılar, özel hayat ile sırlarının ortaya serilmesi, yazı ve resimle
ihlal oluşturan saldırılar veya pornografik içerikli iletilerin yollanması’ örnek
verilebilir.304
Kişilerin bilgisayarlarında kayıtlı olan verilerin e-posta aracılığıyla iletilen
gönderi sebebiyle, virüsle kullanılamayacak duruma gelmesi, sistemin çökmesi veya
bilgisayardaki verilerin virüsle aktarımı kişilik hakkına saldırı niteliğindedir. Kişilerin
iletişim yöntemleriyle kurmuş olduğu bağlantılar anayasal teminat altındadır. Tarafların
301Memiş,T., (200), İnternette Cins ve Meslek İsimlerinin Alan İsmi Olarak Kullanılması ve Ortaya Çıkan
Hukuki Sorunlar, AÜEHFD, C.4, S.1/2, s.204.
302 Özdemir, 2009, a.g.k., s.165.
303 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 114.
304Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 133. ; Köseoğlu, 2013, a.g.k, s.319-320 Bkz: Yarg. 4. HD. 09.11.2012 T.,
2012/13227 E., 2012/16518 K. sayılı kararı.74
birbirinin rızası dışında izinsiz bir şekilde bunları açıklaması Medeni Kanun 24’üncü
maddesi kapsamında bir tecavüz oluşturur. 305
Tüm bu hak ihlallerinde gönderilen ve ihlal oluşturan e-mailin kim tarafından
gönderildiğinin tespiti zordur. Bunun en önemli nedenlerinden biri gönderilen e-mailin
uydurma isimlerle gönderilme durumu vardır. Bu durumlarda Medeni Kanun’un 25/1’inci
maddesi gereğince tespit veya önleme davaları kapsamında internet servis sağlayıcılarının
sorumluluğu bulunmaktadır.306
Elektronik posta aracılığıyla iletilen gönderiyi izinsiz paylaşmak, haberleşme
özgürlüğünün ihlali niteliğindedir. Bir kimsenin şifre bilgisine erişilmesi ve iletilerine
bakılması, ileti gönderilmesi veya yok edilmesi kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Bu
kapsamda avukatlar veya doktorların iş hayatına dair önemli mesaj ve içeriklerin
yayınlanması da kişilik haklarına saldırı oluşturmaktadır.307
1.3.2.5.Spam Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı
Bir kimsenin direkt olarak kişilik haklarını ele almayan ancak kişiyi huzursuz eden
elektronik postalar aracılığıyla gönderilen haber ve reklamlarda saldırı niteliğindedir. Bu
kapsamda kişinin isteği dışında alınmış olan e-postalara ‘
spam’ denir.308
İSS’lere ve internet kullanıcısı olan kişilere karşı spamlar kişilik haklarının ihlali
305 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 133; Madde 22 – (Değişik: 3/10/2001-4709/7 md.) Herkes, haberleşme
hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. (https://www.mevzuat.gov.tr Erişim Tarihi : 05.04.2023
02:47)
306 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 134.
307 Arslan, 2008, a.g.k., s. 72. ; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 24.09.2002 Tarih, 2002/3829 Esas 2002/9940
Karar sayılı kararında: ‘Keza elektronik postalar da kişilerin gizli hayat alanına dahildir. elektronik posta
yolu ile kişilik haklarına saldırı çok yaygındır. Bir kişinin elektronik posta adresine kişinin şeref ve
haysiyetine, özel hayatına, sırlarına, ismi veya resmi üzerindeki kişilik hakkına saldırı niteliği taşıyan yazı
ile ihlalde bulunulabilir. Elektronik posta yazışmalarını rıza dışı ele geçirip üçüncü kişi veya kişilere
açıklama da kişilik hakkına saldırı oluşturmaktadır. Anayasanın 22.maddesinde düzenlenen herkes
haberleşme hürriyetine sahiptir ve haberleşmenin gizliliği esastır” hükmü ile teminat altına alınmıştır.
Dolayısıyla bu yolla yapılan saldırılar da hukuken koruma altındadır.’ (www.uyap.com.tr.) (Erişim Tarihi:
02.01.2024)
308 Kırçova/ Öztürk,2000,a.g.k., s.49.75
niteliğindedir.309 Spamların çok büyük sayılarda gönderilmesi İSS’lerin işleyişlerini
aksatabilir. Bu durumda kişiler ‘haksız rekabete ilişkin hükümler, Medeni Kanun ve
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerince’ korunabilecektir.310
İnternet kurulu ile kişilerin rahatsız edilmemesi, ulusal kaynakların israfına sebep
olan spamlar hakkında toplumun bilinçlendirilmesi, spamlar hakkında ortak bir durum
sergilenmesi, önlemeyi sağlayan mekanizmaların kurulması sağlanmaya çalışılmaktadır.
İnternet kurulunun temel amacı, Ulaştırma Bakanlığı’yla bilgi paylaşımı yapmak ve
ülkemizde internet alt yapısının orta ve uzun vadeli amaçlarını tespit etmek, uluslararası
alanda ülke çıkarlarını korumaktır. 311
TMK 24 ve 25’inci madde hükümleri kapsamında spamla muhatap olan kişi ve
kuruluşlar, kişilik haklarına saldırı sebebiyle dava açılabilir. Davacı taraf bu durumda
tespit, saldırıya son verilmesi talep edebilir. Aynı zamanda tazminat davası açma hakkı
ve vekaletsiz iş görme hükümleri hakkı saklıdır.312
İnternetin oluşturduğu ortamın kişilere zarar vermesini engelleyecek yöntemlerin
geliştirmesi gerektiği için internet kurulu birtakım önerilerini ‘spam bildirgesinde’ ifade
edilmiştir. Yani kısa vadede, elektronik adres veri tabanı ticaretin engellenmesi hakkında
hukuksal süreçlerin başlatılması, spam fiillerinin engellenmesi amacıyla internet servis
sağlayıcı olan kurumlar ve kurumsal kişilerin iş birliği yapmaları gerekmektedir. E-posta
ile reklam, bilgi vermek isteyen kuruluşlar hakkında düzenleme olması, kullanıcıların
tecrübelendirilmesi ve örgütlenme çalışmalarının olması ihlallerin önüne geçmek için
faydalı olacaktır. 313
309 Kırçova/ Öztürk,2000,a.g.k., .s.79.
310 Kırçova/ Öztürk,2000,a.g.k., s.79.
311 İçel K, 2001,a.g.k., s. 421.
312 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 137.
313 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 137.;Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 24.09.2002 Tarih, 2002/3829 Esas
2002/9940 Karar sayılı kararında: ‘İstenmeyen mail olarak adlandırılan spamler interneti yavaşlatmaları,
sunucuları çökertebilmeleri ya da içerikleri nedeniyle kişilik haklarına ihlal
oluşturabilmektedir. Spam gönderme, Amerika Birleşik Devletlerinde cezalandırılması gereken bir eylem
olarak görülmektedir. Mevzuatımızda ise spamlerle ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. İnternet
ortamında yazılan yazılar, koyulan resimler ve yapılan her tür paylaşım, içeriğine göre kişilik hakkına
saldırı oluşturabilmektedir. Örneğin işinin izni olmadan isim veya resminin bir haberde kullanılması,
sırlarının açıklanması, reklam amacıyla isim ve resminin kullanılması bunlara birer örnek olarak verilebilir.
Bu durumda içerik sağlayıcıyı belirlemek güç olabilmektedir. Bu nedenle 5651 sayılı Kanun’un76
Spam, elektronik postaların en sık kullanıldığı, reklam ve tanıtma maksatlı olarak
yapılan halidir. Bu tür reklamlarla kişilerin rızası alınmadan iletiler gönderilmektedir.
Spamların gönderilmesi, bir duyurunun yayımlanmasından daha ucuz ve pratik olması
sebebiyle tercih edilmektedir. Kullanıcılar veya servis sağlayıcı kurumlar açısından
sistemin kesintiye uğraması gibi birçok sıkıntıyı da beraberinde getirmektedir.
İstenilmeden gönderilen bu mailler hem abonelerin hem de işletmecilerin kişilik haklarını
ihlal etmektedir.314
1.3.2.6.Web Sitelerindeki Yayınlar Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı
Web sitelerinde yapılan yayınlar kişilik haklarına saldırının en çok gerçekleştiği
alanlardan biridir. Örneğin,
‘bir kişiye ait sırların açıklanması, özel yaşamına ilgilendiren
olaylardan bahsedilmesi, şeref ve haysiyetine karşı yapılan söylemler, kişinin resminin
izni olmadan veya reklam amacıyla yayınlaması’ sayılabilir. Bu durum internet
gazeteciliği, özel veya ticari amaçlı web sitelerinde gerçekleşebilir.315
Web sitesindeki yayınların kapsamına link veya frame yoluyla yapılan yayınlarda
dahildir. Link, web sitelerini birbirlerine bağlayan HTML kodlarıdır. Kişiler paylaşmak
istedikleri ögelerin adreslerini paylaşmak için uzunca adresler yerine link ile kısa bir hale
getirerek paylaşabilirler. Frame, bir HTML sayfası içinde başka bir HTML sayfasını
göstermeye yarayan yapılar bütünüdür. Birden fazla HTML sayfası tek bir sayfa içinde
göstermeye yaramaktadır.316
Kişilik haklarına saldırı teşkil eden yayın web sitesinde durmaya devam ettiği
müddetçe tecavüz de devam ediyor demektir. Bu durumda TMK 25/1’inci maddesi
hükmüne göre saldırının son verilmesi yani önleme davası talep edilebilir. 317
“Bilgilendirme Yükümlülüğü” başlığı altında 3. Maddesi ile, “İçerik, yer ve erişim sağlayıcıları,
yönetmelikle belirlenen esas ve usuller çerçevesinde tanıtıcı bilgilerini kendilerine ait internet ortamında
kullanıcıların ulaşabileceği şekilde ve güncel olarak bulundurmakla yükümlüdür.”
314 Özdemir, 2009, a.g.k., s.156. ; Kırçova/Öztürk,2000, a.g.k.79., Memiş, 2001,a.g.k., s.442.
315 Sırabaşı,, 2003, a.g.e., s. 137.
316 Güven, C., Bilgisayar Teknolojileri Bölümü Bilgisayar Programcılığı Programı, Yalova Üniversitesi, s.2.
317 Sırabaşı, V., 2003, a.g.e., s. 138 ; Yarg. 4.HD. 2013/18163 E-.2014/12640 K.-30.09.2014 T. sayılı
kararında;28.2.2011 tarihli ihtarnameyle davacının çalıştığı şirket adıyla davacının da ismi belirtilerek ve onun
hakkında da geçerli olacak şekilde uyarıda bulunulduğu, buna rağmen uyar-kaldır sisteminin işletilmediği ve uzun bir
süre yayına devam edildiği, makul süre ilkesinin de aşıldığı, ayrıca site sahibi olan davalının yorumların içeriğini77
1.4. Kişilik Haklarına Saldırı Durumunda Başvurulacak Hukuki Yollar
1.4.1. Genel Olarak
Kişilik hakları herkese karşı ileri sürülebilme özelliğine sahiptir. Bu hakkın
Anayasal anlamda bir hak oluşunun doğal sonucu olarak, herkesin kişilik hakkına saygı
göstermesi ve kişilik hakkını zarar uğratacak ve tehlikeye düşürecek hareketlerden uzak
durması zorunludur.318
Kişilik hakkının Anayasa’da yer alan temel bir hak olmasının yanı sıra Medeni
Kanun’da da düzenlenmiş ve korunmuştur. Kişilik hakkı TMK 23 ve 25’inci maddeleriyle
ve TBK 49’uncu maddesi kapsamında düzenlenmiştir. Ayrıca bu hakka yönelen saldırılara
karşı genel hüküm olarak TBK 41’inci madde ve devamında düzenlenmiş olan hukuka
aykırı fiil hükümleri de uygulanır. 319
Medeni Kanun’un 23’üncü maddesinde, kişilik haklarından vazgeçmenin
mümkün olmadığı gibi bunların hukuka ahlaka aykırı bir nitelikte sınırlanamayacağını
ifade etmektedir. Ancak bu madde de söz konusu yasağa uyulmadığı hallerde neticenin
ne olacağı belirtilmemiştir. Bu yasağa uymamanın yaptırımı hakkında Borçlar
Kanunu’nun 19 ve 20’nci maddelerinde düzenleme bulunmaktadır.320
Kişilik haklarının korunabilmesi hem kamu hukuku hem de özel hukuk
kapsamında sağlanmalıdır. Kamu hukuk açısından kanunlar yoluyla korunma sağlanırken
özel hukuk açısından ise kişilerin kendi eylemlerinden, kendi hukuki işlemlerinden
gelecek saldırılara karşı koruma sağlamaktadır.321
Özel hukuk açısından kişiliğin korunması amacıyla TMK 23,24 ve 25’inci
maddelerinde düzenlemeler yapılmıştır. Bu hükümler çerçeve hükümler olup yasa
denetleme yükümlülüğünün bulunduğu anlaşılmaktadır. Zira zararı doğuran saldırı eyleminin gerçekleşmesi elverişli
ortamı hazırlayan-kullanıma sunan site sahibidir. Ayrıca bu tür durumlarda site sahibinin sorumluluğunun türü
kusursuz sorumluluktur. Şu durumda, davacının kişilik haklarının ihlal edildiği benimsenerek uygun bir miktar manevi
tazminata hükmedilmesi gerekirken yanılgıya dayalı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
318 Ayan, 2007, a.g.k, s.57.
319 Ayan, 2007, a.g.k, s.57.
320 Zevkliler,2000, a.g.k., s.433.
321 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 58.78
koyucu geniş çerçeveli ve etkin bir koruma sağlamayı amaçlamıştır.322
Sözleşmenin geçerli olması için ahlaka, kamu düzenine emredici kurallara ve
kişilik haklarına aykırı olmaması gerekmektedir. Borçlar Kanunu’nun 20/1’inci
maddesinde de ‘hukuka ve ahlaka aykırı’ olan ve konusu imkânsız olan sözleşmelerin
mutlak butlanla batıl olduğu ifade edilmiştir. Medeni Kanun’un 23’üncü maddesindeki
yasakların yaptırımı da mutlak butlanla geçersizdir.323
Bir sözleşmenin kişilik haklarına aykırılığı Medeni Kanun’un 23’üncü maddesine
göre belirlenmekte olup genel olarak hukuka ve ahlaka aykırılık ifade edilmektedir. Bir
sözleşmenin belirtilen davranış biçimi hakkında herhangi bir kanunda engelleyici hükmün
bulunmaması sözleşmenin kesin olarak hukuka uygun olduğu anlamına gelmez. Yani örf
ve âdet hukukunda bu durumu onaylamayan bir kural yer almış olabilir veya toplumun
ahlak anlayışına göre, bu davranış ahlaka aykırılık teşkil edebilir. Bu sebeple bir
sözleşmenin kişilik haklarına aykırı olup olmadığını hâkim belirlemektedir. Bunu
yaparken hâkim gerekirse hukuk yaratacaktır.324
1.4.2. Kişiliğin Korunması Gereği
Kişisel değerler bütününe yapılmış saldırı, kişiliğe yapılmış sayılmaktadır.325
Kişiler insan olması ve varlığını sürdürebilmesi için korunmaya ihtiyaç duyar.
