İNTERNETTE KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRININ HUKUKİ SONUÇLARI

1.1. Genel Olarak

İnternetin ortaya çıkmasıyla iletişim teknolojisinin hızlı bir şekilde gelişmesi ve

herkesin anlamakta, uygulamaya sokmakta zorlandığı bu hızlı gelişim, ülkelerde farklı

hızda ilerlemiş ve kişilik hakkı ihlalleri giderek artmıştır. Örneğin, rızası olmadan bir

kişiyi video kaydına almak, ses kaydı almak çok uzak mesafeden de olsa teknolojinin

ilerlemesiyle mümkün hale gelmiştir. Bunun sonucu olarak, internet ortamında ciddi bir

yönetim ve denetim altına alınma ve kontrol edilmesi gerekliliği ortaya çıkarmıştır.

İnternetin kontrol altına alınması ise hukuki düzenlemelerin araç olarak kullanılmasıyla

gerçekleşmektedir. 185

İnternetin temel işlevi, sansürleme olmadan haberleşmenin insanlar arasında

sağlanmasıdır. Serbest ve açık bir iletişim ortamı internetin imkanlarındandır. Ancak bu

iletişim hiçbir zaman hukuk dışı bir durum olarak yorumlanmamalıdır. İnternet ortamında

da iletişimin hukuka uygun olması için belirlenen özelliklere ve kurallara uymak

gerekmektedir.186

İnternette hukuksal olarak en büyük problemler sanal ortamda gerçekleşen

ilişkilerden doğmaktadır. Hukukun buradaki işlevi, mevcut olgu ve olayları kurallara

bağlayarak gelecekte problem çıkmasını önlemeye çalışmaktır.187

İnternet ortamında çıkan hukuksal problemlerin temeli genel olarak özel hukuk

alanındadır. Özel hukuka ilişkin hükümler çoğunlukla internet ortamında da uygulanır.

Yani internetin ortaya çıkarmış olduğu hukuki problemlerin mevcut hukuki düzenlemeler

ile halledilmesi mümkündür. Yalnızca belli somut konularda özel hükümlere gerek

olduğundan diğer tüm konular hakkında sürekli kanun hazırlamak pek mümkün

olmayacaktır. İnternet erişim sağlayıcılarının aralarındaki özel hukuk ilişkileri, önemli

oranda sözleşmelerden kaynaklanmış olan hukuki durumlar olması nedeniyle, bunların

mevcut hükümler kıyasen uygulanarak düzenlenmesi daha uygundur. Fakat dijital imza,

185 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 121; Doğan,2003, a.g.k., s. 390.

186 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 121.

187 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 121.45

verilerin saklanması ve gizliliği buna bağlı olarak özel yaşamın korunması, mesafeli bir

sözleşme olan internetle yapılan faaliyetler nedeniyle, tüketicinin korunması da dikkate

alınarak mevcut mevzuata hükümler eklenerek korunmanın sağlanması daha doğru

olacaktır.

188

Hukuki olarak internet ortamında yapılan yayınlar ve uygulanan işlemler hakkında

özel bir belirleme olmaması halinde genel kanunun yeterli olmadığı hallerde kararın infazı

konusunda problemler yaşanmaktadır. Örneğin, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi davacının

kişisel hakkına internet aracılığıyla saldırı sebebiyle manevi tazminat istemi ve

internetteki yayının durdurulması talebinin kabulü kararını şu gerekçeyle bozmuştur189:

"İnternetteki yayınlar nedeniyle yapılacak işlem konusunda henüz yasal bir düzenleme

bulunmamaktadır. Halbuki, mahkeme kararlarının bağlayıcı sonucunun gerçekleşebilmesi

için, kararın infaz edilebilir olması ve böylece yaptırımının da uygulanması gerekmektedir. Şu

aşamada, internette yapılan bir yayının gönderilenler de dahil olmak üzere internetten

çıkarılması veya yayının durdurulması konusunda bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu

bakımdan verilecek kararın infaz edilebilme ve sonuçsuz kalma olgusu tartışılabilecek bir

durum arz etmektedir. Bu da yargı kararının etkisiz kalmasını ve böylece tartışılabilir hale

gelmesi sonucunu doğurabilir. Bu nedenle buna ilişkin istemin reddine karar verilmesi

gerekirken, bunun yerine yazılı olduğu üzere kabul karan verilmiş olması bozmayı

gerektirmiştir.’’

İnternetin hukuki alt yapısında, düzenleyici, teşvik edici ve yön gösterici hükümlere

yer vermesi gerektiğinden kamu hukukunun kısıtlayıcı yönü internette yaşanan hukuki

sorunları çözmeye yardımcı değildir. 190

Mevcut Türk hukuk mevzuatında internete ilişkin hukuki düzenlemelerin ayrıca

yapılıp yapılmamasına dair iki farklı görüş bulunmaktadır. İlk olarak, internetin kendine

özgü kurallarının yapılması ve bunların ayrıca belirlenmesi gerektiği görüşüdür. Diğer bir

görüş ise mevcut olan hükümlerden faydalanılması ve gerektiğinde bu alana özgü yeni

düzenlemelerin getirilebileceği hakkındadır. Burada esas olan internet ortamındaki

hukuki sorunların belirlenmesi, sonrasında ise sorunlara çözüm üretilmesidir. Çözüm

üretme konusunda ise mevzuat ve uygulama değerlendirildikten sonra yorum ve kıyas

yoluna da başvurularak sonrasında ise bilimsel ve yargısal içtihatlardan faydalanmak en

188 Kırçova ve Öztürk,2000,a.g.k., s.3.

189 Doğan, 2003, a.g.k., s.388; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 8.2.2001 Tarihli E.755/K.U57 Sayılı Kararı.

190 Sırabaşı., 2003, a.g.k., s. 124.46

doğru yöntem olacaktır.

191

İnternetin en önemli kitle iletişim araçlarından olması, haber ve düşüncelerin

internet aracılığıyla kitlelere ulaştırılması internet hürriyetinin bir göstergesidir. İnternetin

evrensel olması, ortaya çıkarmış olduğu sorunların da evrensel boyutlarda çözümlenmesi

gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.192

Kişiler hukuku ve internet ilişkisine gelince, ilk akla gelen durumlardan biri

internet ortamında kişilik haklarına karşı gerçekleşen saldırılardır. İnternette denetimsiz

bir haberleşme ortamı olması hem kişilik hakkı açısından hem de özel yaşamın gizliliği

açısından tehditsel bir durum oluşturmaktadır. İnternetin sağlamış olduğu sınırsız

yararların yanında kötü niyetli kullanan kişilere olanak sağlayan teknik yapıya sahip

olması kişilik hakları açısından potansiyel bir tehlike oluşturmaktadır. Bu kapsamda

kişilik haklarına karşı yapılan saldırılar yazılı veya görsel medyayla, internet arasında çok

büyük bir fark yoktur. İnternette işlenen kişilik haklarına saldırının diğer yayınlardan farkı

haksız fiil failinin belirlenmesindeki güçlüktür. Haksız fiil failinin belirlenmesindeki

zorluk, internetin uluslararası kullanım olanağına bağlı olarak yetkili mahkemenin

belirlenmesi, uygulanacak hukuk tayini, Devletler Özel Hukuku sorunlarını da ortaya

çıkarmaktadır.

193

İnternet ortamında kişilik haklarına saldırıda saldıran kişinin gerçek bir kişi

olduğu dikkate alınmalıdır. Kişiler normal hayatta nasıl ahlak ve hukuk kurallarına dikkat

ediyorsa, internet ortamında da iletişim kurarken aynı şekilde dikkat edilmesi

gerekmektedir. İnternetin kullanılması bir hak değil ayrıcalık olduğu için rahatlıkla bu

durum kötüye kullanılabilir. Örneğin, bir sistemde yer alan gizli bilgileri hile yoluyla

almak, e-mail yoluyla kişileri rahatsız etmek, sistemin kaynaklarını kullanarak sistemi

çökertmek, ağ üzerinde belirlenen kurallar dışı hareket etmek sayılabilir. 194

İnternet aracılığıyla gerçekleşen kişilik hakkı ihlalleri sonucunda hakkı ihlal edilen

şahsın başvurabileceği hukuki yollar bulunmaktadır. Bir kimse kişilik haklarının ihlal

edileceği konusunda bir tehdit hissettiyse bu durumda TMK hükümlerine göre saldırının

önlenmesi, eğer hak ihlali gerçekleşmekteyse saldırıya son verilmesi davası açma hakkına

191 Kırçova,İ. ve Öztürk,P. (2000),a.g.k., s.3

192 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 124.

193 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 128.

194 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 129.47

sahiptir. Aynı zamanda kişilik hakları ihlal edilen kişi şartların oluşması halinde maddi

ve manevi tazminat talebinde de bulunma hakkına sahiptir. Kişiler internet ortamında

gerçekleşen kişilik hakkına karşı saldırılarda 5651 Sayılı Kanun kapsamında erişimin

engellenmesi kararını da talep edebilme hakkına sahiptirler.

1.2.Hukuka Aykırılık Unsuru ve Hukuka Aykırı Eylem

Hukuka aykırılık, genel bir davranışın, bir kuralın ihlaliyle, hukuki olarak şahsi

veya diğer değerlere saldırı hali ve saldırı tehlikesinin varlığı halidir195. Yazılı olmayan

hukuka aykırılık durumunda hâkimin adalet duygusu karşılıklı menfaatlerin

değerlendirilmesiyle belirlenmektedir.196 Hukuka aykırılık normlarının temel amacı

hukuka karşı bir halin olmamasıdır.

Hukuka aykırılığı, mutlak bir hakkı koruyan veya özel bir hakkı koruyan

normların ihlali olarak iki şekilde inceleyebiliriz. Mutlak bir hakkı koruyan normlarda

hukuka aykırılık netice yönünden değerlendirilirken, özel bir hakkı koruyan normlarda

davranış nedeniyle hukuka aykırılık oluşmasında sonuç doğurması beklenmeden hukuka

aykırılık kabul edilebilecektir. Örneğin saldırı tehlikesinin varlığı halinde hukuki dava

açabilme hali gibi.197

Hukuka aykırı bir davranış gerçekleştiğinde bu davranışa dayanan kusur

sorumluluğu da gündeme gelecektir. Kusur sorumluluğu, kusurlu, sözleşme dışı ve

hukuka aykırı bir davranış sonucunda bir kimseye verilen zararın tazminini

düzenlemektedir. Kusur sorumluluğu öğretide ve uygulamada aynı anlamda olmak üzere

‘sübjektif sorumluluk’ da denilmektedir.198

1.2.1. Genel Olarak

Borçlar Kanunu’nun 63/1’inci maddesinde bahsedildiği üzere, haksız bir şekilde

195 Koçhisarlıoğlu, C. (1990) Haksız Eylem Kusuru, Ankara Üniversitesi Doçentlik Tezi, C.I/II , Ankara,

s.212. ; Kılıçoğlu, A. M. (2002) Sorumluluk Hukuku, Ankara: Turhan Kitabevi, s.336.

196 Tandoğan, H. (1961) Türk Mesuliyet Hukuku (Akit Dışı ve Akdi Mesuliyet), Ankara: Ankara Hukuk

Fakültesi Yayınları, s.26. ; Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.336

197 Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.338.

198 Eren, F., (2022), Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara: Yetkin Yayınları, s. 566.48

başka bir kişiye zarar veren kişi, o zararı tazminle yükümlüdür. Bununla birlikte TMK

24/1’inci madde hükmüne göre, haksız bir şekilde kişilik haklarına saldırılan kişi,

mahkemeden, saldırıda bulunan kişilere karşı korunma talebinde bulunulabilir. Borçlar

Kanunu 49/1’inci madde hükmünde de hukuka aykırı bir şekilde deyimi ifade edilmiştir.