Kişilerin varlığını sürdürebilmesi amacıyla, kişisel değerlere karşı meydana gelen saldırı
eylemleri hakkında yaptırımlar uygulanmaktadır. 326
Günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle kişilerin gizli ve özel alanlarına daha sık ve
kolay bir şekilde müdahale edebilme imkânı oluşmaktadır. Bu durum karşısında kişiler
her an saldırıya uğrayabilir. Söz konusu saldırılara karşı toplumsal çıkarla kişilik hakkı
arasında adil bir dengenin sağlanması amacıyla kişilik hakkının korunması yönünde
somut düzenlemelerin yer alması gerekmektedir.327
322 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 59.
323 Zevkliler,2000, a.g.k., s.433.
324 Oğuzman ve ark.(2013). Kişiler Hukuku (Gerçek ve Tüzel Kişiler), İstanbul: Filiz Kitabevi, 13. Bası s.
s.154; Zevkliler,2000, a.g.k., s.434.
325 Zevkliler,2000, a.g.k., s.426.
326 Zevkliler,2000, a.g.k., s.426.
327 Zevkliler,2000, a.g.k., s.426.79
Sınırsız bir sözleşme hürriyeti, kişinin bir kısım özgürlüklerini tamamıyla
kaybetmesine neden olabilir. Toplum içerisindeki kişiler arasında, ekonomik, kültürel ve
bedensel farklılıklar bulunmaktadır. Bu ortamda, maddi veya manevi yönden güçlü
olanlar güçsüzlere karşı onları egemenlikleri altına alabilecek durumdadırlar. Örneğin, aç
olan bir kişinin, boğaz tokluğuna büyük kişisel değerlerinden vazgeçebilmesini sağlayan
parasal durumu iyi olan kişiye karşı korunması zorunludur. 328
1.4.3. İçe Karşı Korunma
Kişilik hakkının şahsın izni doğrultusunda saldırılara karşı korunması Medeni
Kanunu’nun 23’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde kişilik hakkı üzerinde
tasarruf niteliği taşıyan hukuki işlemlerin geçerliliğinin kapsamı ve sınırını
belirlemektedir. Aynı zamanda 23’üncü madde hukuki işlemlerde sınırlar getirmektedir.
Buna göre, ‘Kişilik hakkından vazgeçilemez veya herhangi bir kişisel değerden
vazgeçemeye ya da hukuka ve ahlaka aykırı şekilde sınırlamaya yönelik’ hukuki işlemler
yapılamaz.329 Bu maddeden yola çıkarak, hukuka ve ahlaka aykırı olmamak üzere, kişilik
hakkının kullanılmasını kısıtlayan nitelikte hukuki işlemler yapma hakkına sahip olduğu
görüşüne varabiliriz.330 Ancak görüş birliği olmamakla birlikte bazı görüşlere göre
Medeni Kanun’un 23/2’nci maddesi özgürlüklerden bahsetmesine rağmen kişiliğe bağlı
tüm değerleri korumaktadır.331
328 Zevkliler,2000, a.g.k., s.427.
329 Ayan, 2007, a.g.k, s.59.
330 Oğuzman, 2016, a.g.k, s.196.
331 Oğuzman, 2016, a.g.k s.197. Karabağ Bulut’a göre Medeni Kanun’un 23/1 ve 23/2 hükümlerinin
korumuş olduğu değerlerin kişiliğe bağlı değerlerin ayrım yapılmadan hukuki işlemle sınırlandırılabileceği
sonucuna ulaşılacağını ifade ederek şu örneği vermektedir: Cinsel dokunulmazlığı ihlal suçundan sürekli
hüküm giyen şahsın cezadan kurtulmak amacıyla sözleşmeyle hadım edilmeyi kabul etmesinin geçerli
sayılması her ne kadar toplumsal menfaati korumaya yönelik olması sebebiyle olumlu karşılanabilecek olan
bu kabul, kişinin hadım edilme işleminden vazgeçmesi ihtimali düşünüldüğünde çıkmaza götürmektedir.
Çünkü hadım edilme işlemini yaptırma taahhüdünün geçerli sayılması halinde, sonradan bu işlemden
vazgeçen kişiyi ifaya zorlama, sözleşmede varsa cezai şart alma imkanının varlığını kabul edecektir.
Karabağ- Bulut, s. 109, Yazarın da haklı olarak belirttiği MK. 23 hükmündeki ahlaka aykırılık, hukuki
işlemin kişiliğe olan etkisi bakımından rol oynadığından, bu hüküm hukuki işlemin topluma ve başka
kişilere sağladığı menfaatle ilgilenmeksizin, yalnızca kişiliği korumayı hedeflemektedir. Bu sebeple MK80
Kişilik haklarının kullanılırken sınırı aşar şekildeki her işlem esas itibariyle kesin
olarak geçersiz yani butlan hükümlerine tabidir.332 Yani bir bakıma kişinin köle olmayı
kabul etmiş olduğu şeklindeki hukuki işlem, yükleneceği her taahhüt batıldır.333
Kişilik hakkının sınırlanmasının ölçülü olup olmadığının belirlenmesi hakkında
TMK 23’üncü maddesi kapsamında bir sınır çizilmiştir. Yani, haksız şekilde sınırlamalar,
aşırı nitelikte kabul edilir ve bu sınırlamaları içeren sözleşmeler geçerli değildir.334
Medeni Kanunu’nun 23/1’inci maddesinin uygulama alanını belirlemek için temel
haklarını koruduğu dikkate alınmalıdır. Örneğin, kişilerin hayatı boyunca gayri menkul
sahibi olmamasına yönelik veya belli bir zaman nişanlanmayacağına yönelik taahhüdü bu
madde kapsamına girmekte olup hüküm ifade etmeyecektir. Aynı şekilde bir kimsenin
nafaka istemekten önceden feragat etmesi de bu kapsamda geçersiz sayılacaktır.335
Kişilerin yaşamını sona erdirmesine olanak verecek müdahaleler yapılamayacağından, acı
çeken kişilerin acısına son verilmesi için yaşamını sona erdirilmesine yönelik bir anlaşma
yapılması bu madde kapsamında mümkün değildir.336
Borçlar Kanunu’nun 26’ncı maddesinde ‘sözleşme özgürlüğü’ düzenlenmiş olup
bu maddeye göre taraflar diledikleri şekilde sözleşme yapma hürriyetine sahiptirler.
Sözleşme özgürlüğünün sınırı ise Borçlar Kanunu’nun 27’nci maddesinde
düzenlenmiştir.337Anayasa’da da ifade edildiği gibi kişinin yaşam hakkının koruma altına
alındığı belirtilmiştir.338 Medeni Kanun’un 23’üncü maddesi kapsam olarak ‘bedensel
bütünlüğe ilişkin değerleri, manevi bütünlüğe ilişkin değerleri ve ekonomik bütünlüğüne
ilişkin değerleri ’korumaktadır.
339
Maddi bedensel değerlerden yaşam hakkı, kişinin vazgeçilemez bir değer olması
m. 23 hükmündeki ahlaka aykırılık belirlenirken, hukuki işlemin kişiliğe olan etkisinden yola çıkılarak
sonuca varılmalıdır. Karş. Breitschmid/ Rumo-Jungo, Art. 27, N.9; Karş. Serozan, Medeni Hukuk, 3, N 6a.
332 Ayan, 2007, a.g.k, s.59.
333 Oğuzman,2016, a.g.k, s.196.
334 Zevkliler,2000, a.g.k., s.433.
335 Oğuzman, 2016, a.g.k, s.198; Yargıtay kararı 2. HD. 21.12.1970 T. 7156/6894 sayılı kararı.
336 Akıntürk, 2015, a.g.k, s. 361.
337 Ayan, 2007, a.g.k, s.59.
338 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 362., AY m.17: ‘’Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne
dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.’’
339 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 360.81
nedeniyle hiç kimse yaşam hakkından vazgeçemez ve öldürülmesine rıza gösterilemez.
Kişinin rızasının varlığı, öldürme fiilinin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaz. İsteğe
bağlı olarak bir kişinin öldürülmesi halinde bu durum haksız fiil ve Ceza Kanunu’nda bir
suç teşkil etmektedir. İsteğe bağlı öldürme, cinayet veya intihara yönlendirme suçu
niteliğindedir. 340
İntihar etme, kişinin kendisi tarafından hayatına son vermesi hali olduğundan,
Medeni Kanun’un 23’üncü maddesinde belirtilen hükmün kapsamında yer almaz. Çünkü
bu hüküm kişinin başkası tarafından hayatının sona erdirilmesi halinde kişilik hakkına
saldırı niteliği taşır. Bu sebeple intihar etme bu kapsamda yer almaz.341
Kişilerin hayatlarını, sağlıklarını, vücut bütünlüğünü çiğneyecek tarzda
sözleşmeler yapamazlar. Yani kural olarak kimse kendi beden bütünlüğü kapsamında
yapılan müdahalelere karşı yapılan sözleşmeler geçerli olmadığı gibi, rıza gösterilmiş
olması yapılan saldırıyı hukuka uygun hale getirmez. Ancak bu kuralın istisnası olarak,
geçerli olan sözleşmeler vardır. Kişinin, beden bütünlüğü üzerinde yapılan müdahalelerin
hukuka uygunluğu için kişinin yazılı rızası, yapılacak müdahalenin hayati tehlikeye yol
açmayacak ölçüde olması ve yapılacak müdahalenin üstün amaç taşıması şartları birlikte
gerçekleşmelidir. Örneğin, kan verme ve kan bağışlama sözleşmeleri. Bu sözleşmelerin
başkalarına yardım amacı taşıması, kan vermenin sağlık açısından herhangi bir olumsuz
etkisinin olmaması, yapılan hukuki işlemin geçerli kabul edilebilmesi için haklı bir
nedendir.342
Beden bütünlüğünün kapsamında, kişinin yaralanması, bedeninden bazı parçaların
alınması veya sağlığını bozan deney ve uygulamaların rıza dahilinde olsa da bu durum
yapılan saldırının hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaz. Ancak Medeni Kanun’un
23’üncü maddesinde yazılı onay kapsamında kişilere ait ‘biyolojik örneklerin alınması,
bu maddelerin enjekte edilmesi ve nakledilmesi’ hukuka uygundur. Fakat bu durumun
istisnası olarak kişinin rızası olsa bile, kişilik hakkından tamamen vazgeçmesi veya kişilik
hakkının devredilmesi, aşırı sınırlaması neticesini doğuracak ve tedavi niteliğinde
olmayan hallerde, yapılan işlem ve eylemlerde hukuka aykırılıktan bahsedilebilir.343
2238 Sayılı Kanun’un (Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli hakkında
340 Zevkliler,2000, a.g.k., s.436.
341 Zevkliler,2000, a.g.k., s.437.
342 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 363.
343 Zevkliler,2000, a.g.k., s.437.82
Kanun) 5’inci maddesinde, sınırlı ehliyetsizler hakkında daha kısıtlayıcı bir düzenleme
getirmiş ve sınırlı ehliyetsizlerden organ ve doku alınmasının yasak olduğu ifade
edilmiştir. Yani veli veya vasinin onayı olsa dahi organ ve doku verilemez.344
Kişinin rızasına bağlı olarak kendi üzerinde yapılacak müdahaleler, genellikle
kişinin hayatının kurtarılması veya sağlığına kavuşturulması amacını taşımaktadır. Bunun
yanı sıra başkalarının sağlığa kavuşmaları veya hayatlarını kurtarmaya yönelik
müdahaleler de kişilere zarar vermediği hayat ve sağlığını tehlikeye düşürmediği
müddetçe geçerlidir.345
Kişinin iznine bağlı olarak ve hasta kimselere naklederek onların hayat ve
sağlıklarını kurtarmak maksadıyla kan alınması hukuka aykırı değildir. Ancak kişinin
kanı alındıktan hemen sonra eski sağlığı yerine gelmeden ikinci kez kan alınması,
sağlığına karşı bir saldırı sayılabilir346
.
Manevi bütünlüğe ilişkin değerler; özgürlük, şeref, haysiyet, isim, resim ve sır
çevresidir. Kişinin her ne kadar özgürlüğünden vazgeçmesi mümkün olmasa da
sınırlanması mümkündür. Özgürlüğe ilişkin sınırlama hukuka ve ahlaka aykırı
olmamalıdır. Örneğin, kişinin köle olacağı, dinini değiştireceği şeklindeki sınırlamalar
batıldır.347 Şeref ve haysiyet kişilik hakkı içinde yer alan en önemli manevi değerlerden
olup tümüyle vazgeçmek veya aşırı derecede sınırlandıran işlemler geçersizdir.
Sır çevresi, kişinin mahremiyet alanını ifade etmektedir. Gizlilik (mahremiyet),
kişiliğin özgürce geliştirebilmesi, yaratıcılığın ortaya konabilmesi için varlığı zorunlu bir
durumdur. 348 Mahremiyet alanının korunması konusunda İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nin 12. maddesi örnek olarak gösterilebilir.349 Sır çevresinin korunması
hakkında en önemli hükümler Anayasa’da yer almaktadır. Bu maddeye göre350 her kişi
özel ve aile yaşamına saygı duyulmasını talep etme imkanına sahiptir. Aynı şekilde sır
344 Zevkliler,2000, a.g.k., s.439.
345 Zevkliler,2000, a.g.k., s.440.
346 Zevkliler,2000, a.g.k., s.440.
347 Ayan, 2007, a.g.k, s.61.
348 Ayan, 2007, a.g.k, s.61., Özsunay,E. (1970). Gerçek Kişilerin Hukuki Durumu, İstanbul :Filiz Kitabevi,
s.127-128 ; Erem,F. (1970) Teknik İlerleme ve Ceza Hukuku, AHFD, C.27, S. 3-4, s.16; Özdeş,O. (1974).
Tabii Hukuk Açısından Özel Hayatın Gizliliği, DD, S.14-15, s. 87.
349 Ayan, 2007, a.g.k, s.61. Söz konusu metinlere ilişkin açıklamalar için bk., Özsunay,1970, a.g.k.,s 180.
350 AY m.20.83
çevresi TMK 23 ve 25’inci maddelerde, TBK 49’uncu maddesiyle korunmaktadır.351
Teknolojinin gelişmeyle özel hayat bilgilerinin sanal ortamda paylaşılması, kişinin
rızası dışında işlem yapılabilmesinin kolaylığı bu gibi faaliyetlerin rahatça yapılmasına
sebep olmuştur. Özel hayatın gizliliğinin korunması, kişinin başkaları tarafından izlendiği
endişesi, kişiyi pasif ve endişeli hale getirebilme hali de düşünüldüğünde bu hakkın ne
kadar önemli olduğu açıkça görülmektedir. Toplumda diğer kişilerin özel yaşamları iyice
merak konusu olmuş medya yayınlarıyla söz konusu özel hayatların açıklanması rant
haline gelmiştir. Bu durum kişilerin özel yaşamının gizliliğini tehlikeye atmıştır.352
Özel hayatın gizliliği konusunda ihlallerin kim tarafından gerçekleştiği de
önemlidir. İlk olarak devlet tarafından kişinin özel yaşamının ihlali ve ikincisi de kişiler
veya kuruluşlar tarafından yapılan ihlallerdir. Devlet tarafından ihlaller asker, polis, vergi
memuru gibi kişiler tarafından gerçekleştirilirken ikincisi kişilerin özel hayatlarının
bilgisayar ortamında olması ve sosyal medyada özel hayatın sıklıkla paylaşılması
sebebiyle ihlaller siber alanda gerçekleşmektedir. 353
Kişinin, ekonomik faaliyetleri açısından Medeni Kanunu’nun 23/2 maddesi
oldukça önem kazanmaktadır. Kişinin, ekonomik varlığını tehlikeye düşürecek nitelikte
ağır taahhütler geçersiz sayılacaktır. Örneğin, ‘kelepçeleme sözleşmeleri’
.
354 Federal
Mahkeme ve Yargıtay Kararlarında355bu konuda getirilen ilkeler , sözleşme kapsamında
taraf olanlardan biri hakkında iktisadi açıdan özgürlüğünün devredilmesi manası ortaya
çıkıyorsa, her iki taraftan birinin keyfine tabi olarak ilerliyorsa, taraflardan biri için
özgürlüğünün öz kısmı tehlikeye düşüyorsa, Medeni Kanun 23/2 hükmüyle bağdaşmamış
olacaktır.356 Aynı zamanda sözleşmedeki süresinin ekonomik koşullar dikkate alındığında
çok kısa veya uzun kalması da kişilik hakkının ihlali niteliği taşıyabilecektir.357
1.4.4. Dışa Karşı Korunma
351 Ayan, 2007, a.g.k, s.62.
352 Efil, A.Y. (2019). Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali Suçu, Ankara: Adalet Yayınevi, s.32.
353 Efil, 2009, a.g.k., s.34.
354 Oğuzman, 2016, a.g.k., s.201.
355 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 11.2.1976 T. E. 1973/4-1088, K. 1976/209.
356 Oğuzman, 2016, a.g.k., s.201.
357 Oğuzman, 2016, a.g.k., s.202, Karabağ-Bulut s. 308 vd.,84
Medeni Kanun’un 24’üncü maddesi, kişilik haklarından herhangi birine karşı
saldırı niteliğinde bir davranış gerçekleştiğinde hak sahibi olan kişiye korunmayı talep
etme yetkisi sunmaktadır. Kişiler, mutlak bir hak olan kişilik hakkına dayanarak, kişiliğe
karşı müdahale edilmemesini isteme yetkisi de bulunmaktadır.358
Doktrinde Medeni Kanun’un 24’üncü maddesinin 2’nci fıkrasının isabetsiz bir
hüküm olduğu görüşü ifade edilmiştir. Bu görüşe göre, hukuka aykırılık kavramının
tanımının yapılması ve diğer kişilik hakkı hallerini tanımlamamak yanlış anlaşılmalara
mahal verecektir. Aynı zamanda saldırıya uğrayan kişinin rızasının hiçbir kayıt
koyulmadan hukuka aykırılığı kaldıran bir neden olarak kabul edilmesi, Medeni
Kanun’un 23’üncü maddesinin temel felsefesinin geniş ölçüde inkârı anlamına
gelmektedir.359
Kişilik hakkı saldırıya maruz kalan kişi, istisnai hallerde kendi hakkını bizzat
koruma yolu bulunsa da normal koşullarda olması gereken devletin yetkili organları
aracılığıyla koruma istenmesidir. Bütün koruma yollarının ön şartı kişilik hakkına yönelik
hukuka aykırı bir müdahalenin mevcut olması gerekmektedir.360 Kişiliğin tamamen
korunması, yalnızca haksız saldırının sona erdirilmesi veya saldırı tehlikesinin önlenmesi
şeklinde gerçekleşmez. Bu gibi saldırılar sonucunda kişilerin maddi ve manevi
zararlarının ortaya çıkması muhtemeldir. Kişiliğin korunması amacıyla uğranılan
zararların giderilmesi gerekmektedir. TMK 25’inci maddesinde361 ‘maddi veya manevi
tazminat ve vekaletsiz iş görme davalarının’ açılabileceği ifade edilmiştir.362
Maddi bütünlüğe yönelik saldırılar, bir kimsenin vücut bütünlüğüne karşı üçüncü
358 Oğuzman, 2016, a.g.k., s.207.
359 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 381.
360 Ayan, 2007, a.g.k, s.63.
361 Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş
olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. Davacı bunlarla birlikte,
düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.
Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan
kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.
Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri
sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez. Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya
davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.
https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf ( E.T. 22.01.2023).
362 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 381-382.85
kişilerden gelen hukuka aykırı saldırılar, kişinin maddi bütünlüğüne, hayat ve sağlığına
zarar verecek mahiyette olduğundan, kişilik hakkına karşı yapılmış bir saldırı olarak
görünmektedir. Örneğin, bir kimseyi yaralamak, öldürmek hayata, cana ve haliyle maddi
bütünlüğe karşı yapılmış bir saldırı sayılır. Maddi bütünlük ve beden tamlığına karşı bir
kişinin sesine ve yüz güzelliğine karşı yapılmış olan saldırılarda bu kapsamdadır.363
Maddi bütünlüğe yönelik saldırıların çoğu Türk Ceza Kanunu kapsamında bir suç
sayılması ve bir ceza yaptırımına bağlanmış olması, bu saldırıların önlenmesi amacıyla
Türk Ceza Kanunu hükümleri daha etkin ve daha hızlı sonuca götürücü niteliktedir. 364
Kişilerin onayı alınmaksızın yapılan tıbbi müdahalelerin ve ameliyatların da
kişiliğe karşı saldırı niteliğinde olup olmadığı sorunu gündeme gelmektedir. Bu konuda
bilimin çizmiş olduğu kapsamlar içinde kalmak koşuluyla yapılan müdahaleler, yüksek
bir amaç olan kişinin hayatını kurtarmak amacıyla yapılmış olduğundan, gerçek ve teknik
anlamda kişiliğe karşı yönlendirilmiş hukuka aykırı saldırı olarak kabul edilemezler. 365
Manevi bütünlüğe yönelik saldırılarda asıl maksat saldırıya uğrayan kişiye manevi
keder ve üzüntü verilmesi, gücendirilmesi, manevi huzur ve sükunun bozulması şeklinde
gerçekleşmektedir. Örneğin, ölülerin şeref ve itibarını zedeleyecek şekilde sözler, ölülerin
hatırasına karşı yapılmış olan yersiz saldırılar, yakınları üzerinde kötü etkiler uyandırması
sebebiyle onların manevi bütünlüğüne karşı saldırı niteliğindedir.366
Bir kişi hakkında mesnetsiz iddialarda veya ihbarlarda bulunulması, bir kısım
asılsız iddiaları başkalarına nakledilmesi,
367 iftirada bulunulması, bir kişi hakkında
363 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 384., 4. HD 27.03.1979 13013/4136, YKD 1980, S 2, sh 216.
364 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 384
365 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 384.
366 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 385.
367 Bkz: Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/4129 Karar No: 2018/617 Sayılı Kararı: Davacı Vekili,
Davalı Şirkete Ait “www.güneydoğutv.com” Adlı İnternet Sitesinin 09/12/2011 Tarihli Yayınında Yer Alan
“7 Kişilik ‘yardım’ Şebekesi Çökertildi” Başlıklı Haberin Gerçeği Yansıtmadığını, Asılsız Ve Hukuka Aykırı
Olduğunu Ve Davacının Kişilik Haklarına Saldırı İçerdiğini Belirterek, Oluşan Manevi Zararının
Davalıdan Tazmini İsteminde Bulunmuştur. Mahkemece; Dava Konusu Haber Başlığının Değer Yargısını
Aşan Ve Suç İthamı İçeren Bir İfade Olduğu, Habere Konu Edilen Kişiler Hakkında Henüz Suçu
İşlediklerine Dair Bir Yargı Kararı Olmadığı Ve Basının Eleştiri Özgürlüğü Sınırlarını Aşarak Somut Suç
İthamı İçeren Bir Şekilde Haberi Yayınladığı, Somut Olayda Üstün Tutulması Gereken Değerin Davacının
Özel Hayata Saygı Ve Kişilik Haklarının Korunması İlkeleri Olduğu Ve Yayın Nedeniyle Davacının Kişilik
Haklarının Zarar Gördüğü Gerekçesiyle Davanın Kısmen Kabulüne Karar Verilmiştir.86
gerçeğe aykırı şekilde yanlış bilgiler vererek kötü duruma düşürülmesi kişilik hakkının
ihlali niteliğindedir. Bu tür saldırılar söz veya yazıyla yapılabilir. Aynı zamanda
fotomontaj, karikatür ve benzeri yollarla da gerçekleşebilir.368
Sır çevresi veya gizlilik alanı, kişiler tarafından sır olarak kalmasını istedikleri
maddi veya manevi bazı eksiklikleri, engelleri ve hastalıkları da sır alanına girmektedir.
Bu nedenle rızası olmadan bir başkasının özel veya mesleki hayatını gözetlemek bu
kapsamda yer alır. Örnek olarak, bir kimsenin mektuplarının açılması, telefonlarının
dinlenmesi, bir avukatın veya hâkimin açılan bir dava hakkında başka ortamlarda
bahsetmesi, bir doktorun cinsel veya ruhsal bir hastalık geçirmiş hastasını ifşa etmesi
sayılabilir.369
1.4.4.1.Koruyucu Davalar
Kişilik haklarına yönelik hukuka aykırı saldırıya uğrayan kimselere Medeni
Kanun kapsamında çeşitli talep hakları tanınmaktadır. Bu kapsamda kişilerin, kişilik
hakkına yönelik saldırıların durdurulması ve tekrarının önlenmesini isteme yetkisi ve
hukuka aykırı saldırılar neticesinde uğranılan maddi ve manevi her türlü zararın
giderilmesini isteme yetkisi bulunmaktadır.370
3444 sayılı kanunla değişiklik olmadan önce, TMK 24’üncü madde gereğince,
kişilik hakkı saldırıları durumunda, tecavüzün men’i davası ile maddi ve manevi tazminat
davasının açılabileceği düzenlenmiştir. 371
Önleme Davası
Henüz gerçekleşmemiş olan, kişilik hakkına yönelmiş bir tecavüz olasılığının
kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda saldırıyı önlemek maksadıyla açılan dava ‘önleme
davası’dır. Bu dava saldırının eylemine yönelik olup neticeye yönelik değildir. Bu davada
henüz gerçekleşmiş bir tecavüz bulunmamakta olup saldırının yakın zamanda olacağına
368 Akıntürk 2015, a.g.k., s. 386. ; Yargıtay,4. HD. 14.5.1984, 1995/4747, YKD. 1984, S.11, s.1662.
369 Akıntürk 2015, a.g.k., s. 391
370 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 394.