Tüm bu madde hükümlerinden anlaşılacağı üzere, hukuka aykırı fiil şartının

gerçekleşmesi haksız fiil sorumluluğunun kurucu unsuru olduğunun göstergesidir.199

Hukuka aykırılığın tanımı kanunda yapılmadığı için, somut olaylar kapsamında

öğretiler ve uygulamalarda yer alan fikirlerden de faydalanarak hâkim, hukuka aykırılık

kavram ve tanımını belirlemek zorundadır. Doktrinde hâkim görüşe göre, hukuka

aykırılık kavramı, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmadığı, diğer kişiler zarar vermeyi

engelleyen veya zarar verecek neticenin önüne geçmek maksadıyla bir davranışta

bulunmayı emreden hukuk kurallarına aykırı olan davranışlara denir. Diğer bir deyişle,

kişilerin doğrudan veya dolaylı olarak koruma maksadıyla, mal ve şahıs varlığına karşı

yazılı veya yazısız emredici hukuk kurallarına aykırılık halidir.200

Günümüzde teknolojik gelişmelerin yetişilemeyen hızı nedeniyle kişilik hakkının

internet aracılığıyla gerçekleşen haksız fiil niteliğindeki davranışlar da artmaya

başlamıştır. İnternet ortamına hızlı ulaşım, geniş kitleleri kolayca etkileme imkânı kişilik

haklarına karşı internet ortamında işlenen ihlallerin de artmasına neden olmuştur.

1.2.2. Hukuka Uygunluk Sebepleri

Hukuk camiasında hukuka aykırı olarak nitelendirildiği durumlarda bu davranış

her daim hukuka aykırı olarak kalır. Hukuka aykırı bu davranış hakkında bazı sebepler

ileri sürüp, hukuka aykırılığın ortadan kalktığını iddia etmek mümkün değildir. İşte bu

sebeple hukuka aykırılığı ortadan kaldıran sebepler nitelendirmesinden ziyade hukuka

uygunluk sebepleri olarak nitelendirilmesi daha doğru olacaktır.201

Rıza, hukuka uygunluk sebeplerinden geleneksel ve kesin olup, mevcut haliyle

hukuka aykırı olan ve sorumluluğa neden olan eylemi hukuka uygun duruma

199 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.592

200 Eren,2022, a.g.k.,s.567; Ayan, M. (2012) Borçlar Hukuku (Genel Hükümler), Konya: Mimoza Yayınları,

7. Bası, s.207.

201 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.689.49

getirmektedir.202

Hukuka uygunluk sebepleri üç bölüme ayrılmakta olup, birincisi kamu menfaati,

ikincisi özel bir menfaat ve çatışan menfaatin üstün tutulması, üçüncüsü ise zarar görenin

rıza göstermesidir.203

1.2.2.1.Mağdurun rızası

Hak, genel anlamda hukuk düzeninde bulunan bireylerin iradesine tanınmış olan

bir yetkidir. Bundan dolayı her kişi kendisine tanınan bu yetkiyi dilediği gibi kullanma

veya vazgeçme hakkına sahiptir. Bir kimsenin kendi hakkından vazgeçmesi, kanuni

korumadan yoksun kalması anlamına gelmemekle birlikte, hukuk kuralının kendisine

tanınan korumadan vazgeçmesi anlamına gelmektedir. 204

Hâkim olan düşünceye göre zarar gören kişinin rızası, tek taraflı hukuki fiil olması

sebebiyle, hukuka uygunluk sebebi oluşturacağından, kişinin zarara izin vermesi için

geçerlilik şartlarını taşıması gerekmektedir. Tek taraflı olan bu hukuki işlemin geçerlilik

şartları, fiil ehliyetine sahip olmak205, bilinçli ve serbest bir iradenin sonucunda rızanın

verilmesi, rıza göstermenin hukuka ahlaka aykırı olmamasıdır. Rıza kapalı veya açık

olabileceği gibi rücu imkânı da bulunmaktadır.206

Medeni Kanun’da 24/2. Maddesinde kişilik haklarını korumaya yönelik açılacak

davalar açısından kişilik hakkı ihlal edilenin önceden saldırıya rızası hukuka uygunluk

sebebi olarak kabul edilmiştir. Ancak buradaki tek sınır olarak verilecek rıza ahlaka

aykırıysa hukuka uygunluktan bahsedilemeyecektir.207

Gösterilecek olan rızanın zarar ortaya çıkmadan önce verilmiş olması

gerekmektedir. Sonradan verilen rıza hukuka aykırılığı ortadan kaldırmayacaktır. Burada

202 Özdemir, 2009, a.g.k., s.166.

203 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.689.

204 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.690

205 Bkz. Yarg. 4. HD. 27.04.2000 T., 2000/1831 E., 2000/4069 K. sayılı kararında; ‘… Davacı olay tarihinde

15 yaşından küçüktür yani temyiz kudretine sahip değildir.MK 15. Maddesine göre mümeyyiz olmayan

şahsın tasarrufu, hukuki bir hüküm ifade etmez.’ Fiil ehliyeti olmayan bir yaşta verilen rızanın hukuka

uygunluk oluşturmayacağı ifade edilmiştir.

206 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.691; Kara Kılıçarslan, S., (2015), Kişilik Haklarına Saldırıda Üstün Nitelikte Özel

ve Kamusal Yarar, İstanbul: On İki Levha Yayınları, s.30.; Ayan, a.g.k., s.71.

207 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.692.50

verilecek onay, geçmişe etkili sonuç doğurmayacaktır. Zarar görenin rızası yalnızca

tazminat talep etme hakkına ortadan kaldıracak olup doğmuş bir haktan imtina etme veya

ibra etme durumu söz konusu olmayacaktır.208

Bir kimsenin özgürce tasarrufta bulunamayacağı kişilik haklarının ihlaline yönelik

rıza hukuka uygun sayılmayacaktır. Mesela, bir kişinin çaresi olmayan bir hastalığa

tutulması durumunda yaşamının son verilmesine göstereceği rıza hukuka aykırı nitelikte

olacaktır. Bunun yanı sıra istisna olarak, spor gösterilerine rızasıyla katılan kişilere, spor

kuralları kapsamında bedensel bütünlüğüne yönelik fiiller hukuka aykırı sayılmamıştır.

Bu duruma örnek olarak da boks sporu yapan kişinin spor müsabakası esnasında gelecek

zararlara vermiş olduğu rızayı gösterebiliriz. 209

Tıbbi nitelikte yapılacak işlemlere gösterilen rıza da hukuka uygunluk nedenidir.

Rızanın varlığının hukuka uygunluğu için söz konusu tıbbi müdahalenin ilkelerine ve

bilimsel yöntemlere uygun bir şekilde olması gerekmektedir.210

Beden bütünlüğünün kapsamında, kişinin yaralanması, bedeninden bazı parçaların

alınması veya sağlığını bozan deney ve uygulamaların rıza dahilinde olsa da bu durum

yapılan saldırının hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaz. Ancak Medeni Kanun’un

23’üncü maddesinde yazılı onay kapsamında kişilere ait biyolojik örneklerin alınması, bu

maddelerin enjekte edilmesi ve nakledilmesi hukuka uygundur. Fakat bu durumun

istisnası olarak kişinin rızası olsa bile, kişilik hakkından tamamen vazgeçmesi veya kişilik

hakkının devredilmesi, aşırı sınırlaması neticesini doğuracak ve tedavi niteliğinde

olmayan hallerde, yapılan işlem ve eylemlerde hukuka aykırılıktan bahsedilebilir.211

Beden bütünlüğüne karşı verilecek olan rıza, yazılı olarak, dış etkilerin uzağında

ve geçerli olarak verilmelidir. Rızayı verecek kişinin ayırt etme gücüne sahip olması

gerekmektedir. Sınırlı ehliyetsizlerin, tek başlarına böyle bir rıza verip veremeyeceği

öğretide tartışmalıdır. Bir kısım görüşe göre, Medeni Kanun’un 16/2’nci maddesi

kapsamında şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların, kanuni temsilcinin onayına gerek duymadan

kullanılabileceği ifade edilmişse de kişinin vücut bütünlüğü üzerindeki girişimlere rıza

göstermesini bu durumdan ayrı tutmak gerektiği belirtilmiştir. Çünkü sınırlı ehliyetsiz

kişilerde, şahsa sıkı sıkıya bağlı haklarda kanuni temsilcisinin onayı gerekmektedir. Bu

208 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.693.

209 Kılıçoğlu, A.M. (2012). Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara: Turhan Kitabevi, 16. Bası, s.284.

210 Kılıçoğlu,2012,a.g.k., s. 284.

211 Zevkliler,2000, a.g.k., s.437.51

kapsamda ayırt etme gücüne sahip küçük, kanuni temsilcinin ısrarla karşı koyması

durumunda, vücut bütünlüğüne yapılacak ve zararlı neticeler doğurma olasılığı bulunan

hallere razı olmamalıdır. Bu görüşe karşı olanlar ise, ayırt etme gücüne sahip olmanın

yeterli olduğu ve sınırlı ehliyetsizin tek başına bu rızayı bildirebileceği ve bu konuda

kanunda bir düzenleme olmadığı bu sebeple sınırlanamayacağı hatta Medeni Kanun’un

16/2’nci maddesinin buna imkân sağladığı ifade edilmektedir.212

1.2.2.2.Üstün Nitelikte Kamusal Yarar

TMK 24’üncü madde kapsamında kişiler, kamusal bir fayda olmadığı müddetçe

hak kaybı yaşadığında, yapılan saldırılar hukuka aykırı niteliktedir. Buradaki kamu yararı,

şahsi değerlerden ziyade toplumun genel menfaatlerinin dikkate alınarak bir tespit

yapılmasıdır. Yasa koyucular tarafından menfaatlerin çatışması durumunda kamu

yararına öncelik verilerek korunması daha uygun bulunmuştur. Aynı zamanda

Anayasa’nın 22’nci madde hükmünde temel hak ve hürriyetlerin kamu yararı nedeniyle

sınırlandırılabileceği belirlenmiştir. 213

Kamu hukukundan kaynaklanan yetkinin, memur ya da kamuda çalışanlar

tarafından yasal koşullar ve sınırlar kapsamında kullanımı hukuka aykırı değildir. Örnek

verecek olursak, polisin şüpheliyi yakalaması, hâkimin sanığı tutuklaması, icra

memurunun borçlunun mallarını haczetmesi veya yıkılmaya yüz tutan binanın

yıktırılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Burada kamu yararı özel yarardan

üstün tutulmuştur.214

Yayınlanmasında kamu yararı bulunan haber ve eleştirilerin gerçekliği, ölçülü

olması ve şekil açısından uygunluğu halinde hukuka aykırılıktan bahsedilemeyecektir.215

212 Zevkliler,2000, a.g.k., s.438.

213 Özdemir, 2009, a.g.k., s.172.; Öztan, 2011, a.g.k., s.276.

214 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.689; Ayan,2012,a.g.k.,210.