371 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 394.87
dair kuvvetli şüphe vardır.372
3444 sayılı Medeni Kanun’dan önce Medeni Kanun’un 24’üncü maddesi ile
saldırının kaldırılması ve tazminat davaları düzenlenmişse de saldırının
yasaklanmasından bahsedilmemiştir. Ancak 3444 sayılı Medeni Kanun’da ise saldırının
önlenmesi davası 24’üncü madde kapsamında düzenlenmiştir. Öğretide kabul edilen
görüşe göre, 3444 sayılı Kanun ile bu davadan ayrıca kanunda söz edilmemiş olması söz
konusu davanın açılmasına engel değildir. Tecavüzün önlenmesi davası, saldırının
kaldırılması davasının içinde gizlidir.
373
Önleme davasının özü kişinin fiil ve hareketlerinin yakın zamanda, henüz mevcut
olmayan, gerçekleşme olasılığı muhtemel görülen hukuka uygun olmayan saldırılardır.
Söz konusu davayla saldırının gerçekleşmesi imkânı önlenmiş olur. Örneğin, bir derginin
tanınmış bir sanatçının özel hayatını yayınlamaya başlayacağını bildirmesi durumunda,
henüz gerçekleşmiş bir saldırı yokken gelecekte gerçekleşme tehlikesi her an
mevcuttur.374 Doktrinde bu davayı kaçınma davası olarak isimlendiren yazarlar
bulunmaktadır.375
Bu dava, şimdilik var olmayan ancak yakın bir vakitte yapılacağı hakkında açık
belirtilerin olduğu saldırıları önlemek için açılmaktadır. Yani ortada devam eden bir
saldırının bulunması halinde saldırının kaldırılması davası açılmalıdır. Ancak saldırının
tekrar ortaya çıkması söz konusuysa, saldırının önlenmesi davası açılabilecektir.376
Önleme davasında, haksız olan saldırının gerçekleşeceği hakkında belirtiler
olması yeterli olup, ayrıca kusurun varlığı aranmaz. Cezalandırmayı gerektiren, suç
oluşturan bir durumun varlığına da gerek yoktur. 377 Örneğin, bir internet sitesinde bir
kimsenin çıplak fotoğraflarının yayınlanacağına ilişkin duyuru veya reklam yapılması
halinde bunlar delil olarak ileri sürülerek önleme davası açılarak bu saldırının
durdurulması istenebilir. Saldırı ve saldırı olma olasılığının takdirinde söz konusu
iddianın ciddi ve objektif kriterler uygun olması gerekir.378
372 Belli, 2008, a.g.k., s.80.
373 Zevkliler,2000, a.g.k., s.474.
374 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 396.
375 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 398.; Zevkliler,2000, a.g.k., s.474. ;
376 Zevkliler,2000, a.g.k., s.474.
377 Zevkliler,2000, a.g.k., s.474.; Belli, 2008, a.g.k., s.81.
378 Belli, 2008, a.g.k., s.8188
Önleme davalarında verilecek olan hüküm, yapmama yükümlülüğü içermektedir.
Hüküm verilirken de hâkim somut bir karar verilmeli, genel ifadeler yerine olaya ilişkin
detaylar ifade edilmelidir.379
Önleme davasını açmak için özel bir süre öngörülmemiştir. Saldırı tehlikesinin
devam etmesi halinde önleme davası açılabilmektedir. Saldırı olasılığı artık yoksa veya
saldırı başlamışsa önleme davası açılamaz.380
Önleme davası neticesinde verilen yayının önlenmesi veya söz konusu internet
ortamındaki durumu önleyici kararlar İİK 30’un madde kapsamında icrai niteliktedir. Bu
nedenle tespit davalarından farklıdır. Söz konusu kararın yerine getirilmemesi halinde ise
hapsen tazyik işlemi uygulanabilecektir. Hâkim önleme davasıyla talep sahibiyle ilgili
yayın yapmayı düşünen yayıncılar veya kuruluşlara bu yayının yapılmaması hakkındaki
kararı tebliğ ederek söz konusu yayının yapılmamasını emretmektedir.381
Önleme davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir ve genel
yetkili mahkeme davalı tarafın ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi olsa da kişilik
hakkına karşı saldırı halinde davacının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi de
yetkilidir. 382
Saldırıya Son Verilmesi Davası
Şahsi değerlere karşı ve sürmekte olan tecavüzlere karşı açılan dava, saldırıya son
verilmesi davasıdır. Bu dava, mevcut saldırının ortadan kaldırılması, saldırıya son
verilmesi amacıyla açılmaktadır. Söz konusu saldırının başlamakta ve sürmekte olması
bir koşuldur. Saldırının başlamamış olması veya bitmiş olması halinde bu dava
açılamayacaktır. Saldırının sona ermesi halinde artık tazminat davasından bahsedilebilir.
Bu sebeple, süregelen saldırı eylemi değil de saldırı durumunun varlığı gerekir.383
Örneğin, bir kişinin rızası olmadan panolarda resminin yayınlanması veya özel hayatının
379 Belli, 2008, a.g.k., s.82
380 Belli, 2008, a.g.k., s.82.
381 Belli, 2008, a.g.k., s.82.; Özel, C. (2003), Kitle İletişim Araçları ve Kişilik Haklarının Korunması,
İstanbul: Arion Yayınevi, s.119.
382 Belli, 2008, a.g.k., s.82.
383Zevkliler,2000, a.g.k., s.472; Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 396.; Belli, 2008, a.g.k., s.83.;
Özel,2003,a.g.k.,s120.89
bir internet ortamında yayınlanması halinde bu durumun devam etmesi sonucu saldırıya
son verilmesi davası açılabilecektir.
Bu davanın açılması için hukuka aykırılık tek başına yeterlidir ve ayrıca kusur
şartı aranmamaktadır. Ayrıca bir zararın doğmuş olması da aranmamaktadır. Bir zarar
doğmuş ise kişi bu zararın kaldırılmasını da Medeni Kanun’un 24’üncü maddesi
kapsamında talep edebilir ve maddi, manevi tazminat davası da açabilir. Aynı zamanda
Borçlar Kanunu’nun 49’uncu maddesiyle manevi tazminat talebinde bulunabilir.384
Saldırıların kaldırılması, genel olarak ‘manevi, mesleki ve ticari değerlere’
yönelen saldırılarda söz konusu olmaktadır. Maddi bedensel değerler açısından saldırıya
son verilmesi davası açılması genelde mümkün olmamaktadır. Çünkü öldürme veya
yaralama fiilleri genelde ya son bulmuştur ya da daha başlamamıştır. Süregelen saldırılar
olarak nitelendirilemez. 385
Bu dava, saldırıyı kaldırmaktan ziyade, saldırının sonucunun ortadan kaldırılması
amacına yöneliktir. Medeni Kanun’un 24’üncü maddesiyle saldırının kaldırılması
davasının, saldırıyı oluşturan fiilin ilanı ve başkalarına duyurulmasını da kapsamaktadır.
Bu istemin amacı da saldırının sonucunu kaldırmaya yöneliktir.386
Saldırının durdurulması davası neticesinde verilen karar icrai nitelikte olup İİK
343’üncü maddeye göre karara uyulmaması halinde ‘tazyik hapsi cezası’
öngörülmüştür.387
Önleme davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir ve genel
yetkili mahkeme davalı tarafın ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi olsa da kişilik
hakkına karşı saldırı halinde davacının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi de
yetkilidir.388
Tespit Davası
Hukuka aykırı saldırıların gerçekleşmekte veya gerçekleşme ihtimalinin olduğunu
tespit etmek maksadıyla açılacak olan dava türüne tespit davası denilmektedir. Bu davayla
384 Zevkliler,2000, a.g.k., s.473.; Belli, 2008, a.g.k., s.83.
385 Zevkliler,2000, a.g.k., s.473.
386 Zevkliler,2000, a.g.k., s.474.
387 Belli, 2008, a.g.k., s.83.
388 Belli, 2008, a.g.k., s.84.90
sadece hukuka aykırı saldırının varlığının saptanması amaçlanmaktadır.389
Medeni Kanun’un 24’üncü maddesinde tespit davasından bahsedilmiştir. Ancak
kanundaki düzenleme haksız saldırının sona ermesine rağmen etkilerinin devam etmesi
halinde hukuka aykırılığın tespitini kapsamaktadır. Buna rağmen henüz sona ermemiş
bulunan veya kısa zamanda meydana gelecek bir ihlalin tespitini talep etmeye mâni olacak
bir durum yoktur. Medeni Kanun’un 25’inci maddesinde ismin korunması kapsamında,
isme yönelik saldırıların tespiti hakkı da tanınmıştır. Bundan dolayı 3444 sayılı Kanunun
madde 24/a bendinin yürürlüğe girmesinden önce kişisel değerlerden isim hakkı için
tespit davası hakkının olması, diğer kişisel değerler açısından da geçerli olacağı kabul
edilmiştir. Ayrıca bu madde eklenmeden önce öğretide, kişisel saldırının yapılmış ve
bitmiş olması halinde, tespit davasının açılamayacağı ve şartları sağlaması halinde ancak
tazminat davası açabileceği kabul edilmiştir. 390
Hâkim, tespit davası açıldığı zaman öncelikle saldırıya konu bir kişisel değerin
mevcutluğu ve kişilerin bu davayı açmada hukuki yararının bulunup bulunmadığını tespit
eder. Sonrasında ise bu kişisel değere yönelik saldırının varlığını ve hukuka aykırılığını
tespit eder.391
Tespit davası sonucunda, saldırının geçmişe yönelik varlığının tespiti hakkındaki
kararın, ayrıca ilan edilmesi ve üçüncü şahıslara bildirim yapılmasının istenebileceği de
ifade edilmiştir.392
Tespit davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir ve genel yetkili
mahkeme davalı tarafın ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi olsa da saldırının
gerçekleşmiş olduğu yer mahkemesinde ve saldırıdan zarar görmüş kişinin ikametgahının
bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.393
Tespit davaları neticesinde verilen kararların icrailik özelliği yoktur. Yalnızca
hukuka aykırılığın varlığını tespit etmek amaçlanmıştır. Fakat söz konusu tespit davası
başka bir icrai davaya esas teşkil edebilir veya delil olarak kullanılabilir.394
389 Zevkliler,2000, a.g.k., s.475.; Belli, 2008, a.g.k., s.84.
390 Zevkliler,2000, a.g.k., s.475.; Özel, 2003, a.g.k., s.120
391 Zevkliler,2000, a.g.k., s.475.
392 Zevkliler,2000, a.g.k., s.476.
393 Belli, 2008, a.g.k., s.84.
394 Belli, 2008, a.g.k., s.84.; Özel, 2003, a.g.k., s.12091
Kararın İlanı ve Üçüncü Kişilere Bildirilmesi
Türk Medeni Kanun’un, 25/2’nci maddesiyle davacıya, koruyucu davalarla
birlikte düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi veya yayımlanmasını talep
etme hakkı tanınmıştır. Eski 3444 sayılı Kanun’un TMK 24/a maddesinde,
‘saldırının
önlenmesi, kaldırılması ve son verilmesi’ kararlarının etkili olacak şekilde yerine
getirilmesi için, tedbir niteliğinde, kişiye bazı istem hakları tanınmıştır. Kişiler saldırının
önlenmesi, durdurulması ve tespiti hakkındaki kararın başkaları tarafından bilinmesi ve
gereğinin yerine getirilmesi için, hâkimden kararın yayınlanmasını veya kararın üçüncü
kişilere bildirilmesini isteyebilir. Söz konusu madde kapsamında belirtilmeseydi bile
HMK 101 ve devam eden hükümler kapsamında alınması gereken önlemlerin alınmasını
talep etme hakkı bulunmaktadır. Ancak burada yaşanabilecek problem, mahkemelerin
tedbir kararını verebilmesi için bir menfaatin yani tehlikede olan bir çıkarın varlığının
zorunluluğudur. Bundan dolayı Medeni Kanun’un 24/a maddesinde önlem amacıyla bu
istemin açık bir şekilde düzenlenmesi, uygun olmuştur.395 Eski kanun sadece tespit davası
için değil, bütün koruyucu davalar adına kararın yayımlanması veya üçüncü kişilere
bildirilmesi talebini hükme bağlamıştır396
Düzenlenecek hükmün yayımlanmasının şekil ve kapsam açısından nasıl olacağını
durum ve koşullara göre hâkim belirleyecektir. Bu haksız fiilin üzerinden uzun zaman
geçmiş olması durumunda, tekrar yayımlanmasının sonuçları ve hukuki yararın varlığı da
göz önüne alınarak hâkim re ’sen karar verme hakkına sahiptir.397
İnternet aracılığıyla yapılmış olan haksız saldırılarda, saldırının etkisi daha geniş
olabileceğinden mahkeme ilamının üçüncü şahıslara bildiriminden ziyade yayımlanması
durumu daha etkili bir yol olacaktır. Sonlanmış bir hukuka aykırı saldırının tespiti ile
hükmün ilanı yoluyla saldırının sonlanmış etkisinin bertaraf edilmesi kişiler açısından
manevi bir doyum sağlayacaktır. Öğretide, bu durumun bir manevi tazminat olup
olmayacağı hakkında farklı görüşler bulunmaktadır.398
395 Zevkliler,2000, a.g.k., s.477.
396 Kılıç, N. (2018), İnternet Ortamında Kişilik Haklarına Saldırıdan Doğan Hukuki Sorumluluk, Çankaya
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, s.88; Özel, S(2004).
Uluslararası Alanda Medya ve İnternette Kişilik Haklarının Korunması. Ankara: Seçkin Yayınları, s.67.
397 Kılıç,2018, s.89.
398 Kılıç,2018, s.89.92
Türk Borçlar Kanunu m. 58/2'nci madde hükme göre, hâkimin tazminat dışında
farklı bir şekilde bu isteği giderebileceği, ayrıca saldırıyı kınayan bir karar verebileceği
ve bu kararın yayımlanabileceği ifade edilmiştir. Ancak MK. m. 25 hükmünde yalnızca
hukuka aykırılığı tespit eden kararın yayınlanması ifade edilmişken, TBK. m. 58'de
hâkimin kınama kararının yayınlanması ifade edilmiştir. Kınama kararı için manevi
tazminat davası koşullarının olması gerekirken, tespit kararının yayımlanmasında bu
koşullar aranmayacaktır. Manevi tazminat davasının açılması halinde ayrıca tespit
davasından bahsedilemeyecektir. Bu sebeple sonlanmış saldırı da devam eden etkiyi
bertaraf etmek amacıyla hukuka aykırılığın tespiti ve kararın yayımlanması talebiyle
birlikte, koşulları varsa manevi tazminat olarak bir miktar para ödenmesi de
istenebilecektir. 399
Söz konusu kararın yayınlanması aşamasında üçüncü kişilere duyurulurken
dengenin sağlanması önemlidir. Örneğin, bir gazetenin beşinci sayfasında ve dokuz punto
büyüklüğünde bir haberle kişilik haklarına tecavüz gerçekleşmişse mahkeme tarafından
verilen düzeltme ilanı verme kararı da aynı şekilde gazetenin beşinci sayfasında ve dokuz
punto şeklinde olmalıdır.400 Aynı zamanda bu karar isteğe bağlı olarak verilecek bir karar
olup hâkimin talep olmadan kararı üçüncü kişilere bildirmesi veya yayınlaması hukuka
uygun görülmemiş ve Yargıtay tarafından bozma nedeni kabul edilmiştir.401
Düzeltme ve Cevap Hakkı
Bu hakkın temel kaynağı Anayasa’nın 32’nci maddesi olup kitle iletişim
araçlarıyla yapılan hukuka aykırı saldırıların önlenmesi amacıyla düzenlenmiştir. Ayrıca
bu hak, şahısların onur ve saygınlığına karşı gerçek olmayan yayınlarla yapılan saldırılar
nezdinde de koruma sağlamaktadır. Söz konusu maddeye dayanılarak süreli basılı eserler,
TRT yayınları, özel radyo ve televizyon yayınları ile internet ortamında yapılan yayınlar
için ayrı ayrı yasal düzenlemeler yapılmıştır.402
Düzeltme ve cevap hakkı kapsamında kişiler etkin ve hızlı bir şekilde yayın
399 Oğuzman K. ve ark (2012). Kişiler Hukuku. İstanbul: Filiz Kitabevi, s.224.; Kılıç,2018,s.89.
400 Kılıç,2018, s.90; Bulut, 2006,a.g.k., s.179.
401 Kılıç,2018, s.90; Bulut,2006, s.179.
402 Belli , 2008, a.g.k., s.77 ; Tatar, E. (2008) Yasalarımızda Tekzip(Düzeltme ve Cevap) Hakkı ve
Uygulaması, Ankara Barosu Dergisi, Yıl:66, S:4 ,s.97. ; Özel, 2003, a.g.k., s.29.93
sebebiyle meydana gelen yanlış anlaşılmalar ve kötü neticeleri engellemek için bu yayına
karşı, cevap verebilir veya düzeltme yazabilirler. Bu hak diğer başvuru yollarına nazaran
daha etkin ve hızlı çözüm sağlamasıyla bilinmekte olup yayın konusu hakkında kişilere
gerçeğin ne olduğunu kamuoyuna açıklama imkânı vermektedir. Ayrıca bu hakkın
kullanılması diğer başvuru haklarından vazgeçtiği anlamına gelmediği gibi başvurmaya
engel bir durum oluşturmaz, diğer başvurularda delil olarak kullanılmaz.403
Düzeltme ve cevap yazısında, buna sebep olan eser ve kaynak belirtilerek kısa bir
şekilde ifade edilir. Düzeltme ve cevap hakkına sahip olan bir kimsenin ölümü halinde
mirasçıları tarafından bu hak kullanılabilir. 404
Tekzip hakkı kişilere, ihlal hangi yolla yapılmışsa aynı ortamda cevabının
verilmesi olanağı tanımaktadır. Örneğin; internet ortamında yapılmışsa, cevabın aynı
ortamda verilmesi imkânı sağlayarak kişiye aynı silahla savunma imkânı vermektedir.405
Yargıtay’ın 406 yerleşmiş içtihatları doğrultusunda haberleşme hakkı; haberin
görünürdeki gerçeğe uygun, güncel olması, kamu yararının bulunması, haberin veriliş
biçimiyle özü arasında düşünsel bir bağ bulunması koşullarını birlikte taşıması
gerekmektedir. Haber verme hakkının bu unsurlardan birini taşımadığı durumda haber ve
403 Tatar, 2008, s.97 ; Ongun, C. (2012), Medya Yayınlarına Karşı Cevap ve Düzeltme Hakkı, İstanbul
Barosu Dergisi, 1. Sayı,s. 52; İçel,Ü (2009) Kitle Haberleşme Hukuku, İstanbul: Beta Yayınları,
(https://www.istanbulbarosu.org.tr/HaberDetay.aspx?ID=6683 ) Erişim Tarihi: 22.11.2023 ; Yargıtay 7. CD.
15469 K. 27.09.2006 T. sayılı kararında: ‘’5187 sayılı Basın Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca kullanılan
düzeltme ve cevap hakkının, kişilik haklarına saldırı ve gerçeğe aykırı yayın yapılmasına karşı düzenlenmiş
bir hak olduğu, ancak bunun haber verme hakkının sınırlanmasına yol açacak yaygınlıkta
kullanılamayacağı, ilgilinin gerçeğe aykırılık iddiasının objektif ölçülere dayanılarak değerlendirilmesi
gerektiği, düzeltme ve cevap hakkı kullanılırken suç unsuru içermeyen ve üçüncü kişilerin hukuken korunan
menfaatlerine aykırı olmayan ifadelerin kullanılması gerektiği, ayrıca tekzip metninin ilişkin olduğu yazının
cevap vereni ilgilendiren kısmından fazla olamayacak biçimde düzenlenmesi zorunluluğuna uyulmadığı
gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş ve
CMUK’un 343. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu yazılı emre atfen ihbar olunmuş
bulunmakla gereği görüşülüp düşünüldü: Karar: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazılı emre
dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden, Sonuç : Adapazarı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin
07.01.2005 gün ve 2005/42 müt. sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca Bozulmasına...’’
;
404 Belli, 2008, s.79.
405 Tatar, 2008, s.97 ;
406 Bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 13.2.2007 T. ve 2007/7-28 E.-2007/34 K. sayılı; Yargıtay
4.C.D.’nin 5.3.2008 T. ve 2006/10095 E.- 2008/2274 K. sayılı ilâmı94
eleştiri hukuka aykırı olarak değerlendirilerek bu hakkın saldırıya uğradığı kişisel hak
korunacaktır. Saldırı şartlarının gerçekleşmesi halinde, yayım sebebiyle hakkı ihlal edilen
şahıs tekzip yazısının yayımlanmasını talep edebilecektir.407
Saldırının etkilerini önlemek maksadıyla düzeltme ve cevap hakkının kullanılması
için kısa süreler verilmişse de uygulamada kararların geç yazılması ve tebligatların geç
yapılması aynı şekilde itiraz süreçleriyle birlikte düzeltme ve cevap metinlerinin
yayınlanması gecikmektedir. Ayrıca kişiler yayınlanan haber sansasyonel olsa da
yaratacağı etki ve tiraj sebebiyle alınabilecek adli para cezalarının düşük olması ve
caydırıcılığının bulunmaması sebebiyle, ödenecek adli para cezalarını kabul ederek yayını
yapmaktadırlar.408
İnternet aracılığıyla gerçekleşen düzeltme ve cevap hakkı doğuran en önemli
durumlardan biri kişinin onur ve saygınlığının rencide edilmesi halidir. Bunun hakaret
veya sövme düzeyinde olmasına gerek yoktur. Bu düzeye ulaşmışsa cevap ve düzeltme
hakkının yanı sıra savcılığa şikâyette bulunmak, maddi ve manevi tazminat davası açma
hakları da ortaya çıkacaktır. İnternet ortamında gerçekleştirilen yayında kullanılan
kelimelerin, yapılan tanımlamaların onur ve saygınlığı rencide edip etmeyeceği
konusundaki tespiti, yayında sözü edilen kişilerin toplumdaki yeri de dikkate alınarak
objektif bir şekilde hâkim değerlendirecektir.409
Kişisel Veriler ve Unutulma Hakkı
Özel yaşamın gizliliği hakkının bir türü olan kişisel verilerin korunması, kişilerin
kimliklerini belirli hale getirmeye imkan veren her türlü bilgiyi ifade etmektedir. Kişisel
verilerin korunması Anayasa’da özel hayatla ilgili 20’nci maddeye eklenerek son
fıkrasında düzenlenmiştir. Özel yaşamın korunması her şeyden öte kişinin yaşamının
gizliliğinin korunması, kamusal makamlar aracılığıyla özel yaşama müdahale
edilmemesini ifade etmektedir.410
Kişisel veriler yalnızca kişiye ait kimlik bilgilerini kapsamamakta ayrıca kişinin
407 Tatar, 2008, s.100.
408 Belli, 2008, a.g.k., s.80.
409 Özel, 2003, a.g.k., s.34.
410 Çelik,Y. (2017). Özel Hayatın Gizliliğinin Yansıması Olarak Kişisel Verilerin Korunması Ve Bu
Bağlamda Unutulma Hakkı,TAAD, Yıl:8, Sayı:32, s. 395.95
fiziki, ailevi, ekonomik, kültürel, siyasi özellikleriyle alakalı bilgileri de kapsamaktadır.411
Unutulma hakkı ise kişilerin , geçmiş verilerinin ve izlerinin silinmesini hedefleyen
bir haktır. Zira kişiler intermet aracılığyıla paylaşılan rahatızlık verici içeriği ve
kendilerinin paylaşmış olduğu kişisel verilerini silme ve daha fazla yayılmasını önleme
imkanında sahiptirler. Aynı zamanda unutulma hakkı, kişilerin rızaen verdiği bilgiyi ve
üçüncü kişiler tarafından paylaşılan, işlenen ve yayılan tüm verileri kapsamaktadır.
Unutulma hakkı, kişilere “ ‘yeni bir başlangıç yapma ” imkanı sağlayarak kişinin
geçmişindeki hatalarını örtmesi ve yeniden hayatına devam edebilmesi açısından son
derece önemlidir. Yani, bu hak, kişilerin belli bir zaman dilimindeki kişisel verileri
hakkında, özgürce hak sahibi olabilmesi hakkına dayanmaktadır.412
Unutulma hakkıyla alakalı verilen ilk karar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun
(YHGK) E. 2014/4-56 ve K. 2015/1679 T. 17.06.2015sayılı kararıdır. Bu karara göre:
‘“üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte
yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini
istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı
olarak ifade edilebilir.unutulma hakkı tanımlarına bakıldığında her ne kadar dijital
veriler için düzenlenmiş ise de, bu hakkın özellikleri ve bu hakkın insan haklarıyla
arasındaki ilişkisi dikkate alındığında; yalnızca dijital ortamdaki kişisel veriler için
değil, kamunun kolayca ulaşabileceği yerde tutulan kişisel verilere yönelik olarak da
kabul edilmesi gerektiği açıktır.’413
Burak Özdağıstanlı, “Anayasa Mahkemesi’nden Unutulma Hakkı Kararı”ında da
aynı şekilde google ABAD kararına vurgu yapmıştır. Bu kararda :
“…özellikle basın özgürlüğü temelinde gazete arşivinin araştırmacılar,
411 Çelik, 2017,a.g.m., s.396.