215 Köseoğlu, B. (2013), İletişim Saldırılarından Doğan Hukuksal Sorumluluk ve Uygulama, Ankara: Bilge

Yayınevi, 308 Bkz. Yarg. 4. HD. 05.12.2012 T. , 2012/11773 E., 2012/18616 K. sayılı kararında:’’…

davalının internet sitesinde yayınlanan haberlerin ve resimlerin haber verme, eleştirme ve kamuoyunu

bilgilendirme hakkına binaen hazırlanmış, görünen gerçekliğe uygun, güncel bir magazin haberi olduğu,

haberin yayınlanmasında toplumsal ilgi bulunduğu, çatışan yararlar dengesinin davacı yararına

bozulmadığı, davalı yönünden hukuka uygunluk nedenlerinin bulunduğu ve böylece davacının kişilik

haklarının saldırıya uğramadığı benimsenmelidir.’’52

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 06.06.2001 tarih ve 2001/4-435 esas ve 2001/471 sayılı

kararında haberin üst üste altı kez yayınlanması ve eleştirinin ölçülerinin aşıldığı ve bu

sebeple davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleştiği kabul edilmiştir. Bu kararda

Yargıtay bu olayın düşünce özgürlüğünün bir uzantısı olan basın özgürlüğünün

kullanılmasından doğduğunun ve hukuki olduğunun kabulünün mümkün olmadığını ifade

etmiştir.216 Bir kimsenin onur ve saygınlığını etkileyecek sözlerin internet ortamında

haber niteliğinde direk yer alması onur ve saygınlığı zedelenen kişinin daha çok zarar

görmesine de sebep olabilir. Söz konusu haber ne kadar gerçek olursa olsun bu sözlerin

tekrarı şeklinde olması hukuka aykırılığı ortadan kaldırmayacaktır. Bu duruma sebebiyet

veren kişilerin ayrı ayrı sorumluluğu olacaktır. 217

Kamu yararı doğrultusunda elektronik haberleşme alanında gerçekleşen her eylem

hukuki olmayacaktır. Örneğin Alman Anaysa Mahkemesi tarafından:

Avukatın bürosunda gizlice yapılan dinleme faaliyetinde korunması gereken

kamu yararı bulunmadığından dinlemenin Anayasa tarafından gizlilik ilkesine

ve haberleşme özgürlüğüne aykırı görülmüş ve hukuka aykırı kabul edilmiştir.218

1.2.2.3.Üstün Nitelikte Özel Yarar

Üstün nitelikte yarar, mağdurun, failin veya üçüncü şahsın sahip olduğu kişilik

değerleri üzerinde korunmakta olan hukuki menfaatlerinden birinin seçilmesi

zorunluluğundan doğmaktadır. Fakat burada dikkat edilecek husus, hiçbir değerin kişilik

hakkından üstün tutulmaması gerektiğidir.219

216 Belli, 2008, a.g.k., 67.

217 Bkz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Esas No : 2014/3761 Karar No: 2014/6519 Sayılı Kararı: ‘Somut olayda

tarafların ülkenin bilinen siyasi kişilikleri olduğu ortadadır. Davacı ve davalının kamuyu ilgilendiren bir

konuda açıklama yaptıkları, birbirlerini ağır bir şekilde eleştirdikleri, eleştiri sırasında davalının davacı

hakkında kullandığı "edepsiz, müsvedde, şenayet, aklını izanını kaybetmiş" şeklindeki ifadelerin kamusal

tartışmanın bütünü içerisinde ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca davaya konu

sözler davalının bir bakanın cinsiyeti üzerinden söylediği sözler üzerine söylenmiştir. Davacı siyasi bir

kişilik olarak bu açıklamaları yaparken kendisini tartışma ortamına çekmiştir. Bu tartışma üzerinden

yapılan eleştirilere de katlanma yükümlülüğü vardır. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin

tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının kınanmasına karar verilmiş

olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.’ (www.uyap.com.tr) (Erişim

Tarihi: 22.12.2023 Saat 19:00).

218 Özdemir, 2009, a.g.k., s.175.

219 Dural,M ve Öğüz, T. (2014), Kişiler Hukuku, İstanbul: Filiz Kitabevi, s.143. ; Kara Kılıçarslan, 2015,

a.g.k.s.32.53

Hangi durumların üstün nitelikte özel yarar sayılacağı TMK 24/2 maddesinde

belirtilmiştir. Fakat TBK kapsamında haklı savunma, zorunluluk hali ve kendi hakkını

kullanmak için kuvvet kullanma olarak üç tane daha hukuka uygunluk nedeni

belirtilmiştir.

Hukuka uygunluğu oluşturan üstün yararın mağdura ait olduğu durum tıbbi

müdahalelerdir. Kişinin onayı alınmadan kişisel değerlerine yönelik gerçekleşen

müdahalelerde üstün nitelikli özel yararın varlığından söz edilebilir. Tıbbi müdahale

kişinin hastalıktan kurtulması, acılarının hafifletilmesi, nüfus planlaması maksadıyla

yapılan işlemler gibi geniş bir alanı oluşturmaktadır. Zira tıbbi müdahale neticesinde

kişisel değerlerin saldırıya uğraması durumu da güncel bir sorundur. Bu nedenle yapılacak

yanlış bir müdahale neticesinde kişi zarara uğrayabilir. Burada hukuka uygunluktan

bahsedebilmek için vücut bütünlüğünün ve sağlığın zarara uğramaması gerekmektedir.

Tıbbi müdahalede hedef kişinin sağlığına kavuşması olduğu için yanlış müdahale halinde

üstün nitelikte özel yarardan bahsedilemeyecektir.220

Tıbbi müdahalelere örnek olarak ameliyat esnasında bayıltılmış kişiden sağlığı

hakkında yapılacak bir işlem için izin alınması mümkün olmadığından, doktorun

müdahalesi hastanın üstün özel yararı gözetilerek hukuka aykırı olmayacaktır.221

Federal mahkeme bir kararında, biyolojik babalığın tespitinde DNA testinin

uygulanmasının üstün nitelikte özel yarar kapsamında hukuka uygun kabul etmiştir. Zira

talep edenin gerçek babayı öğrenme hakkı kapsamında üstün nitelikte fayda dikkate

alınarak, söz konusu babanın beden bütünlüğünün ihlali konusu gündeme

alınmayacaktır.222

1.2.2.4.Kamu Hukukuna Dayanan Yetkinin Kullanılması

Hukuki düzen içinde kamu görevlisi olanlara tanınmış bir yetki sebebiyle

yapılan müdahaleler hukuka uygun niteliktedir. Bir şahsın kişilik haklarının ihlal edilmesi

kanunun vermiş olduğu bir yetki kullanılırken söz konusu olduğunda fiil hukuka uygun

220 Hancı,İ.H. (2006), Malpraktis Tıbbi Gelişimler Nedeniyle Hekimin Ceza ve Tazminat Sorumluluğu,

Ankara: Seçkin Yayınevi, s.26; Kara Kılıçarslan, 2015, a.g.k.s.56 .

221 Ayan, M. (1991) Tıbbi Müdahaleden Doğan Sorumluluk, Ankara: Kazancı Yayınları, s.79-80.

222 Kara Kılıçarslan, 2015, a.g.k., s.60. ; Oğuzman, K. ve ark (2009), Kişiler Hukuku, İstanbul: Vedat

Yayıncılık, s. 159.54

kabul edilmektedir. Söz konusu yetkiler hem kamu hukuku hem de özel hukuktan

kaynaklanabilir.223 İnternet ortamında da aynı şekilde kişilik haklarına saldırıda hukuka

uygunluk sebepleri de mevcuttur.224

Kamu hukukundan kaynaklanan yetkide tam bir serbestlik olmayıp

normatiftir. Koruma normu kesildiği an hukuka aykırı davranış haline gelmektedir.

Ayrıca kamu yararı özel yarardan üstün tutulmaktadır. Özel yarar hukuki korumdan

faydalanamaz. Kamusal yarar hali de yetki aşılması, görev gaspı gibi durumlarda söz

konusu olmayacak ve hukuka aykırılık oluşacaktır.225

1.2.2.5. Özel Hukuka Dayanan Yetkinin Kullanılması

Özel hukuku düzenleyen kanunlarda var olan hakları kullanırken bir kişinin zarar

görmesi durumunda hukuka aykırılık oluşmayacaktır. Söz konusu hakların

kullanılmasında dürüstlük kurallarına uygun hareket edilmediği halde ancak hukuka

aykırılıktan bahsedilecektir.226

Örneğin, hapis hakkı, başkasının arazisine girme hakkı hukuka aykırı değildir.

Fakat dürüstlük kurallarına aykırı olduğu hallerde tazminat sorumluluğu doğmaktadır.227

1.2.2.6. Haklı Savunma

Haklı savunma hem özel hukuk hem de kamu hukuku kapsamında bir hukuka

uygunluk sebebidir. Öğretide, haklı savunma için kanunun vermiş olduğu yetki başlığı

altında incelenmesi 228ve bazen ise üstün nitelikli özel yarar başlığı altında veya ayrı bir

başlık altında incelenmesi gerektiği ifade edilmiştir.

229

Kanunda her ne kadar haklı savunmanın tanımına yer verilmemişse de bir

kimsenin, kendisinin veya başkasının, şahsına veya malına karşı gerçekleşmiş hukuka

223 Sırabaşı, 2003, a.g.k., s. 92.

224 Sırabaşı, 2003, a.g.k, s. 93.; Ayan,2012,a.g.k., s.210.

225 Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.357.

226 Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.357.

227 Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.357.

228 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 93; Öztan, 2011, a.g.k., s.150; Oğuzman, 2016, a.g.k., s.18

229 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 93.55

aykırı ve o anda devam eden bir saldırıyı önlemek amacıyla zaruri olarak yapmış olduğu

davranışlara denir.230

Meşru müdafaa kapsamında tazminat gerekmeyeceği gibi meydana gelen

zararlardan Borçlar Kanunu 64’üncü maddesi kapsamında sorumluluğu

bulunmamaktadır.231

Haklı savunmanın şartlarından ilki, bir kişinin şahıs veya malvarlığına karşı

gerçekleşen bir saldırının varlığıdır. TCK 49’uncu madde hükmünde malvarlığına ilişkin

saldırılar haklı savunma kapsamında ifade edilmemişse de sorumluluk hukuku

kapsamında malvarlığına ilişkin saldırılar haklı savunma kapsamında ifade edilmiştir.232

Malvarlığına yönelik saldırılar daha çok zilyetliğe dayanmakta olup Medeni Kanun’da

981’inci maddesinde bu husus düzenlenmiştir.233

Haklı savunmanın ikinci şartı saldırının devam etmesidir. Muhtemel veya

gelecekteki bir saldırıda haklı savunmadan bahsedilemeyeceği için başlamış veya

başlaması muhtemel saldırılara karşı haklı savunmadan yararlanılabilir. Saldırı ciddi

nitelikte olmadığı halde kişi ciddi bir saldırıya uğradığını düşünmüşse ve hatası makul

ölçüde ise yapılan davranışlar haklı savunma kapsamında değerlendirilebilir.234

Haklı savunmanın üçüncü şartı, saldırı fiilinin hukuka aykırı olmasıdır. Meşru

savunmaya karşı meşru savunma hakkı kullanılamaz. Saldırı fiilinin kusurlu bir fiil olması

gerekmez. Bu sebeple ayırt etme gücüne bulunmayan birine karşı da haklı savunma

eylemi gerçekleşebilir. Aynı şekilde saldırıyı gerçekleştiren kişiyi tahrik etmiş olan kişiye

karşı da haklı savunmada bulunulabilir.235

Haklı savunmanın dördüncü şartı, saldırıyı önlemek amacıyla kullanılan araç,

mevcut olan tehlike ile tehdit edilen varlığın değerine orantılı olmalıdır. Saldırıya karşı

korunmuş olan şeyle ile savunulan arasında sebep ve amaç uygunluğu olmalıdır. Araç

230 Öztan, 2011, a.g.k., s.151; Oğuzman, 2016, a.g.k., s.18 ; Akıntürk, a.g.k, s. 405.

231 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 93.

232 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.694.; Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.362.

233 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.695. ; Kılıçoğlu, 2002,a.g.k., s.363.; Zilyet, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet

kullanarak defedebilir. Zilyet, rızası dışında kendisinden alınan şeyi taşınmazlarda el koyanı kovarak,

taşınırlarda ise eylem sırasında veya kaçarken yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Ancak,

zilyet durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmak zorundadır.

(https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf Erişim Tarihi : 27.03.2023 02:13 )

234 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.695; Kılıçoğlu, 2002,a.g.k., s.363.