412 Akgül, A. (2015). Kişisel Verilerin Korunmasında Yeni Bir Hak: ‘Unutulma Hakkı’ ve AB Adalet
Divanın’ nın ‘Google Kararı’ ”, TBBD, S. 116,, s.422-423. Bkz. ABAD Google Kararı: ‘İspanya’da bir
avukatın google arama motorunda ismi yazıldığında, arama motorunun kişileri bir gazetenin iki farklı
linkine yönlendirmesi, bu sayfalarda da avukatın sosyal güvenlik borçlarının iyileştirilmesi için mülkünü
satmak zorunda kalmasından bahsedilmesiyle ilgilidir. Yerel mahkeme, Google için ilgili linkleri kaldırma
kararı vermesine rağmen gazeteyle ilgili herhangi bir karar vermediği gerekçesiyle Google temyize gitmiş,
Yüksek Mahkeme’de görüş için konuyu ABAD'a göndermiştir. ABAD, 13 Mayıs 2014 tarihinde verdiği
unutulma hakkına ilişkin kararını, 95/46 sayılı Bireylerin Kişisel Verilerinin İşlenmesi ve Serbestçe
Dolaşımı Karşısında Korunmasına İlişkin Direktif’e dayanarak vermiştir’
413 Çelik, 2017,a.g.m., s.404.96
hukukçular veya tarihçiler için önem taşıyan veriler olduğu açıktır. Bu durumda bir
internet haberinin unutulma hakkı kapsamında internetten çıkarılabilmesi için
yayının içeriği, yayında kaldığı süre, güncelliğini yitirme, tarihsel bir veri olarak
kabul edilmeme, kamu yararına katkısı (toplumsal açıdan haberin değeri, haberin
geleceğe ışık tutan niteliği) habere konu kişinin siyasetçi veya ünlü olup olmadığı,
haber veya makalenin konusu… halkın ilgili veriye yönelik ilgisi gibi hususların her
somut olay açısından incelenmesi gerekmektedir.’414
1.4.4.2.Kişilik Haklarına Saldırının Sonucuna Yönelik Davalar
Genel Olarak
Sorumluluk hukukunun temeli, kişilerin iradesi haricinde malvarlığı veya şahıs
varlığı haklarındaki azalmayı aynen veya naklen yerine getirmektir. Bu amaçla açılan
davalara da tazminat davası denilmektedir. Bu davalar kişilik hakkına yapılan ihlaller
neticesinde ortaya çıkan zararların giderilmesi için açılan bir alacak davası niteliğindedir.
Tazminat davası aynı zamanda saldırıda bulunana bir tazmin sorumluluğu yüklediği için
eda davası niteliğindedir.415
Tazminat ile zarar kavramı arasında bir bağ bulunmaktadır. Tazminatın türü
zararın niteliği kapsamında belirlenmektedir. Tazminat davaları da zararın yönelmiş
olduğu şahsi değerlere göre belirlenmektedir. Parayla ölçülen zararlar ve parasal olarak
ölçülemeyen zararlar olarak tazminat davalarını ikiye ayırabiliriz. İnternet ortamında
kişilik hakkına yönelen saldırılar çoğunlukla ‘onur ve saygınlık ile özel yaşam alanına’
ilişkindir. Uğranılmış olan zararın tutumuna göre maddi veya manevi tazminat davası
açılabilmektedir. Aynı dava içerisinde iki tazminat çeşidinin de istenmesi mümkündür.416
TMK 24/a ve TBK 49’uncu madde hükmüyle saldırının engellenmesi, son
verilmesi ve tespit edilmesi davaları, saldırıya yönelik olduğu halde saldırının meydana
getirdiği neticelere yönelen bazı davaları açma hakkı tanımıştır.417 Bu davaları aşağıda
ayrıntılı olarak açıklayacağız.
414 Çelik, 2017,a.g.m., s.406.
415 Belli, 2008, a.g.k., s91.
416 Belli, 2008, a.g.k., s.91.
417 Zevkliler,2000, a.g.k., s.477.97
Maddi Tazminat Davası
Kişilik hakları ihlal edilen sorumlu kişi tarafından, söz konusu ihlal neticesinde
malvarlığında ortaya çıkan iktisadi eksilmenin telafisini sağlamak maksadıyla açılan
davaya maddi tazminat davası denir. Bu dava sonucunda, kişilik hakkı zedelenmiş olan
kişinin bu yüzden uğramış olduğu maddi zararı karşılayan paranın kendisine ödenmesi
sağlanmaktadır. 418
Tazminat hakkındaki ödemenin şeklini, kapsamını ve miktarını hâkim tayin
etmektedir. Maddi tazminata hükmedilebilmesi için kişilik hakkına yapılan saldırının
kusura dayalı olması ve bir hukuka aykırılığın varlığı söz konusu olmalıdır.419
Maddi tazminat davası bir kusur sorumluluğu olduğundan Medeni Kanun’da
maddi tazminat davasının koşullarına yer verilmişse de bu konuda kusura dayalı genel
sorumluluğun şartlarını taşıması aranmaktadır. Bu sebeple tazminat davasının şartları
haksız fiillere ilişkin hükümlere göre belirlenmektedir. Bu davayı açabilmek için, hukuka
aykırı bir saldırının varlığı, kusurun varlığı, ortada bir zararın olması ve zararla haksız
fiil arasında illiyet bağı olması gerekir. 420
Maddi tazminat davası, nitelikleri sebebiyle saldırının engellenmesi ve saldırıya
son verilmesi davalarından, manevi tazminat davasından ayrı tutulmaktadır. Çünkü
bahsetmiş olduğumuz bu davalarda kusur aranmaz. Saldırının engellenmesi ve saldırıya
son verilmesi davalarında ise kusur dışında zarar şartı da aranmaz. Maddi tazminat
davası, mevcut durumda bir parasal zararın söz konusu olmasıyla ortaya çıktığından, para
dışında bir maddi giderim kişisel değerler açısından düşünülemez. Bu parasal değerden
kastedilen, kişinin saldırı dolayısıyla sarf ettiği tedavi giderleri ve parasal kayıpları ya da
iktisadi değerlerine yapılan tecavüzler sonucu uğramış olduğu parasal kayıplardır. 421
Maddi tazminat davalarında, tazminata karar verilebilmesi için hâkim, koşulların
varlığını inceledikten sonra koşulların bulunması halinde tazminat miktarını takdir
418 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 404; Zevkliler,2000, a.g.k., s.477 ; Gürsoy, 1973, s.7.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/631774 (Erişim Tarihi: 10.05.2023). ; Belli, 2008, a.g.k.,
s.91.
419 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 404.
420 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 407. ; Zevkliler,2000, a.g.k., s.477 ;
421 Zevkliler,2000, a.g.k., s.478.98
yetkisini kullanarak belirler ve bu tazminatın ödenmesine karar verir.422
Maddi tazminat davasının uygulanmasında, Borçlar Kanunu 49’uncu madde ve
devamı madde hükümlerindeki düzenlemeler dikkate alınır. Burada Medeni Kanun’un
24/a maddesinin özel bir etkisi olmayıp yalnızca maddi ve manevi tazminat davası açma
hakkı saklı tutulduğundan, tazminat davasının genel kusur sorumluluğunun (BK. 49)
koşullarına göre görülmesi doğru olacaktır. Ancak Borçlar Kanunu ve Medeni Kanun
kapsamında, kişilik haklarına karşı gerçekleşen türlü saldırılar kapsamında maddi
tazminata karar verilebileceğine dair özel düzenlemeler de bulunmaktadır. Bunlara örnek
olarak, Medeni Kanun’un 25/2,84,126/2,143,304’üncü maddeleri ve Borçlar Kanunu’nun
54, 56,57 maddelerindeki düzenlemelerini belirtebiliriz. 423
Manevi Tazminat Davası
Kişilik hakkına saldırı sonucunda kişinin herhangi bir maddi zararı bulunmasa bile
şiddetli bir üzüntü veya utanç duymuş olması, ağır bir ruhsal sarsıntı geçirmesi, şerefinin
haysiyetinin ve toplumdaki saygınlığının örselenmesi, yaşama sevincini yitirmesine sebep
olabilir. Bunun neticesinde parasal olmayan kişilik haklarına yönelik haksız saldırılar,
manevi kişilik değerleri üzerinde etki göstermiş olacağından, manevi tazminat isteme
hakkı ortaya çıkacaktır.424
Öğretide bir kısım görüşlere göre, kanunda yer alan manevi tazminat hükmüne
karşı, manevi elem ve kederlerin para ile giderilmesinin mümkün olmadığı, bu manada
422 Zevkliler,2000, a.g.k., s.478.; Belli, 2008, a.g.k., s.92.
423 Zevkliler,2000, a.g.k., s.478; Gürsoy,1973, a.g.k., s.9 ;
424 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 407.; Oğuzman, 2016, a.g.k., s.167; Zevkliler,2000, a.g.k., s.479; Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu’nun 06.11.2013 Tarih, 2013/3-56 Esas ve 2013/1525 Karar sayılı kararında: ‘’…
yalnızca sözleşmenin ihlali, manevi tazminat için yeterli olmayıp, kişilik haklarının hukuka aykırı bir
biçimde saldırıya uğraması sonucu manevi bir zarar doğmalı ve bu durum da usulünce ispatlanmalıdır….
Aynı şekilde salt sözleşmeye aykırılığın varlığı manevi tazminat kabulü için yeterli olmayıp, aykırılığın
niteliğinden veya özel hal şartlar sebebiyle aynı zamanda davacının kişilik haklarının Medeni Kanun’un
24. Maddesi anlamında zedelenmesi ve bu sebeple her yönüyle de BK. M.41 anlamında haksız eylem niteliği
taşıması gerektiği gerekçesiyle Mısır’a tatile giden yolcunun valizlerinin kaybolmasının manevi tazminata
hak veremeyeceği kabul edilmiştir’. ( https://legalbank.net/belge/y-hgk-e-2013-3-56-k-2013-1525-t-06-11-
2013-vekalet-akdine-aykirilik-nedeniyle-maddi-ve-manevi-tazmin/1417860 Erişim Tarihi: 19.02.2023;
Belli, 2008, a.g.k., s.92.99
manevi zararın maddi zarar ile bir tutulmaması gerektiğinden söz edilerek pek çok itiraz
dile getirilmiştir. Bir görüşe göre, duyulan elem ve kederin malvarlığında bir eksilmeye
sebep olmayacağından buna zarar tanımı yapmak ve bu durumun telâfisi için sorumlu
kişinin yapacağı edaya da tazminat adını vermek isabetli olmayacaktır. Zira ortada
hukuka aykırı fiilden ortaya çıkmış bir malî eksiklik söz konusu değildir.425 Diğer bir
görüşe göre ise burada güdülen amaç, uğranılan zararın maddi olarak karşılanmasından
ziyade, kişilik hakkına yapılmış olan haksız saldırının hukuken cezalandırılma anlamı
taşıması ve bunun yetkili makam olan mahkemece ortaya konulmasıdır. Zira manevi
tazminatta asıl gaye, hükmedilen para miktarının fazla oluşu değil, davranışın toplumun
temsilcisi durumunda olan yetkili bir makam tarafından onaylanmamış olduğunun açıkça
belirtilmiş olmasından duyulan tatmin duygusudur426
.
Manevi tazminat, zarar gören kişinin tecavüz olmasaydı içinde olacağı hali aynen
iadeyi ifade etmemektedir. Çünkü manevi zararlar, nitelik itibariyle eski hale getirme
istenecek tarzda değildir.427
Öğretide manevi tazminatın hukuki niteliği hakkında iki görüş bulunmaktadır. Bir
görüşe göre, manevi tazminat ceza niteliği taşımakta olup bir çeşit özel hukuk cezası
olarak kabul edilmiştir. Fakat burada tazmin sorumluluğu devlete karşı değil, zarar görene
karşı olmalıdır. Manevi tazminatın parasal karşılığıyla zarar gören kişinin intikam
duygusu tatmin edilmekte, zarar veren kişinin malvarlığındaki azalma zarar göreni
psikolojik olarak rahatlatmaktadır. Söz konusu görüş manevi tazminatın niteliği hakkında
mağdurun durumunu dikkate almadan failin kusurundan hareket etmektedir.428
Manevi tazminatın hukuki niteliğinin bir çeşit özel hukuk cezası olduğu görüşü,
cezalarda şahsilik özelliğinin tazminat davalarında olmaması, cezalardaki kanunsuz suç
ve ceza olmaz ilkesinin aksine hâkimin manevi tazminatı kendisinin belirlemesi gibi
sebeplerden kaynaklı olarak öğretide kabul görmemektedir.429
İkinci görüşe göre manevi tazminat, tatmin aracı olarak görülmektedir. Her ne
kadar manevi ıstırapların para ile ölçülemeyeceği düşünülse de parasal bir katkının kişiyi
425 Gürsoy,1973, a.g.k., s.8.
426 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 408 ; Zevkliler,2000, a.g.k., s.479 ; Gürsoy,1973, a.g.k., s.8.
427 Belli, 2008, a.g.k., s. 92.
428 Belli, 2008, a.g.k., s. 93; Gürsoy,1973, a.g.k., s.11.
429 Belli, 2008, a.g.k., s.93.; Zevkliler,2000, a.g.k., s.479.; Kılıçoğlu,1982, a.g.k., 244; Akıntürk, 2015,
a.g.k., s. 408.100
rahatlatacağı ve uğramış olduğu zararı az da olsa unutturabileceği düşünülmektedir.430
Manevi tazminat davasıyla, kişilik hakkına yapılan saldırının meydana getirdiği
değişikliğin ortadan kalkması ve eski halin geri gelmesi (yani kişilerdeki ruhsal bunalımı
ortadan kaldırma, manevi acılarını azaltma, tekrardan yaşama sevinci duyma gibi
sonuçlar) amaçlanmıştır. 431
Hukuka aykırı fiil bazen yalnızca bedeni ya da ruhsal bir zarar oluşturabilse bile
ayrıca aynı fiilde maddi ve manevi zarar birlikte gerçekleşebilmektedir. Örneğin, bir
kişinin geçirmiş olduğu trafik kazası sonucunda sakatlanması ve karşı tarafın kusurlu
olması halinde hem maddi hem de manevi zarar birlikte doğmuş olur. Kişinin sakat
kalması sonucu tedavi giderleri, iş gücü kaybı maddi zararları oluştururken, kişinin
sakatlanması neticesinde duymuş olduğu üzüntü ve acılar da manevi zararları oluşturur.
Manevi zarar, kişiliğin bir saldırıya karşı korunması anlamını taşır.432
Manevi tazminat davası için Borçlar Kanunu’nun 58’inci maddesinde bir miktar
paradan bahsedilmişse de bu tazminatın yalnızca para şeklinde giderilmeyeceğini aynı
zamanda farklı bir giderim biçimi kararlaştırılabileceği gibi saldırının kınanması ve
kararın yayınlanmasına hükmedilebilmektedir. Bu konuda hâkimin geniş bir takdir yetkisi
bulunmaktadır.433
430 Belli, 2008, a.g.k., s.93.; Bkz. Yargıtay 4. HD. 11.04.2002 tarihli 2001/12977 E., 2002,4571 sayılı ilamı:’’
kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir.
Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı
ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alınmalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre
değişebilecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. … Hükmedilecek bu para, zarara
uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir
nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde
edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.’’
431 Zevkliler,2000, a.g.k., s.479.
432 Gürsoy,1973, a.g.k., s.8.
433 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 408. Bkz: Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 17.03.2016 Tarih Esas No 2015/4457
Karar No 2016/3497 sayılı kararı : ‘Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi
tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden
eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve
ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal
ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak
göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm101
Manevi tazminat davası, hukuka aykırı saldırıyla örselenmiş olan kişisel varlığın
durumuna göre farklı hükümlere göre açılabilmektedir. Bu kapsamda, manevi tazminat
istekleri, maddi tamamiyete, yani hayata, sağlığa ve beden bütünlüğüne karşı yapılmış
olan saldırı niteliğindeki haksız fiiller sebebiyle Borçlar Kanunu’nun 58’inci madde
hükmünde belirtilen manevi tamamiyete, yani şeref ve haysiyet, saygınlık, gizlilik
çevresine karşı gerçekleştirilen fiillere karşı da ileri sürülebilecektir.434
Manevi tazminat davasının koşulları, maddi tazminatla aynı olup haksız bir
saldırı, kusur, zarar ve illiyet bağıdır. Medeni Kanun’un 24’üncü maddesinde kanunun
açıkça belirtmiş olduğu durumlarda manevi tazminat istenebileceği ifade edildiği halde
Borçlar Kanunu’nun 58’inci madde hükmünde, bu koşul aranmadan kişilik haklarına
karşı yapılan saldırının ağır olması ve bunun da bir kusur sebebiyle ortaya çıkması halinde
manevi tazminatın istenebileceği ifade edilmiştir.435
Basın ve yayın yoluyla kişilik haklarına karşı açılan manevi tazminat davalarında
Yargıtay kararları kapsamında ölçüt olarak, özle haberin veriliş hali arasındaki denge,
haberin güncelliği, toplumsal alaka, haberin görünürdeki gerçekliğe uygunluğu gibi
ilkeler esas alınarak tespit gerçekleşmektedir.436
İnternette yapılan yayınla kişilik hakkının ihlal edilmesi durumunda da manevi
tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır.437 Kişilik hakkına saldırı niteliğindeki
açıklamalar doğrudan doğruya kişiyi etkileyebileceği gibi yakınlarını da dolayı olarak
etkileyebilmektedir. Örneğin, evli bir kadının aynı zamanda eskort olduğuna dair internet
sitelerinde reklamının yapılmış olması halinde saldırı kişiyi etkileyebileceği gibi dolaylı
olarak başkalarını da etkileyebilmektedir. Yargıtay dolaylı zararlarda da koşulların
vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda
manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir
ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde
bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek
istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.’ (www.uyap.com.tr) (Erişim
Tarihi: 22.12.2023 saat 19:00)
434 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 410.
435 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 410 ; Gürsoy,1973, a.g.k., s.9.
436 Kovan, H. (2015) basın Özgürlüğünün Sınırları ve Manevi Tazminat Davaları, Ankara:Adalet Yayınevi,
s.57.
437 Bkz: Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 8.2.2001 Tarih ve 755 Esas, 1157 Karar sayılı kararı; Doğan, 2003,
a.g.k., 391.102
oluşması halinde manevi tazminat talep edilebileceğini kabul etmiştir.438
Vekaletsiz İş Görme Davası
Kişilik hakkının ihlali, saldırgan kişinin, ihlalde bulunduğu kişi namına, ancak
ondan izin almadan ona ait şahsi değerler hakkında maddi çıkar sağlamak maksadıyla
basın veya yayın yoluyla açıklama yapması ve bundan kaynaklı olarak bir kısım kazançlar
elde etmesine mahal vermiş olabilir. Bu durumda hakkı ihlal edilen kişi söz konusu
kazançların kendisine iadesini vekaletsiz iş görme davasını açarak talep edebilir. Basın
veya internet yoluyla kişilik hakkına yapılan ihlallerde en fazla izinsiz çekilen
fotoğrafların reklam ve haber maksatlı kullanılması durumunda bu dava açılabilmektedir.
Örneğin, bir kişinin resminin iznini almadan reklam yapmak amacıyla ilanlara veya
afişlere, panolara konulması sayılabilir.439
Bir kişi adına işlem yapılabilmesi için rıza veya diğer bir deyişle vekalet
olgusunun gerçekleşmesi gerekir. Vekalet olmadığı halde başkası adına işin görülmesi
durumunda iş gören kişinin fiili de hukuka uygunluk sebeplerinden biridir. Ancak, bunun
için vekaletsiz olarak iş görenin, bu işi adına işlem gördüğü kişinin faydasına yapmış
olması lazımdır. Bilincini kaybeden bir hastaya doktorun yapmış olduğu müdahale
gibi.440
Vekaletsiz iş görme durumundaki sorumluluk TBK’da düzenlenmiştir. Bu davanın
açılabilmesi için ilk olarak başkasına ait ve bizzat o şahıs aracılığıyla yapılabilir nitelikte
bir işin ondan habersiz olarak ve izin almadan yapılması ve işi yapan kişinin
malvarlığında bir artışın bulunması gerekmektedir. İş sahibi söz konusu işi onayı
doğrultusunda yaptırmış olsaydı onun masraflarını ödemesi gerekeceğinden vekaletsiz iş
gören elde etmiş olduğu kazancı öderken, yapmış olduğu masrafların iadesini talep etme
hakkına sahiptir. Vekâletsiz iş görme davasında görevli mahkeme dava değerine göre
belirlenmekte olup, yetkili mahkeme ise davacının kendi ikametgahı mahkemesinde veya
genel yetki kuralı gereğince davalının ikametgahı mahkemesinde açılmaktadır.441
438 Bkz: Yargıtay 4. HD.14.05.1998 Tarih, 9223/3428 Karar sayılı kararı; Belli, a.g.k., s.97.
439 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 412.; Eren, 2022 ,a.g.k.,s.693.; Belli, 2008, a.g.k., s.87.
440Eren, 2022 ,a.g.k.,s.693.; Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 95.
441 Belli, 2008, a.g.k., s.87.103
İnternet ortamında gerçekleşen kişilik hakkı ihlali olarak vekaletsiz iş görme
davaları sınırlı niteliktedir. Çünkü genelde kazanç sağlama maksadıyla kişilik hakkı ihlal
edildiğinden bu da maddi tazminatın konusu kapsamındadır. Vekaletsiz iş görme davası
genellikle kişilere ait görüntülerin pazarlanması, sırlarının web sayfalarına verilmesi ve
bundan bir menfaat elde edilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. 442
Sebepsiz Zenginleşme Davası
Medeni Kanun’da kişilik hakkının ihlal edilmesi durumunda kişilerin açabileceği
davaların sayılmış olması sınırlı olduğu anlamına gelmemektedir. TMK 25’inci maddede
belirtilmemiş olsa bile kişiler koşulların varlığı durumunda sebepsiz zenginleşme davası
açılabilmektedir.443
Haklı bir neden olmadan başka bir kişi aleyhine malvarlığında artış olması halinde
sebepsiz zenginleşme söz konusu olur. Sebepsiz zenginleşme davası kişilik haklarından
ziyade mesleki ve ticari değerlerin ihlale uğraması hakkında TBK 76 ve devamı
maddelerde düzenlenmiştir. Bu davanın açılabilmesi için, ihlalde bulunan kişinin hukuka
aykırı olarak zenginleşmesi, ihlale uğrayan kişinin ise malvarlığında bir azalmanın olması
gerekmektedir. Ayrıca sebepsiz zenginleşmeye mahal veren saldırı niteliği olan basın
açıklamasının hukuka aykırı olması ve ihlal edilen hakla ihlale uğrayan kişinin
malvarlığındaki azalmada nedensellik bağı bulunmalıdır. Dava için kusur şartı olmayıp
kusurun ispatında zorlanıldığı hallerde maddi tazminat davası açılması yerine bu dava
açılabilecektir. Sebepsiz zenginleşme davası kişisel nitelikli bir davadır.444
Dava sonucunda haksız olarak elde edilen kazançları malvarlığında azalmaya
neden olduğu kişiye ödemesi gerekmektedir. Dava neticesinde belirlenen tutar, davacının
azalma miktarından daha fazla olamaz. 445 Fakat elde edilen doğal semereler ve faiz gibi
442 Oğuz,2010,a.g.k.,s.180.
443 Belli, 2008, a.g.k., s.85.
444 Belli, 2008, a.g.k., s.86.
445 Bkz.: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 08.06.1983 tarihli ve 1980/4-2017 esas ve 1983/621 sayılı ilamında
‘’ … davacınım malvarlığında meydana gelen azalma davalının malvarlığındaki çoğalmadan daha az ise,
bu takdirde geri verme borcunun üst sınırı, davacının malvarlığındaki azalmadan ibaret olacaktır. Çünkü
zarar ve ziyan talebinde olduğu gibi, istirdat alacağı dahi davacının uğradığı bir kayba lüzum gösterir ve
bu kayba tecavüz edemez’’104
hukuki semerelerin ödenmeye karar verilen miktara dahil edilmesinde bir sakınca yoktur.
Sebepsiz zenginleşen kişinin yapmış olduğu yararlı ve zorunlu masraflar da iade tarihi
dikkate alınarak iade edilecek kısımdan mahsup edilmektedir.446
Ad ve Adın Korunması Davası
Toplum içerisinde bir kişiyi diğerlerinden ayırmaya yardımcı olan, onu belirten
bir kelime veya tanıtım aracına ad denir. ‘’Ad’’ terimi 21.06.1934 tarihinden sonra
kullanılmaya başlanmıştır. Önceki Medeni Kanun’da ‘’isim’’ terimine yer verilmişti.447
Kişilerin toplumla ve birbirleriyle olan ilişkilerinde kendilerini diğer kişilerden
ayırt etmeye yarayan, onları bireyselleştiren bir tanıtım aracına ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacı
ad karşılamaktadır. Ad hem Medeni Kanun’da hem de Soyadı Kanunu’nda
düzenlenmiştir.448
Bugünkü hukuk sistemimize göre, her gerçek kişinin iki unsurdan oluşan bir adı
taşıması zorunludur. Soyadı Kanunu bütün modern dünyada egemen olan esaslardan yola
çıkarak, her gerçek kişinin bir soyadı kullanması gerekmektedir. Ülkemizin geleneklerine
uygun olarak da soyadının öz addan sonra geleceği ilkesi esas alınmıştır.449
Adın işlevi kişiyi bireyselleştirmek ve bu suretle ayırt ediciliği kolaylaştırmaktır.
Soyadı yalnızca kişilerin bir aileye mensubiyetlerine göre birbirinden ayrılmasını
sağladığı için tek başına ayırt edici işlevi yerine getirememektedir. Bu sebeple herkesin
bir öz adının da bulunması gerekir.450
Adın Korunmasından bahsedecek olursak, içe karşı ve dışa karşı korunmakta olup
tez konumuz kapsamında dışa karşı korunmaya değineceğiz.
Adın dışa karşı korunmasını sağlayan davalar saldırıların durdurulmasını sağlan
davalar ve zararların giderilmesini sağlayan davalardır. Medeni kanunda isme yöneltilmiş
olan hukuka aykırı saldırılara karşı açılacak davalar tespit davası, saldırıya son verme
davası ve önleme davasıdır.451
Bir kişinin taşımakta olduğu ada üçüncü şahıslar tarafından bu adı kullanmaya
446 Belli,2008, a.g.k., s.86.
447 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 418.
448 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 418.
449 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 419.
450 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 419.