235 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.696.56

eşitliği mutlak olmayıp dengenin sağlanabilmesi yeterlidir.236

Haklı savunmanın beşinci şartı, savunma fiili saldırgana karşı kullanılmalıdır. Zira

üçüncü şahıslara karşı savunmada bulunulamaz.237 Tüm bu şartların mevcudiyeti halinde

kişilerin şahsına veya malvarlığına karşı verilmiş olan zararlar nedeniyle bir

sorumlulukları olmayacaktır.238

1.2.2.7. Zorunluluk Hali

Bir kimsenin kendisine veya üçüncü kişiye karşı şahıs ya da malvarlığı

değerlerine yönelik pek yakında gerçekleşecek bir tehdidin, tehlikeli bir durumdan veya

zararından kurtulmak maksadıyla, üçüncü bir şahsın malvarlığı değerlerini zarara

uğratmak zorunda kalması haline ıztırar halidir. Zorunluluk hali Borçlar Kanunu’nun

64/2’nci maddesinde düzenlenmiştir. Zorunluluk halinin internet aracılığıyla bir tehlike

durumunda üçüncü kişinin kişilik haklarına saldırının çok mümkün olmadığı düşünülse

de doktrinde, tehlikede olan bir üçüncü kişinin, kişisel değerlerine zarar vermesinin de

zorunluluk haline dahil edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.239

Zaruret halinin koşullarından ilki, şahıs veya malvarlığına yönelik zararın veya

hemen ortaya çıkacak bir tehlikenin gerçekleşmesi gerekmektedir. İkinci olarak ise

malına zarar verilen kişinin zarar ya da tehlikenin kaynağı olmalıdır. Eğer zarar verilecek

kişi zarar veya tehlikenin kaynağı değilse haklı savunmadan bahsedilebilir.240

Zaruret halinin üçüncü koşulu ise, zarar ve tehlike neticesinde yalnızca

malvarlığına bir zarar gelmiş olmalıdır. Medeni Kanun’un 753’üncü maddesinde

taşınmazlara verilecek zarar özel olarak düzenlendiği için, TBK kapsamında düzenlenmiş

zorunluluk hali sadece taşınır mallar hakkında uygulanabilir.241

Zaruret halinin dördüncü koşulu ise, TMK 753’üncü maddesinde de ifade edildiği

gibi önlenecek zarar ya da tehlikeyle şahsın malvarlığına karşı verilen zarar arasında bir

236 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.696; Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.364.

237 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.696.

238 Kılıçoğlu,2012,a.g.k.,s.279.

239 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 93.; Eren, 2022 ,a.g.k.,s.697.

240 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.698.

241 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.698.57

orantı olmalıdır.242

Son koşul ise üçüncü kişinin malına verilecek zarar, kaçınılmaz olmalıdır. Buna

talilik ilkesi denilmektedir. İhmali olarak verilen zararlar bu kapsamda sayılmamıştır. Zira

Von Tuhr’a göre başkasına zarar verme eylemi bilerek olmalıdır. Zararı verenin kastı

yoksa zorunluluk durumu oluşmayacaktır.243

1.2.2.8.Kendi Hakkını Korumak İçin Güç Kullanılması

Herkes hakkını savunurken devletin yetkili organlarına başvurmak

mecburiyetindedir. Bu sebeple kişiler kendi hakkını korumak amacıyla kuvvete

başvuramaz. İstisna olarak, bir hakkın devletin yetkili organlarıyla korunmasının

mümkün olmadığı durumlarda kuvvet kullanarak hakkın korunmasına izin verilmiştir.

Bundan dolayı da kuvvet kullanmadan dolayı ortaya çıkan zararın tazmin borcu

bulunmamaktadır. Ayrıca devlet tarafından korunma isteğinde bulunmayarak kişinin

hakkını elde etmeye çalışması yasaktır.244

Kişinin kendi hakkını korumak maksadıyla kuvvet kullanması ender görülen

hallerdendir. Bu durum için, bir hakkın korunması mevzu olmalı, devletin yetkili

organlarınca vaktinde müdahale gerçekleşmemiş olmalı, bu hakkın korunması için başka

bir yöntem kalmamış olmalı ve kullanılan kuvvet dengeli ölçüde olmalıdır. Tüm bu

koşullar gerçekleşirse o durumda kişinin tazmin sorumluluğundan

bahsedilemeyecektir.245

1.2.3. Zarar

Öğretide zararın tanımı için, dar ve geniş manada olmak üzere iki farklı tanım

yapılmaktadır. Bunlardan ilki olan dar anlamda zarar, bilimsel anlamdaki maddi zarardır.

Bir kimsenin iradesi dışında malvarlığında gerçekleşen zarara karşılık gelmektedir. Geniş

anlamdaki zarar da malvarlığı dışında kişinin kişilik haklarında meydana gelen

242 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.698.

243 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.699.;Kılıçoğlu, 2002, a.g.k., s.364.

244 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.699; .Belli, 2008, a.g.k., s.76.

245 Belli, 2008, a.g.k., s.76.58

zararlardır.246 Ancak bununla birlikte Türk- İsviçre hukuklarında öğretide zarar

kavramından maddi zarar anlaşılmaktadır. Fikret Eren ise geniş anlamda zararın bir türü

olarak manevi zarar kavramını da dahil etmiştir. Ayrıca Fikret Eren, zarar kavramına

açıklık getirmek maksadıyla zarar türüne göre, maddi ve manevi sıfatlarını da

eklemektedir.247

1.2.3.1.Maddi Zarar

Maddi zarar, bir kişinin malvarlığında ortaya çıkan eksilmeyi ifade etmektedir. Bu

zararın üç temel koşulu olup bunlar bir malvarlığının mevcut olması, malvarlığında

meydana gelen eksilme ve bu eksilmenin zarar gören kimsenin iradesi dışında ortaya

çıkmasıdır.248

Maddi zarar için öğretide ‘fiili zarar’ ve ‘mahrum kalınan kar’ olarak ikili bir

ayrım yapıldığı görülmektedir. Fiili zarar malvarlığının aktif bir şekilde değerinin

azalması veya pasif değerin fazlalaşması durumu olarak gerçekleşmektedir.

Malvarlığında ortaya çıkan azalma, zarar gören kişinin zarar verici olaydan sonra

malvarlığına karşı sergilediği durumla bu olay ortaya çıkmasaydı göstereceği durum

arasındaki kıymet farkını ifade etmektedir. Zararın tespiti için bu fark dikkate

alınmaktadır. Malvarlığının göstermiş olduğu iki durum arasındaki fark tespitinde, zarara

uğrayan şahıs için ekonomik olarak neyi ifade ettiği ve bu durumun malvarlığı

değerlerinin içerisinde oluşturduğu bütünlük dikkate alınır. İkinci olarak ise maddi zararın

tespitinde kişilik hakları ihlal edilen kişinin yoksun kaldığı kar yani kazanç kaybı dikkate

alınacaktır. 249

247 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.599.

248 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.600.

249 Eren, 2022 ,a.g.k.,s.605..;

‘Örneğin, klasik bir oturma takımının sadece iki koltuğu hasara uğramışsa,

yalnız bu koltukların piyasa değeri değil, bunların zarar görenin oturma takımının tamamı içinde arz ettiği

değer göz önünde tutulur. Oysa, objektif veya genel değer teorisine göre ihlal edilen malvarlığı veya

malvarlığı değerinin sadece piyasada arz ettiği objektif değeri esas alınır. İhlal edilen değerin diğer

malvarlığı değeriyle ilişkisi göz önünde tutulmaz. Objektif değer veya hesap teorisi istisnai hallerde

uygulanır.’; Kılıçoğlu, A.M.(2013). Şeref, Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal

Sorumluluk, Ankara: Turhan Kitabevi, s. 363-364.59

1.2.3.2.Manevi Zarar

İnternet aracılığıyla kişilik haklarına karşı ortaya çıkan saldırılar maddi

zararlardan ziyade manevi zararlar ortaya çıkarmaktadır. Kişilik hakkına yönelen saldırı

nedeniyle meydana gelen zarar kavramının içeriği hakkında farklı görüşler ileri

sürülmektedir. Alman hukukunda Stoll tarafından benimsenen görüşe göre, manevi zarar

kavramı kişilikte ortaya çıkan kişinin psikolojik varlığı dikkate alınmadan belirlenen

objektif bir eksilmedir. Söz konusu olayın kişide yol açtığı psikolojik etkiler yalnızca

zararı ağırlaştıran unsur olarak görülebilir.250

Türk- İsviçre hukukunda benimsenen sübjektif teoriye göre, manevi zarar, kişilik

hakları saldırıya uğrayan kişinin psikolojik varlığı üstündeki etkiden ibarettir. Yani

kişinin acı, elem duyması sevincinde azalma olması manevi zarar kavramının oluşması

için yeterlidir.251

Manevi zararın ölçümü mümkün olmadığından belli şartlar dikkate alarak

varlığının belirlenmesi mümkündür. Bu konuda hâkime serbestçe takdir ve tespit etme

yetkisi TBK tarafından tanınmıştır. Hâkim takdir yetkisini kullanırken, davacıya

yüklenmiş olan ispat konusu, olayların güncel yaşama uygunluğu, söz konusu ihlalin

kişide ortaya çıkardığı durum da değerlendirilmektedir. Bu konuda mağdurun olay sonrası

vermiş olduğu tepki ve davranışları da gözlemlenmektedir. Örneğin, kendini toplumdan

soyutlama, insan içine çıkamama, meleğinden soğuma gibi.252

1.2.3.3. Kişilik Haklarına Saldırıdan Doğan Zarar

Kişilik haklarına karşı gerçekleşen ihlallerden dolayı oluşacak zarar dolaylı

veya doğrudan gerçekleşebilir. Yani aktif bir fiilin yapılması neticenin önlenmesini

sağladığı halde bu fiil yapılmamışsa pasif eylem zararlı neticeyi oluşturmuş demektir.

Zararlı neticeyi istenmediği halde gerekli dikkat ve özen gösterilmemişse ihmali olarak

meydana gelmiş bir zarardan bahsedebiliriz. İhmali zararlarda da hukuki sorumluluk

250 Kılıçoğlu, A.M.(2008) Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, Ankara: Turhan Kitabevi,

s.392-393.

251 Kılıçoğlu, 2008,a.g.k., s.393.

252 Kılıçoğlu, 2008, a.g.k., s.394.60

doğacaktır.253

İnternet, basın veya yayın aracılığıyla gerçekleşen kişilik haklarına saldırılarda

hakkı ihlal edilen kişinin maddi zararı genellikle yoksun kalınan kâr yani servet kaybı

olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bir yazarın internette kötülenerek sağlayacağı

kitlenin azalması, bir şirketin işlerinin iyi gitmediğine battığına ilişkin açıklama nedeniyle

şirketin aktifinde gerileme olması, internette ağır eleştiriye uğrayan bir yayın hakkında

kişilerin sözleşmelerini iptal etmesi sebebiyle uğranılan kar kaybı.254

İnternet aracılığıyla gerçekleşen kişilik hakkı ihlallerinden doğan manevi zararlar

ise kişiye karşı hakaret, kişilerin özel yaşamının ihlali, kişilere ait fotoğraf ya da

videoların rızası alınmadan paylaşılması eylemleridir. Teknolojinin gelişmesiyle sosyal

medya araçları olan facebook, twitter ve instagram kullanımının artması sonucu, kişilerin

izinsiz olarak başkasına ait fotoğrafı paylaşması255 veya paylaşılan video ve görüntülere

hızlı bir erişim sağlanması, internet ortamında kişilik haklarının ihlallerini yüksek

düzeyde artırmıştır.

1.2.4. Kusur

Kişilik haklarına karşı gerçekleşen saldırılar kasta veya ihmale dayanabilir. Kişilik

hakkının ihlali oluşturan eylem objektiflikten uzak, görünür biçimde gerçeğe aykırıysa

veya açıkça zarar verme amacı taşıyorsa kastın varlığından söz edebiliriz. Örneğin bir

internet yayınının gerçek dışı olduğunu bildiği bir yazının cevap ve düzeltmesini

yayınlamaması durumunda kasten gerçekleşmiş bir eylem vardır.256

Türk hukuk öğretisinde hâkim olan görüşe göre maddi ve manevi tazminatın

253 Bulut, H.(2006). Yargıtay Kararları Doğrultusunda Kişilik Hakları Ve Kişilik Haklarına Saldırıdan

Kaynaklanan Hukuk Davaları. İstanbul: Beta Yayınları, s.16

254 Kılıçoğlu, 2013,a.g.k.,s. 365.

255 Bkz. Yarg. 4. HD. 2021/439 E. 2021/10344 K. sayılı kararında ; ‘Davalı vekili, müvekkili ile davacı Gülben

Ergen'in bir yıl önce anlaşmalı olarak boşandıklarını, söz konusu fotoğrafların müvekkilinin kendi çocuğunun da

içerisinde olduğu bir fotoğraf olduğunu, müvekkili tarafından "kendi evladımdan ayırmadığım, hatta bana baba diyen

çocuklar.." hitabı ile başlayan, müvekkilinin maruz kaldığı psikolojik savaşta ailesi dediği çocukların ve mutlu anların

paylaşımı olduğunu, haklı bir sitem olduğunu, paylaşımın hakaret içermediğini, aynı gün silinen fotoğrafta müvekkilinin

ve oğlunun da olduğunu, fotoğrafların çekilmesine davacının rıza gösterdiğini belirterek davanın reddi gerektiğini

savunmuştur.