451 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 434.105
hakkı olmadığından bahisle itirazda bulunulmuş olması halinde adın kullanılması
çekişmeli hale geldiğinden hakkın tespiti davası açılabilmektedir. 452
Adın onu taşıma konusunda hakkı olmayan bir kişi tarafından kullanılmasını
engellemek amacıyla saldırının durdurulması veya tecavüzün kaldırılması davası yani
kısaca saldırıya son verme davası açılabilir.453
Ayrıca adın korunmasına yönelik hukuka aykırı saldırılardan doğan maddi ve
manevi zararların giderilmesini sağlamak amacıyla maddi veya manevi tazminat davası
da açılabilmektedir.454
1.4.4.3.Görevli ve Yetkili Mahkeme
Medeni Kanunu’nun 25’inci maddenin 5’inci fıkrasında kişiliğin korunmasına
ilişkin davalarda yetkili mahkeme için özel bir düzenleme getirilmiştir. Bu hükme göre,
yetkili mahkeme, kişilik haklarının korunması için davacının yerleşim yeri veya davalı
tarafın yerleşim yeridir. Bazı hallerde, koruma imkân ve yollarından aynen gerçek kişiler
gibi tüzel kişiler de yararlanırlar. Hatta Yargıtay tüzel kişilerin kendilerine karşı yapılan
hukuka aykırı saldırılardan ötürü manevi tazminat isteyebilmelerini bile kabul
etmektedir.455
1.4.4.4.Bekletici Mesele
Hukuka aykırı olan eylemler hem malvarlığına yönelik sonuçları doğurmakta hem
de cezai anlamda birtakım sonuçlar doğurabilmektedir. TMK kapsamında hukuka aykırı
olan bir eylem, çoğunlukla ceza hukuku kapsamında da bir suç teşkil etmektedir. İstisnalar
mümkün olduğundan her suçun haksız fiil olduğunu söylemek isabetsiz olacaktır. 456
Bir olayın ceza mahkemesinde ve hukuk mahkemesinde birlikte ele alınmasına
halinde CMK’nın 218’inci maddesine göre, bazı durumlarda, ceza mahkemesi hâkimi
hukuk mahkemesinin vereceği kararı dikkate alarak hukuk mahkemesinin neticesini
kendisi için bekletici sorun yapması gerektiğini ifade etmiştir.
452 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 435.
453 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 435.
454 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 436.
455 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 417.
456 Kılıçoğlu, 2012, a.g.k., s.457.106
Türk Borçlar Kanunu 74’üncü maddesinde ise bağımsızlık prensibi benimsenerek
hukuk hâkimi ve ceza hakiminin hukuki sorumluluğa ilişkin ilkelerle bağlı olmayacağı
ifade edilmiştir. Haksız fiilin her koşulda suç sayılmayacağı düşünüldüğünde, ceza
hâkimi tarafından haksız fiil suç teşkil etmese dahi hukuk hâkimi haksız fiil nedeniyle
zararın tazminine hükmedilebilir. Ayrıca haksız fiilin varlığında zararın doğması tazminat
davası için gerekliyken ceza davasında suçun oluşması için zarar şartı aranmayacaktır.457
Türk Borçlar Kanunu’nun 74’üncü maddesi doğrultusunda bağımsızlık konusu
mutlak olmayıp nispi bir uygulama alanına sahiptir. Hukuk hâkimi sadece failin kusuru
ve temyiz kudreti konusunda ceza hukukunun koşullarıyla bağlı değildir. 458
Kişilik haklarına karşı gerçekleşen saldırılardan doğan tazminat davalarında
Yargıtay kararları459 genellikle hukuk hakiminin ceza mahkemesinde verilecek hükmü
bekletici mesele yapmasının gerektiği yönündedir. Kılıçoğlu’na ve bir kısım yazarlara
göre ise hukuk hakiminin mahkûmiyet kararı olsa bile bekletici mesele yapmayarak
tazminat konusunda karar vermesinin daha doğru olduğu yönündedir. Kılıçoğlu, ceza
hâkimi tarafından mahkûmiyet kararı verilse dahi hukuk hakiminin tazminata
hükmetmesi zorunluluğun bulunmadığını ifade etmiştir. Zarar unsuru gerçekleşmezse
tazminata hükmedilmesi zaten mümkün değildir.460
1.4.4.5.Uzlaştırma
Uyuşmazlıklar ortaya çıktığında ceza muhakemesine ait yollar haricinde çözümün
sağlanması ve muhakemenin neticelenmesini amaçlayan yönteme uzlaştırma denir.461
Uzlaştırma kurumunun hedefi, mağdurla fail arasında kurulan iletişimle, failin filinin
457 Kılıçoğlu, 2012, a.g.k., s.460.
458 Kılıçoğlu, 2012, a.g.k., s.461.
459 Yarg. HGK. 2013/4-1008 E., 2014/490 K., 09.04.2014 T. sayılı kararda; ‘’ Davacılardan A. A.'ın şikayeti
üzerine, davalının hakaret suçundan dolayı Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2007/1122 E. sayılı ceza
davasında yargılandığı ve davanın derdest olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Yukarıda
açıklandığı üzere 818 Sayılı B.K.'nun 53. maddesi gereğince ceza mahkemesince verilecek mahkumiyet
kararının hukuk hakimini bağlayacağından, mahkemece, ceza davasının sonucunun beklenmesi ve oluşacak
sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.’’
460 Kılıçoğlu, 2012, a.g.k., s.472. ; Yarg. 4. HD. 31.3.1938.
461 Şahin,C., ve Göktürk, N., (2022) Ceza Muhakemesi Hukuku II, Ankara: Seçkin Yayıncılık, s. 212.107
neticesini görerek idrak etmesini sağlamaktır.462
Ceza Muhakemesi Kanunu 253’üncü maddesinde “soruşturulması ve
kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar” uzlaştırma kapsamında sayılmış ayrıca bazı suçların
şikayete tabi olup olmadığına bakılmaksızın uzlaştırma kapsamında olduğu da maddenin
devamında ifade edilmiştir. 463
Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 20/1. maddesinde tarafların
bir edim alacağının yerine getirilmesi konusunda serbestçe karar verme hakkının
olduğunu ifade etmiştir. Hukuka uygun (genel kamu düzenine, kamu sağlığına ve genel
ahlaka uygunluk ) bir edim belirlendiği müddetçe taraflar edimin konusunu belirlemekte
serbesttirler. Söz konusu edim bir para alacağı olabileceği gibi söz konusu haksız fiilin
gerçekleşmesinden doğan zararın karşılanması şeklinde de olabilir.464
Kişilik haklarına karşı gerçekleşen saldırılar sonucu uzlaşma yolu açık bir suç
işlendiğinde kişiler tazminat davası açmadan uzlaştırma aşamasında edim konusu
alacakta uzlaşabilirler. Bu durumda tekrardan tazminat davası açmaya gerek kalmayabilir.
Bu konuda CMK 253. maddesinin (19) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinde uzlaşma
sağlandığı ve tazminatın karşılandığı durumlarda tekrardan tazminat davasının
açılamayacağı ifade edilmişse de söz konusu durum Anayasa’nın 13 ve 36’ıncı maddeleri
yönünden aykırı olması sebebiyle CMK 253’üncü maddesinin (19) numaralı fıkrasının
beşinci cümlesinin iptaline karar verilmiştir. Anayasa Mahkmesinin 2023/43 Esas,
2023/141 Karar, 26/7/2023 tarih sayılı kararında:
‘’ Suç teşkil eden fiil nedeniyle uğranılan zararın uzlaşma süreci içinde
bilinmesinin her durumda mümkün olmayacağı, özellikle maluliyet oranı gibi teknik
bazı verilere ihtiyaç duyulan hâllerde uzlaşma süreci içinde zararın sağlıklı şekilde
belirlenebilmesinin güçleşeceği açıktır. Başka bir ifadeyle taraflara uzlaşmanın
sağlanmasının sonuçları hakkında bilgi verilmesi öngörülmüş ise de teknik birtakım
verilerle ve ayrıntılı hesaplamalarla ortaya konulabilecek zararın uzlaşma
görüşmeleri esnasında belirlenmesi mümkün olmayabilir. Buna göre ilgililerin
uzlaşmanın sağlanması durumunda edimi aşan ve tazminat davasına konu
462 Yarg. 17. CD. 2017/5072 E., 2017/14611 K., 27.11.2017 T. sayılı kararı. www.uyap.gov.tr (Erişim
Tarihi:10.03.2024)
463 www.mevzuat.gov.tr (Erişim Tarihi: 10.03.2024
464 İzmirlioğlu, A., (2021) Uzlaştırma Sonucunda İş Kazasından Kaynaklanan Tazminat Davasının
Açılamaması veya Açılmış Olan Davadan Feragat Edilmesinin Değerlendirilmesi, Çalışma ve Toplum, s.
139. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2576390 (Erişim Tarihi: 10.03.2024)108
edilemeyecek zarara ilişkin her durumda eksiksiz ve doğru bilgiye sahip
olabilecekleri söylenemez. 28. Bu bağlamda uzlaşma görüşmeleri esnasında
sağlıklı şekilde belirlenmesi güç veya öngörülmesi mümkün olmayan zararlara
ilişkin açılacak davalar yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın uzlaşmanın
sağlanması durumunda tazminat davası açılamayacağını düzenleyen kuralla
ilgililere katlanamayacakları bir külfet yüklenmiştir. Başka bir deyişle kuralda
yargının iş yükünün azaltılması amacıyla mahkemeye erişim hakkına getirilen
sınırlama arasında makul bir denge kurulamamıştır.’’
Kişilik haklarına karşı gerçekleşen saldırılar sebebiyle açılmış olan
soruşturma dosyasının uzlaşmaya tabi suçlardan olması ve uzlaşma aşamasında
anlaşma sağlanması mümkündür. Uzlaşma neticesinde mağdur kişi tazminat bedeli
olarak talep ettiği tutarı tahsil etmesi halinde, CMK 253/19 hükmü gereğince bir daha
tazminat davası açma hakkına sahip olamıyordu. Ancak yukarıda ifade ettiğimiz gibi
Anayasa Mahkemesi’nin de belirtmiş olduğu üzere kişinin o anda oluşabilecek
zararını tespit etmesi mümkün olmayabilir veya söz konusu zarara ilişkin teknik bir
inceleme yapılması gerekebilir. Bu durumlar da gözetilerek kişilere zararın
karşılanmadığı kısım oranında tazminat davası açabilme hakkının engellenmemesi
gerekmektedir.
1.4.4.6.Zamanaşımı
Koruyucu davalar özellikleri gereği zamanaşımına uğramazlar. Saldırının
önlenmesi davası saldırı tehlikesi meydana geldiği andan itibaren, saldırının oluştuğu
veya oluşma ihtimalinin ortadan kalkacağı zamana kadar, saldırının durdurulması davası
ise saldırının başlangıcından bitimine kadar, tespit davasıysa saldırı etkisinin devam ettiği
süre içerisinde açılabilmektedir.465
Kişilik hakkı ihlalleri kapsamında zamanaşımı için özel süreler öngörülmediği için
TBK genel hükümler kapsamındaki zamanaşımı süreleri geçerli olacaktır. Maddi, manevi
tazminat ile vekaletsiz iş görme davalarında zamanaşımı TBK’nın 72’nci maddesi
gereğince söz konusu davalara ilişkin talep hakları, zarar ve failin öğrenilmesi tarihinden
itibaren 1 yıl ve her halde kişilik hakkı ihlâli tarihinden itibaren 10 yıldır. Sebepsiz
465 Oğuz, 2010, a.g.k., s.184; Kılıç, 2018, a.g.k., s.109.109
zenginleşme davasında hakkın başlangıcından itibaren 10 yıl ve öğrenme tarihinden
itibaren 2 yıl zamanaşımı öngörülmüştür. 466
1.4.5. 5651 Sayılı Kanun ve Erişimin Engellenmesi Kararı
1.4.5.1.Genel Olarak
Ülkemizde ifade özgürlüğünün denetlenmesi konusunda geleneksel idari ve cezai
önlemlerin, İnternet ortamını denetlemeye yetmeyeceği anlaşılınca bu konu hakkında
düzenlemeler yapılmıştır467. İnternet yayınları kapsamında ilk düzenlemeler; 4756 sayılı
Kanun’un 26’ncı madde hükmü ve 5680 sayılı mülga Basın Kanunu’na eklenmiş olan ek
madde 9 hükümleridir. Ancak bu kanun değişikliği Cumhurbaşkanı tarafından Meclis’e
iade edilmiş ayrı bir kanunun oluşturulması gerektiğini belirtmiştir.468
Söz konusu Cumhurbaşkanı kararından sonra 5651 Sayılı Kanun (İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla
Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun) 04.05.2007 tarihinde kabul edilmiştir. Bu kanun
‘internet içerik sağlayıcılarını, yer sağlayıcılarını, toplu kullanım sağlayıcılarını’ bunların
yükümlülük ve sorumlulukları ile internet aracılığıyla işlenen suçlarla mücadele
yöntemlerini düzenlemektedir.469
İnternet yayınlarının Türkiye’de denetlenmesi hakkında idari yönden yetkili
kurum Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, adli olarak ise Sulh Ceza Hakimliğidir. Bu
iki yetkili mercii tarafından erişimin engellenmesi kararı verilebilmektedir.470
5651 Sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinde kişilik haklarına karşı saldırı halinde
erişimin engellenmesi durumu düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre ihlal halini iddia
eden gerçek kişiler, tüzel kişiler, kurumlar, kuruluşlar tarafından içerik sağlayıcısına
başvuru yaparak ulaşım sağlanamazsa da yer sağlayıcısına başvuru yaparak ikaz edilerek
466 Kılıç, 2018, a.g.k., s.109.
467 Akdeniz. ve Altıparmak,2008, a.g.k., s.8
468 Çankaya, Ö., ve Yamaner, B., (2012) Kitle İletişim Özgürlüğü, İstanbul: Beta Yayınevi, s. 267-268. ;