256 Kılıçoğlu, 2013,a.g.k.,s. 368.61

belirlenmesinde zarar verenin kusuru dikkate alınmaktadır.257 Bunun sebebini ise öğretide

zarar görenin tatmini ve hakkaniyetin gereği olarak ifade etmişlerdir. Zira zarar verenin

kusuru arttıkça, zarar gören kişinin tatmin duygusu da o ölçüde artacağından, manevi

tazminatın tespitinde kusur derecesi önem arz edecektir. 258

Kişilik hakları ihlale uğrayan kişinin kusurunun varlığı halinde zarar verenin

kusurlu davranışının ve zarar görenin kusurlu davranışı ayrıca değerlendirilerek bir karar

verilmelidir. Önceden zarar görenin kusuru daha ağır ise manevi tazminat talepleri

reddedilirken İsviçre Federal Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar doğrultusunda zarar

görenle zarar veren kişinin eşit kusurlu olduğu hallerde tazminat talebinin reddine değil

de elde edeceği tazminat tutarının yarısına hak kazanacağı ifade edilmiştir. 259

İhmal, gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesinden ötürü istemediği halde

neticenin gerçekleşmesidir. Kişinin ihmali varsa objektif özen yükümlülüğü ihlal

edilmiştir. İhmal özen sorumluluğunun ihlalini de ifade etmektedir. Kişilik haklarının

ihlalinde özen yükümlülüğü olayın durum ve koşullarına göre belirlenmektedir. Bu

kapsamda şeref ve haysiyet veya özel hayatın ihlaline neden olan eylem kişinin içerisinde

bulunduğu sübjektif koşullar dikkate alınmayacaktır. Burada dikkat ve özen sorumluluğu

objektif olmalıdır. 260

1.2.5. İlliyet Bağı

1.2.5.1.Genel Olarak

Hukuka aykırı bir eylemi gerçekleştiren kişi bu eylem nedeniyle doğacak

zararlardan sorumludur. Yani zarar ile eylem arasında mantıksal bir nedensellik bağı

bulunmuyorsa zararın tazmininden bahsedilemeyecektir. 261

257 Ertaş, Ş. (1990). Manevi Tazminatın Hukuki Niteliği ve Miktarının Tespiti, İstanbul, s.100-101 ; Gürsoy,

K.T. (1973) Manevi Zarar ve Tazmini, AÜHFD, C.30, S1-4, s. 29 ; Çetin, P (2007) Manevi Tazminat

Davasının Hukuki Niteliği ve Özellikle Tazminat Miktarının Belirlenmesi, GÜSBE Yüksek Lisans Tezi,

Ankara, s.100 ; Erlüle, F.(2011). 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’na Göre Bedensel Bütünlüğün İhlalinde

Manevi Tazminat, Ankara: Seçkin Yayınları, s.365.

258 Ertaş,1990, a.g.k., s.100 ; Erlüle, 2011, a.g.k., s.366.

259 Erlüle, 2011, a.g.k., s.375.

260 Kılıçoğlu, 2013,a.g.k.,s. 371.

261 Oğuzman,K ve Öz, T. (2012). Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul : Vedat Kitapçılık, Cilt 2, s. 44.62

Nedensellik bağının ispat yükü zarar görendedir. Bunun istisnası olarak kusursuz

sorumluluk hallerinde özellikle tehlike sorumluluğunda olayla zarar arasında nedensellik

bağının varlığı adi karine olarak kabul edilmiştir. Yani nedensellik bağının olmadığının

ispatı ise zarar veren tarafından yapılacağı ifade edilmiştir.262

İnternet ortamında kişilik haklarına karşı yapılan saldırılardan dolayı maddi

tazminat davasının açılabilmesi için söz konusu yayınla, doğmuş olan zarar arasında

uygun bir nedensellik bağının varlığı gerekmektedir. Yapılan yayın veya haberin maddi

bir zarar ortaya çıkarmaya elverişli olması, ihlale uğrayan kişinin sübjektif düşüncesine

göre değil, söz konusu zararın objektif olarak öngörülebilir olup olmamasına göre tayin

edilmelidir.263

1.2.5.2.Şart Teorisi

Şart teorisi, Trâger tarafından ortaya konmuş bir teoridir. Günümüzde çok

benimsenmeyen bir görüş olup, zamansal olarak neticenin önünde yer alan her koşul o

neticenin sebebi sayılmıştır. Yani bir olayın varlığını o olayı oluşturan her koşulun

varlığına bağlı olduğunu kabul etmiştir. Neticeyi oluşturan koşullardan bir tanesinin bile

gerçekleşmesine sebep olursa zarardan sorumlu olacağı ifade edilmiştir. Mantıki yani

doğal nedensellik bağının adil olmayan neticelere yol açması ve sübjektif olması durumu

da gözetilerek öğreti ve mahkeme içtihatlarında aranması gereken uygun nedensellik bağı

olarak belirlenmiştir. 264

Bu teori, sorumluluğu sınırsız şekilde gösterdiği için kabul görmemiştir. Örneğin,

toplantısı zamanında alınmadığı için uçağı kaçırıp ikinci uçağa bindiğinde kaza geçirmiş

olan kişinin toplantının zamanında yapılmamasına sebep olanları da söz konusu kazadan

sorumlu tutacağı bir nedensellik bağını ifade etmektedir.

262 Antalya, G.O. (2015), Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt II, İstanbul: Legal Yayıncılık, s.206.

263 Kılıçoğlu, A.M. (2008). Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, Ankara: Turhan Kitabevi,

s.364.

264 Oğuzman ve Öz, 2012, a.g.k., s.44..; Antalya, 2015, a.g.k., s.208.; Ayan,2012,a.g.k.,s.23463

1.2.5.3.Uygun İlliyet Teorisi

Bir eylemin, olay ve olguların, hayatın olağan akışında ortaya getireceği zararlarla

olan doğal nedensellik bağına, uygun nedensellik bağı denilmektedir. Söz konusu zarar

objektif olarak olayın akışında beklenen bir zarar olmalıdır. Bu konunun ispatı hakkı ihlal

edilen kişi tarafından sağlanacak ve nedensellik bağının oluşup oluşmadığı hakkındaki

kararı da hâkim verecektir. Hâkim bu kararı verirken hayat tecrübesini de göz önüne

alarak tarafsız bir şekilde değerlendirecek gerekli gördüğü hallerde uzman bilirkişiden

rapor aldırılmasına da karar verebilecektir. 265

Somut olayda gerçekleşmiş olan neticeyi, olayların normal akışı hayat tecrübesi

niteliği ve ana ögeleri kapsamında oluşturmaya elverişli olan ve bu neticenin objektif

olarak gerçekleşmesini artıran, söz konusu neticeyle arasındaki bağa, uygun illiyet bağı

denilmektedir. Yani kişinin davranışı olmasaydı zararı oluşmayacaksa illiyet bağı vardır

diyebiliriz.266

Türk İsviçre Hukuku ve Alman Hukuku’na göre ‘uygun illiyet bağı’ ve ‘hukuka

aykırılık bağının’ beraber var olmasında bir sakınca olmadığı ve sorumluluk konusunun

hakkaniyete uygun şekilde sınırlayarak tamamlayıcı unsur şeklinde birlikte olabileceği

kabul görmüştür. Ancak kusur sorumluluğunda illiyet bağının önemli olmadığını kusurlu

sorumluluk sebebiyle sübjektif öngörmenin aynı fonksiyonu gerçekleştireceği yönünde

de görüşler bulunmaktadır.267

1.3. İnternet Aracılığıyla Kişilik Haklarının İhlali

1.3.1. Genel Olarak

İnternetin çok kısa bir sürede dünya genelinde yaygınlaşmasının temel sebebi,

internetin merkezi otoriteye bağlanmaksızın, kendiliğinden ilerleyen ve gelişen bir sistem

olmasıdır. Bu olağanüstü özgürlük ortamı kitle iletişim araçlarında yasaklanmış olan

faaliyetlerin hayata geçirilmesine yardımcı olmuştur.

Kişiler hukuku ve internet ilişkisine gelince, ilk akla gelen durumlardan biri

265 Tandoğan, 1961, a.g.k., s.76 ; Oğuzman ve Öz, 2012, a.g.k., s.44.

266 Antalya, 2015, a.g.k., s.209.

267 Antalya, 2015,a.g.k., s.218.64

internet ortamında kişilik haklarına karşı gerçekleşen saldırılardır. İnternette denetim

olmaksızın bir haberleşme ortamı olması hem kişilik hakkı açısından hem de özel yaşamın

gizliliği açısından tehditsel bir durum oluşturmaktadır. İnternetin sağlamış olduğu sınırsız

yararların yanında kötü niyetli kullanan kişilere olanak sağlayan teknik yapıya sahip

olması kişilik hakları açısından potansiyel bir tehlike oluşturmaktadır. Bu kapsamda

kişilik haklarına karşı yapılan saldırılar yazılı veya görsel medyayla internet arasında çok

büyük bir fark yoktur. İnternette işlenen kişilik haklarına saldırının diğer yayınlardan farkı

haksız fiil failinin belirlenmesindeki güçlüktür. Haksız fiil failinin belirlenmesindeki

zorluk, internetin uluslararası kullanım olanağına bağlı olarak yetkili mahkemenin

belirlenmesi, uygulanacak hukukun tayini Devletler Özel Hukuku sorunları da ortaya

çıkmaktadır. 268

İnternet ortamında kişilik haklarına saldırıda saldıran kişinin gerçek bir kişi

olduğu dikkate alınmalıdır. Kişiler normal hayatta nasıl ahlak ve hukuk kurallarına dikkat

ediyorsa, internet ortamında da iletişim kurarken aynı şekilde dikkat edilmesi

gerekmektedir. İnternetin kullanılması bir hak değil ayrıcalık olduğu için rahatlıkla bu

durum kötüye kullanılabilir. Örneğin, bir sistemde yer alan gizli bilgileri hile kullanarak

almak, e-posta yoluyla kişileri rahatsız etmek, sistemin kaynaklarını kullanarak sistemi

çökertmek, ağ üzerinde belirlenen kurallar dışı hareket etmek sayılabilir. 269

1.3.2. İnternet Ortamında Kişilik Haklarına Saldırı Türleri

1.3.2.1. Genel Olarak

İnternet aracılığıyla gerçekleşen saldırı türlerini sınırlı olarak ifade etmek

imkansızdır. Teknolojinin gelişmesi ve sanal ortama duyulan ilginin her geçen gün

artması nedeniyle internet ortamında yeni kişilik hakkı ihlalleri meydana gelmektedir.

İnternet siteleri aracılığıyla kişilerin onuru, haysiyeti ve özel yaşamı ve gizli alanı

saldırıya uğrayabilmektedir. Elektronik gazeteciliğin basılı yayınlardan daha hızlı şekilde

insanlara ulaşması da bu tür olayların internet aracılığıyla gerçekleşmesine neden

olmuştur. Web sitelerinde amaç dışında kullanıldığı, kişilik hakkının ihlali niteliğinde

268 Sırabaşı,2003, a.g.k., s. 128.

269 Sırabaşı, 2003, a.g.k., s. 129.65

kişilerin küçük düşmesine, rencide olmasına neden olacak yayınların yapıldığı

görülmektedir.270

Teknolojinin ilerlemesiyle internet aracılığıyla gerçekleşen kişilik hakkı ihlâlleri

ileri derecede artarak devam etmektedir. İnternetin ortamında sağlanan rahat hareket etme

ortamı kullanıcıların müdahalelerini artırmıştır. Kişilik haklarına karşı saldırının

internette gerçekleşmesi, kişilerin fiili gerçekleştirdikten sonra kendisini kolayca

gizlemesi sebebiyle daha da çoğalmıştır. İnternet aracılığıyla kişilik haklarının ihlali

gerçekleştikten sonra kaçmak, gerçek hayatta kişilik haklarına saldırıp kaçmaktan daha

kolay olacaktır. Failin belirlenmesindeki zorluk, internetin uluslararası düzeyde oluşu

yetkili mahkemenin belirlenmesinin zorluğu, uygulanacak hukuk sisteminin belirlenmesi

internet aracılığıyla yaşanan ihlallerde belirsizliğe sebep olmaktadır. Buna bağlı olarak

faile etkili ve caydırıcı bir yaptırım uygulanması da iyice zorlaşmaktadır. 271 Söz konusu

ihlallerde fail, IP adresini veya bir internet kafedeki bilgisayarı kullanmışsa yasal

zorunluluk sebebiyle güvenlik kamerası kayıtları da dikkate alınarak tespit

edilebilmektedir. Ancak, internet konusunda uzmanlaşmış failler (hacker, cracker vb.) IP

adreslerini ve diğer bilgilerini gizleyerek bu ihlalleri gerçekleştirmektedir. 272

Basın açıklamalarıyla kişilik hakkına saldırı konusunda ise özen yükümlülüğü

daha ağır yorumlanmaktadır. İnternette de haber yapılırken özel bir özen gösterilmeli ve

270 Sırabaşı, V., 2003, a.g.k., s. 129 ; Bkz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Esas No 2009/12216 Karar No

2010/11952 sayılı karar: ‘ Davacı, davalılardan Mehmet Eymür'ün internet ortamında yayımladığı kişilik

haklarına saldırı oluşturan yazıyı, izleyicinin dikkatini çekecek biçimde birden fazla tekrarlanmak suretiyle

yayımlayan davalılar Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik AŞ (ATV) ile yönetim kurulu başkanı Ahmet

Çalık’ın, kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu belirterek, manevi tazminat ile sorumlu tutulmalarını

istemiştir. Dosya içeriğinden, davalılardan Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik AŞ’nin sahibi olduğu ve

ülke genelinde ATV adı ile yayın yapan televizyon kanalının 15.11.2008 günlü akşam ana haber bülteninde,

davacıya yönelik hakaret niteliğindeki sözlerin dikkat çekecek biçimde yayımlandığı anlaşılmaktadır.

Konusu ve içeriği hukuka aykırı olup aynı zamanda suç oluşturan sözlerin, yayın organı tarafından aynen

yayımlanmış olması o yayını hukuka uygun hale getirmez ve yayımlayanları sorumluluktan kurtaramaz.

Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, yayın yapan davalılardan Turkuvaz Radyo Televizyon

Gazetecilik AŞ (ATV) ile yönetim kurulu başkanı Ahmet Çalık'ında oluşan zarardan diğer davalı Mehmet

Eymür ile ortaklaşa ve dayanışmalı (müştereken ve müteselsilen) sorumlu tutulması gerekirken, yerinde

olmayan gerekçeyle, adı geçen davalılar hakkındaki istemin reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun

düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

’ (www.uyap.com.tr) (Erişim Tarihi: 22.12.2023 saat:19:00)

271 Tümerdem,2013, a.g.k., s.53.

272 Oğuz,2010,a.g.k. s.57.66

hassas davranılmalıdır. Gerçeğe uygunluğu net olmayan basit dedikodular özen

yükümlülüğü kapsamında değerlendirilemez. Haber kaynağının ciddiyeti ve önemi de

dikkate alınarak özen yükümlülüğü de artmıştır. Basının özen yükümlülüğü belirlenirken

adli kanallar veya güvenlik organlarındaki gerçeklik ölçüsü değil de basın mesleğinin hali

üzerindeki ölçüler dikkate alınmalı ve haberlerin okuyuculara hızlı bir şekilde ulaştırma

görevi olduğu da dikkate alınmalıdır. İnternet aracılığıyla da yapılan haberler de hızlı bir

şekilde aktarılsa da olayın gerçekliği hakkında yeterli derecede delil yoksa susmayı veya

en azından söz konusu kişilerin kimliğini açıklamadan haberi yayınlamalıdır.273

1.3.2.2.Sosyal Medya Platformlarında Kişilik Haklarına Saldırı

Teknolojik gelişmelerin hızlanması ve internette içerik üretiminin varlığı, sosyal

medya platformlarına olan ilgiyi artırmış ve bunun neticesinde Facebook, Twitter,

İnstagram gibi sosyal medya platformları üzerinden kişilik haklarına karşı saldırılar

artarak devam etmiştir.

Teknik bilgiye ihtiyaç duyulmadan içerik oluşturma ve paylaşabilme kolaylığı

interaktif web (web 2.0) aracılığıyla sağlanmış ve internet kullanıcıları içerik üreticisi

konumuna gelmişlerdir. Örneğin sosyal medya platformlarında bir kişinin yazmış olduğu

metni veya paylaşmış olduğu fotoğrafı çok kısa bir zaman içinde çok geniş kitlelerin

erişimine hazır hale gelmesi gibi. 274

Sosyal medyayı tanımlamak kavramsal olarak güç olsa da Web 2.0 teknolojileri

kapsamında ortaya çıkan, daha fazla toplumsal iletişim sağlayan, topluluğun meydana

gelmesine ve iş birliği projelerine imkan sunan web siteleri olarak tanımlamak doğru

olacaktır.275 Sosyal medya kişilerin internet kanalıyla yer ve mekan sınırı olmadan

düşüncelerini ve eleştirilerini ifade etmelerine imkan sunan ve internetin sağlamış olduğu

multimedya özelliklerini sınırsız nitelikte kullanma hakkı tanıyan bununla birlikte

kişilerin karşılıklı olarak fikir düşünce alışverişine ve paylaşımlarına dayalı interaktif bir

273 Bkz.Yarg. 4. HD. 13.02.2007, E. 2006/2332, K.2007/1537.; Kılıçoğlu, 2013, a.g.k.,s. 373.

274 Kahraman, M. (2013), Sosyal Medya 101 2.0, İstanbul: Kapital Medya Hizmetleri Yayıncılık, s.19.

275 Çalışkan,M. ve Mencik,Y. (2015). Değişen Dünyanın Yeni Yüzü: Sosyal Medya, Akademik Bakış

Dergisi, Sayı: 50 s.258.; Akar, E. (2010). “Sanal Toplulukların Bir Türü Olarak Sosyal ağ Siteleri – Bir

Pazarlama İletişimi Kanalı Olarak İşleyişi”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:10, Sayı:1,

s. 17.67

ortam ve geniş tabanlı bir platformdur.

276

Sosyal medya platformlarının ortaya çıkışıyla geleneksel medyanın çok ötesinde

bir iletişim imkânı sağlanmıştır. Sosyal medyanın geleneksel medyadan farklı olarak

erişilebilirliğinin daha kolay olması, geleneksel medyada gerekli olan uzmanlık ve eğitim

gibi faktörler olmaksızın sosyal medyada üretim yapılabilme kolaylığı, sosyal medyanın

etki ve tepkilerinin daha hızlı olması, sosyal medyada yayınlanan içeriğin değiştirilme

imkanının da olması, sosyal medyanın geleneksel medyayı da içine alan bütüncül bir yapı

haline gelmesine sebep olmuştur.277

Sosyal medya araçları wikil’er, sosyal ağlar, sözlükler, bloglar, lokasyon bazlı

servisler, mikro bloglama, içerik paylaşım siteleri gibi sınırlı sayıda olmayan ve temel

prensibi olarak paylaşım hizmeti yapan araçlar bütünüdür. İlk olarak wiki’ler kullanıcı

olan kişiler tarafından meydana getirilen ve aynı zamanda değiştirme yetkisine de sahip

olunabilen içerikleri ifade etmektedir. Örneğin ‘wikipedia’

. İkinci olarak sosyal ağlar, her

zaman iletişim kurulabildiği, ‘resim, belge, video ve diğer türlü paylaşımların’

gönderimlerin yapılabildiği ağdır. Örnek olarak ‘Facebook, Linkedin’ verilebilir.

Üçüncüsü ise lokasyon bazlı servislerdir. Bunlar kullanıcıların bulunmuş olduğu yeri

paylaşmasına yarayan ve kullanıcıya ihtiyaç duyduğu ‘yemek, alışveriş’ vb. gibi yerlerin

bilgisine ulaşmasına imkân tanıyan servislerdir. Örneğin ‘Foursquare’ gibi. Dördüncüsü

ise sözlükler, yani kullanıcı kişilerin açtığı ve diğer kişilerin yorum yapabildiği paylaşım

aracıdır. Örneğin, ‘ekşi sözlük’

. Beşincisi sosyal imleme siteleridir. Bunlar, kullanıcı olan

kişilere beğendikleri ve saklamak istedikleri hizmeti saklama ve paylaşma imkânı verir.

Altıncısı mikrobloglar ise Twitter ve Threads başta olmak üzere fikir ve görüşlerin kısa

bir şekilde ifade edildiği yerdir. Yedinci içerik paylaşım siteleri ise resim ve video, kısa

video şeklinde paylaşımların yapılmasına imkân tanıyan sitelerdir. (Örneğin fotoğraf için

‘Instagram’) Sekizinci olarak veri küratörlüğüyse internet aracılığıyla sunulan sınırsız

içeriğin içerisinde şahısların aramalar yaparak aradığını bulmalarını sağlayan

uygulamalardır. (Örneğin Pinterest)278

276 Çalışkan ve Mencik, 2015, a.g.m., s.258. ; Bulunmaz, B. (2011). “Otomotiv Sektöründe Sosyal

Medyanın Kullanımı ve Fiat Örneği”, Global Media Journal, Cilt:2, Sayı:3, s.29.

277 Çalışkan ve Mencik, 2015, a.g.m., s.262.

278 Kahraman, 2013, a.g.k., s.41-47 ; Arslan, S. (2018). Sosyal Medya Platformları Üzerinden Kişilik

Hakları İhlali, Korunmasına Yönelik Düzenlemeler, Ülke Uygulamaları, Sorunlar ve Çözüm Önerileri,

Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu, Bilişim Uzmanlığı Tezi, Ankara, s.52.68

Sosyal medya platformları aracılığıyla kişilik hakları ihlalleri farklı biçimlerde

gerçekleşebilir. Kullanıcılar sosyal medyaya giriş yapıp üye olduktan sonra belli

kurallardan sorumlu hale gelirler. Bu kurallar; taciz veya zorbalık fiillerinden uzak durma,

başka kullanıcı hesaplarına rızası olmadan erişim sağlamama, kötü içerikli yazılım

yüklememe, nefret sözlerine yer vermeme gibi mesuliyetler bulunmaktadır. Söz konusu

kurallara uyulmaması halinde kullanıcının hesabının silinmesi, engellenmesi gibi

tedbirler uygulanacaktır.279

Sosyal medyanın kullanımındaki artmayla birlikte, paylaşım sitelerinde farklı isim

kullanımı, kendini gizleyerek daha özgür ve kurallara uymadan paylaşım yapma, kişilere

karşı yalan haberler uydurma, başkalarının kimlik bilgilerini fotoğraflarına kullanarak o

kişiymiş gibi paylaşımlar yapmak280 şeklinde birçok ihlal gerçekleşmektedir. Yani sosyal

medyada gerçekleşebilecek kişilik hakkına karşı saldırıların neler olduğunun tespiti ve

saldırıyı gerçekleştirenlerin bulunması büyük önem arz etmektedir.

İnternet aracılığıyla kişilik haklarına saldırı, kişilerin paylaşım sitelerinde

yaptıkları, düşüncelerini ortaya koyan beyanları, link atma veya başka yöntemlerle

gerçekleşebilmektedir. 281 Kişilik hakkına karşı saldırı niteliğinde olan link veya frame

aracılığıyla erişimin sağlanması durumunda da kişilik hakkına karşı saldırı vardır ve

üçüncü şahıslarda gelen saldırılara karşı korunma hükümleri kapsamında korunma

sağlanabilir.282 Link verme durumunda sorumluluk konusunda 5651 sayılı Kanun

gereğince içerik sağlayıcısının yalnızca linki paylaşmaktan ziyade ayrıca dahil olduğu bir

durum varsa sorumluluğunun doğacağı belirtilmiştir. Yargıtay 4. Hukuk dairesinin bir

kararında ünlü bir sanatçının isminin internet sitesinde link olarak verilerek linke

tıklandığında da erotik fotoğrafların olduğu sitenin açılmasıyla link vererek yönlendirme

279 Arslan, 2018, a.g.k., s. 57.

280 Bkz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 17.03.2016 Tarih Esas No : 2015/4457 Karar No: 2016/3497 sayılı

kararı :

‘Somut olaya gelince; olay tarihi, olayın oluş şekli, davalı tarafından davacının ismi ve profil resmi

kullanılarak açılan sosyal medya hesabı içeriğinde; davacıya ait olmamakla birlikte müstehcen fotoğraf,

videolar ve davacının telefon numarasının yer almış olması, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile

yukarıda anılan ilkeler gözetildiğinde davacı yararına takdir edilen manevi tazminat tutarı azdır. Daha üst

düzeyde manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru değildir.

Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

’ (www.uyap.com.tr) (Erişim Tarihi: 22.12.2023 saat 19:00)

281 Sırabaşı,2017, a.g.k., s. 71.

282 Sırabaşı, 2007,a.g.k., s.190.69

yaptığı için söz konusu kişilik ihlalinden sorumluluğu doğacaktır. 283

Kişilik haklarına saldırının gerçekleştiği an konusunda zamansal olarak sosyal

medya gönderisinin yüklenme anı ile herkes tarafından görülebilir halde olduğu zaman

arasında fark varsa, herkes tarafından görüldüğü zaman ve mekânda kişilik hakkına saldırı

gerçekleşmiş olacaktır.284

İnternet sitelerinde yorum yapılması halinde de net etiği kuralları olarak bilinen

kurallar kapsamında kişilik haklarına saldırının gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemek

mümkündür. Net etiği kuralları, bir kimseye normalde söylenemeyen bir şeyin internet

ortamında da söylenmemesi, kişilerin özel yaşamına saygı duymak, normalde

paylaşılamayacak olan görüntülerin sosyal medyada paylaşılması, gerçek oluğu net

olmayan bir bilgiyi paylaşmamak gibi ve benzeri kuralları içeren hukuki bağlayıcılığı

olmayan bir kurallar bütünüdür.285

Sosyal medya aracılığıyla bir kişinin isminin kullanılması ve buna dair hesap

açılması veya profil oluşturulması TMK 26’ncı madde gereğince ismi kullanan kişi

hakkında maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilmektedir.286

Sırabaşı, medya aracılığıyla yapılan ve bir kimseyi küçük düşüren açıklamalarının

kişilik hakkına saldırı kapsamında olacağını söylemiştir. Örneğin; bir kişi hakkında öküz,

mal, aptal, dolandırıcı gibi sıfatlar kullanılması gibi.287 Sosyal medya aracılığıyla yapılan

bu tarz açıklamaların da kişilik hakkına saldırı olduğu neticesine varabiliriz. Aynı

zamanda sosyal medyada yapılan paylaşımlarda, kişi hakkında dedikodu ve iftira tarzında

söylemler yaymak da kişilik hakkının ihlali kapsamındadır.288

Bir kimseye ait fotoğrafta fotomontaj yapılarak paylaşılması, kişi resminin

paylaşılmasına izin vermişse bile eklemeler, yazılar, nitelendirmeler yapılarak paylaşımı

kişilik hakkı ihlali niteliğindedir. 289

İnternet ortamında kişiye karşı yapılan hakaret de kişilik haklarına saldırı

283Arslan,2018,a.g.k.,s.72. Bkz. Yargıtay 4. HD 29.03.2010 günlü ve E:2009/6889 K:2010/3543 sayılı

kararı.

284 Arslan,2018, a.g.k., s.72.

285 Arslan, 2018, a.g.k, s. 72.

286 Taneri, G. (2016). Sosyal Medyada Paylaşım Sorumluluğu, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl:7,

Sayı:24, s.445.

287 Sırabaşı,2007, a.g.k.,s.87.

288 Arslan, 2018, a.g.k., s.74.

289 Avşar,Z. ve Öngören,G. (2010) Bilişim Hukuku, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları, İstanbul, s. 286.70

niteliğinde olduğundan kişilik haklarına saldırı niteliği de taşır. TMK hükümleri

kapsamında hakaret eylemi de ihlal niteliğinde görüldüğünden dava açma hakkı

bulunmaktadır. Hatta sosyal medyada hakaret içeren paylaşımın başkası tarafından tekrar

paylaşılması halinde de ve link atmak şeklinde olması da hakaret suçunu oluşturacaktır.290

Sosyal medya yoluyla hem gerçek şahısların hem de tüzel şahısların kişilik

hakkına karşı saldırı gerçekleşmektedir. Tüzel şahıslara karşı hakaret veya gerçeğe uygun

olmayan bilgiyi yayma şeklinde saldırılar gerçekleşebilmektedir. Mesleki ticari itibarı

zedeleyen gönderiler bu kapsamda değerlendirilebilir.291

İnternet aracılığıyla özel yaşamında gizliliğinin ihlali genelde sosyal medya

kanallarıyla gerçekleşmektedir. Kişilerin özel yaşamına ait fotoğraflar, videolar onun izni

olmadan veya izin sınırı aşılarak özel yaşamları herkesin görebileceği şekilde

paylaşılabilir.292 Söz konusu ihlal reklam maksadıyla da gerçekleşebilir. Ayrıca kişinin

cep telefon numarasının adresinin paylaşımı da bu kapsamda özel yaşamın gizliliğini ihlal

niteliğindedir. Tabi ki bu durumda kişilik haklarına saldırıya karşı korunma yollarından

faydalanılabilmektedir.293

Sosyal medya aracılığıyla kişiler kendini farklı biri olarak tanıtarak da özel alanı

ihlal edebilmektedirler. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin bir kararında, kişinin kendini kadın

gibi gösterip MSN aracılığıyla görüntülü görüşme sağlayarak karşı tarafın da soyunmasını

290 Uluç, G ve Süslü, B. (2016) Örnek Yargı Kararlarıyla Sosyal Medya Hukuku, Mehmet Akif Ersoy

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:8, Sayı:17, s. 344. Bkz. Yarg. 18. CD. 2015/10377 E.

ve 2015/1277 K., 07.12.2017 T. sayılı kararı;’ Sanığın, twitter adlı sosyal paylaşım sitesinde diğer sanık

tarafından paylaşılan tweeti retweetlediğinin, kendi ikrarı ile de sabit olması karşısında, kamu görevlisine

görevinden dolayı zincirleme şekilde hakaret suçunun unsurları itibariyle oluştuğu gözetilmeden, sanığın

mahkumiyeti yerine beraat kararı verilmesi, Kanuna aykırı, …, hükmün bozulmasına, … oy birliğiyle karar

verild’i. Arslan, 2018, a.g.k., s.76.

291 Kaya, M. (2015). Sosyal Medya ve Sosyal Medyada Üçüncü Kişilerin Kişilik Haklarının İhlali, TBB

Dergisi, s. 119, s. 292 ; Aka, B. (2017) Sosyal Medyada Kişilik Hakkı İhlalleri ve Hukuki Korunma Yolları”,

İzmir Barosu Dergisi, s. 293 ;Atlı,2020,a.g.k., s.24

292 Bkz. Yargıtay 12 CD. 16.05.2017 günlü ve E:2015/16827 K:2017/3992 sayılı kararı; ‘Sanık ...'in, eski

eşi olan mağdur ... ile mağdurun Volkan isimli erkek arkadaşının beraber ve ayrı ayrı çektirdikleri özel

resimlerini, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde yayımlayıp, mağdurla erkek arkadaşı arasındaki

ilişkinin varlığını ve boyutunu başkalarının görgüsüne sunarak üzerine atılı TCK'nın 134/2. madde ve

fıkrasındaki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğine dair yerel mahkemenin kabulünde dosya

kapsamına göre bir isabetsizlik görülmemiştir’ Arslan,2018,a.g.k, s.82.

293 Atlı, 2020, a.g.m., s.24.71

sağlayıp görüntüleri kaydetmesi ve soyunma eylemine devam etmesini yoksa internet

ortamında görüntüleri yayacağını söylemesi, devamında ise kendi oluşturduğu bir blog

adresinde yayınladığı ve bu kapsamda özel hayatın gizliliğini ihlal suçu oluştuğu ifade

edilmiştir. 294

Reşit olmayan kişilerin sosyal medyayı kullanımına izin verilmesi ve aktif

kullanıcı olmaları nedeniyle kandırılarak uyuşturucu, pedofili, istismar, alkol gibi bir çok

tehlikeyle baş başa kalmaktadırlar. 295 Sosyal meyda aracılığıyla çocukların ilk olarak

güvenini kazanarak istismar etmeye müsait hale getirilmesi özel yaşamın ihlali

niteliğindedir. Söz konusu durum çocuğun izninin hile ile alınması veya alınacak rızanın

zaten hukuka ve ahlaka aykırı oluşu göz önüne alındığında ayırt etme gücü olan çocuk

için bile verilen onay hukuka aykırı olacaktır.296

1.3.2.3. Alan Adlarıyla Kişilik Haklarına Saldırı

Alan adlarının, internet aracılığıyla web adresine ulaşmayı sağlaması, ticari açıdan

294 Bkz. Yargıtay 12. CD, 12.06.2012, E:2011/21801 K:2012/14797 sayılı kararı: ‘… sanığın, bir arkadaşlık

sitesine giriş yaparak, kendisinin bayan olduğunu belirtip, katılanla internet ortamında tanıştığı, katılanla

samimiyet kurup, doğrudan internet adresleri üzerinden, MSN tabir edilen ve direkt görüşme imkanı

sağlayan program aracılığıyla sohbete başladığı, bir bilgisayar programından yararlanarak,

bilgisayarında kayıtlı başka bir kadının soyunma görüntülerini kendisiymiş gibi tavır takınıp, katılana

izlettirerek, katılanın da kendisini rahat hissetmesini sağladığı ve onun da görüntüdeki kadın gibi

soyunmasını istediği, katılanın web kamerasını açıp, soyunduktan sonra, cinsel bölgelerine dokunmasına

ilişkin görüntülerini gizlice kaydettiği, devam eden günlerde görüştüğü kişinin erkek olduğunu fark eden

katılandan soyunma şovuna devam etmesini istediği, ancak katılanın kabul etmemesi üzerine, kaydettiği

görüntülerini internet ortamında yayacağını söylediği, katılanın göğüs ve kalça kısımlarının göründüğü 4

parçadan ibaret resmi, kendi oluşturduğu bir blog adresinde yayınlayıp, katılana “bak bakalım ilk adımı

beğendim mi?” şeklinde ileti gönderip, katılanın bu resimleri görmesini sağladıktan sonra, resimleri

sayfasından kaldırdığı olayda; temyiz incelemesine konu eylemle sınırlı olarak yapılan incelemede,

katılanın fiziksel mahremiyetini içerir, özel hayatına ilişkin resimlerinin, ifşa iddiasına konu edilmesi ve

görüntünün yasal olarak kişisel veri kapsamında düzenlenmemiş olması karşısında, sanığa atılı verileri

hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçun unsurları itibariyle oluşmadığı; ancak eylemin 5237

sayılı TCK’nın 134/2. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğu..’ Arslan,

2018, a.g.k., s.83.

295 Yavanoğlu,U ve ark. (2012), Sosyal Ağlarda Bilgi Güvenliği Tehditleri ve Alınması Gereken Önlemler,

Politeknik Dergisi, Cilt:15, Sayı:1, s.21

296 Kaya, 2015, a.g.k., s.86.72

önemli bir yere sahip olması, bu konuda hukuki sorunların da ortaya çıkmasına neden

olmuştur. Bu hukuki sorunların başında haksız rekabet ihlali, marka hakkına tecavüz, bazı

durumlarda da isim hakkına tecavüz durumları ortaya çıkmaktadır. Bu kapsamda alan adı

olarak mevcut ‘markaların’

,

‘amblemlerin’ ve ‘adların’ haklarına saldırı gerçekleşebilir.

Tüm bu ihlaller özel hukukun birçok alanını kapsamakta olduğu için internette

gerçekleşen saldırılar hukuki olarak aynı kapsamda değerlendirilmektedir.297

Alan adlarının hukuken korunmasının kapsamı ülkelerde farklılık gösterebilir.

Örneğin Alman hukukunda ‘alan adları’ kişilik hakları ile ilgili hükümlerle korunurken

ABD, İngiltere gibi ülkelerde ‘marka hukukunun hükümlerine’ göre korunmaktadır.298

Ancak bizim medeni kanunumuzda alan isimlerinin sayılardan oluşması sebebiyle sayı

olarak niteleme yapılmışsa da kullanıcılar, sayı bütününü değil alan isimlerini

bilmektedir. İnternet üzerinden web sitesinin bulunması ve ayırt edilmesi alan adları

sayesinde olur. Alan adları, Türk Medeni Kanunu’nun 26’ncı maddesi açısından bir isim

niteliği taşır ve bu şekilde korunur. Alan ismi izinsiz olarak kullanılan kişiler, 4721 sayılı

Medeni Kanun’un 24,25 ve 26’ncı maddeleri kapsamında haklarını arama hakkına

sahiptirler. Ayrıca toplumsal olarak bilinen meşhur diyebileceğimiz kişilerin adlarının

‘pornografik yayınlar, propaganda, şiddet görüntüleri veya reklam’ olarak belirli eşyaların

alet edilmesi halinde de ad hakkı ihlalinden bahsedilebilir ve bu durumda kişiler TMK

26/2’nci maddesi kapsamında haklarını arayabilirler.299

Alan isminin birden fazla kişinin kullanmak istemesi halinde, bu durum, teknik

açıdan bir adın alan adı olarak birden fazla kullanımı mümkün değildir. Önce gelen önce

alır ilkesi geçerlidir. Bunun tek istisnası üstün hak ilkesinin söz konusu olduğu

durumlardır. 300

Alan isimleriyle alakalı problemlerin çözümü için öncelikle alan isimlerinin

297 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 131.

298 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 131.

299 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 131-132.

300 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 131.; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 24.09.2002 Tarih, 2002/3829 Esas

2002/9940 Karar sayılı kararında: ‘IP adresinden oluşan alan adları, web sitesi, elektronik posta

gönderilmek istenen kişi veya kuruluşu tanıtan internet adresidir. Alan adı tek olup, tek kişi tarafından

kullanılabilmektedir. Ülkemizde alan adı kaydı ODTÜ tarafından yapılmaktadır. Alan adının kullanılması

bazı hallerde marka hakkının ihlalini, rekabetin haksız ihlalini bazı hallerde de isme karşı ihlali

oluşturabilmektedir. Alan adı TMK kapsamında 26.madde korumasından

yararlanmaktadır.(www.uyap.com.tr.) (Erişim Tarihi: 02.01.2024)73

hukuki niteliğinin tespiti gerekmektedir. Alan adları sayı dizisinden ibaret olduğu için,

medeni hukuk anlamında bir ad değil de telefon numaraları gibi sayı niteliği ağır

basmıştır. Fakat bu düşünce hukuksal açıdan doğru olmayacaktır çünkü kullanıcılar

sayılarla değil alan isimleriyle bilinmektedirler. Alan adları hakkında TMK’ nın adın

korunmasına ilişkin hükümlerinin uygulanması daha yerinde görülmüştür.301

Alan adının kullanılarak ihlal edilmesine örnek verecek olursak, Petrol

işletmeciliği yapan ‘’Total Final Elf’’ firmasının ismine benzer nitelikte alan adı olarak

’ oil-of-elf.de ‘’ web adresinde çevre kirliliği ve çevre kirliliğine sebep olanların

yayınlanması nedeniyle firma isim hakkının ve onur ve saygınlığının ihlal edildiğini iddia

ederek dava açmış mahkemece yayının durdurulmasına karar verilmiştir. 302

1.3.2.4.E- Posta Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı

1971 senesinden itibaren gelişmeye devam eden e-posta başlarda yalnızca yazı

göndermek maksadıyla ortaya çıkmışsa da 1995 yılından sonra ise e-mail içerisinde yer

alan görüntü, video, ses kaydı ve diğer dokümanlar gibi verilerin de kullanılması olanaklı

hale gelmiştir. E-posta sisteminden faydalanmak için kullanıcı olan kişilerin bir e-posta

adresine sahip olmak gerekir. E-posta adresinin temini servis sağlayıcısı aracılığıyla

sağlanabileceği gibi çok sayıda e-posta sistemlerinden de ücretsiz temini mümkündür. 303

Bir kimsenin elektronik postasına kişilik haklarına saldırı olarak ‘onur ve

saygınlığına yönelik saldırılar, özel hayat ile sırlarının ortaya serilmesi, yazı ve resimle

ihlal oluşturan saldırılar veya pornografik içerikli iletilerin yollanması’ örnek

verilebilir.304

Kişilerin bilgisayarlarında kayıtlı olan verilerin e-posta aracılığıyla iletilen

gönderi sebebiyle, virüsle kullanılamayacak duruma gelmesi, sistemin çökmesi veya

bilgisayardaki verilerin virüsle aktarımı kişilik hakkına saldırı niteliğindedir. Kişilerin

iletişim yöntemleriyle kurmuş olduğu bağlantılar anayasal teminat altındadır. Tarafların

301Memiş,T., (200), İnternette Cins ve Meslek İsimlerinin Alan İsmi Olarak Kullanılması ve Ortaya Çıkan

Hukuki Sorunlar, AÜEHFD, C.4, S.1/2, s.204.

302 Özdemir, 2009, a.g.k., s.165.

303 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 114.

304Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 133. ; Köseoğlu, 2013, a.g.k, s.319-320 Bkz: Yarg. 4. HD. 09.11.2012 T.,

2012/13227 E., 2012/16518 K. sayılı kararı.74

birbirinin rızası dışında izinsiz bir şekilde bunları açıklaması Medeni Kanun 24’üncü

maddesi kapsamında bir tecavüz oluşturur. 305

Tüm bu hak ihlallerinde gönderilen ve ihlal oluşturan e-mailin kim tarafından

gönderildiğinin tespiti zordur. Bunun en önemli nedenlerinden biri gönderilen e-mailin

uydurma isimlerle gönderilme durumu vardır. Bu durumlarda Medeni Kanun’un 25/1’inci

maddesi gereğince tespit veya önleme davaları kapsamında internet servis sağlayıcılarının

sorumluluğu bulunmaktadır.306

Elektronik posta aracılığıyla iletilen gönderiyi izinsiz paylaşmak, haberleşme

özgürlüğünün ihlali niteliğindedir. Bir kimsenin şifre bilgisine erişilmesi ve iletilerine

bakılması, ileti gönderilmesi veya yok edilmesi kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Bu

kapsamda avukatlar veya doktorların iş hayatına dair önemli mesaj ve içeriklerin

yayınlanması da kişilik haklarına saldırı oluşturmaktadır.307

1.3.2.5.Spam Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı

Bir kimsenin direkt olarak kişilik haklarını ele almayan ancak kişiyi huzursuz eden

elektronik postalar aracılığıyla gönderilen haber ve reklamlarda saldırı niteliğindedir. Bu

kapsamda kişinin isteği dışında alınmış olan e-postalara ‘

spam’ denir.308

İSS’lere ve internet kullanıcısı olan kişilere karşı spamlar kişilik haklarının ihlali

305 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 133; Madde 22 – (Değişik: 3/10/2001-4709/7 md.) Herkes, haberleşme

hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. (https://www.mevzuat.gov.tr Erişim Tarihi : 05.04.2023

02:47)

306 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 134.

307 Arslan, 2008, a.g.k., s. 72. ; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 24.09.2002 Tarih, 2002/3829 Esas 2002/9940

Karar sayılı kararında:Keza elektronik postalar da kişilerin gizli hayat alanına dahildir. elektronik posta

yolu ile kişilik haklarına saldırı çok yaygındır. Bir kişinin elektronik posta adresine kişinin şeref ve

haysiyetine, özel hayatına, sırlarına, ismi veya resmi üzerindeki kişilik hakkına saldırı niteliği taşıyan yazı

ile ihlalde bulunulabilir. Elektronik posta yazışmalarını rıza dışı ele geçirip üçüncü kişi veya kişilere

açıklama da kişilik hakkına saldırı oluşturmaktadır. Anayasanın 22.maddesinde düzenlenen herkes

haberleşme hürriyetine sahiptir ve haberleşmenin gizliliği esastır” hükmü ile teminat altına alınmıştır.

Dolayısıyla bu yolla yapılan saldırılar da hukuken koruma altındadır.’ (www.uyap.com.tr.) (Erişim Tarihi:

02.01.2024)

308 Kırçova/ Öztürk,2000,a.g.k., s.49.75

niteliğindedir.309 Spamların çok büyük sayılarda gönderilmesi İSS’lerin işleyişlerini

aksatabilir. Bu durumda kişiler ‘haksız rekabete ilişkin hükümler, Medeni Kanun ve

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerince’ korunabilecektir.310

İnternet kurulu ile kişilerin rahatsız edilmemesi, ulusal kaynakların israfına sebep

olan spamlar hakkında toplumun bilinçlendirilmesi, spamlar hakkında ortak bir durum

sergilenmesi, önlemeyi sağlayan mekanizmaların kurulması sağlanmaya çalışılmaktadır.

İnternet kurulunun temel amacı, Ulaştırma Bakanlığı’yla bilgi paylaşımı yapmak ve

ülkemizde internet alt yapısının orta ve uzun vadeli amaçlarını tespit etmek, uluslararası

alanda ülke çıkarlarını korumaktır. 311

TMK 24 ve 25’inci madde hükümleri kapsamında spamla muhatap olan kişi ve

kuruluşlar, kişilik haklarına saldırı sebebiyle dava açılabilir. Davacı taraf bu durumda

tespit, saldırıya son verilmesi talep edebilir. Aynı zamanda tazminat davası açma hakkı

ve vekaletsiz iş görme hükümleri hakkı saklıdır.312

İnternetin oluşturduğu ortamın kişilere zarar vermesini engelleyecek yöntemlerin

geliştirmesi gerektiği için internet kurulu birtakım önerilerini ‘spam bildirgesinde’ ifade

edilmiştir. Yani kısa vadede, elektronik adres veri tabanı ticaretin engellenmesi hakkında

hukuksal süreçlerin başlatılması, spam fiillerinin engellenmesi amacıyla internet servis

sağlayıcı olan kurumlar ve kurumsal kişilerin iş birliği yapmaları gerekmektedir. E-posta

ile reklam, bilgi vermek isteyen kuruluşlar hakkında düzenleme olması, kullanıcıların

tecrübelendirilmesi ve örgütlenme çalışmalarının olması ihlallerin önüne geçmek için

faydalı olacaktır. 313

309 Kırçova/ Öztürk,2000,a.g.k., .s.79.

310 Kırçova/ Öztürk,2000,a.g.k., s.79.

311 İçel K, 2001,a.g.k., s. 421.

312 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 137.

313 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 137.;Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 24.09.2002 Tarih, 2002/3829 Esas

2002/9940 Karar sayılı kararında: ‘İstenmeyen mail olarak adlandırılan spamler interneti yavaşlatmaları,

sunucuları çökertebilmeleri ya da içerikleri nedeniyle kişilik haklarına ihlal

oluşturabilmektedir. Spam gönderme, Amerika Birleşik Devletlerinde cezalandırılması gereken bir eylem

olarak görülmektedir. Mevzuatımızda ise spamlerle ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. İnternet

ortamında yazılan yazılar, koyulan resimler ve yapılan her tür paylaşım, içeriğine göre kişilik hakkına

saldırı oluşturabilmektedir. Örneğin işinin izni olmadan isim veya resminin bir haberde kullanılması,

sırlarının açıklanması, reklam amacıyla isim ve resminin kullanılması bunlara birer örnek olarak verilebilir.

Bu durumda içerik sağlayıcıyı belirlemek güç olabilmektedir. Bu nedenle 5651 sayılı Kanun’un76

Spam, elektronik postaların en sık kullanıldığı, reklam ve tanıtma maksatlı olarak

yapılan halidir. Bu tür reklamlarla kişilerin rızası alınmadan iletiler gönderilmektedir.

Spamların gönderilmesi, bir duyurunun yayımlanmasından daha ucuz ve pratik olması

sebebiyle tercih edilmektedir. Kullanıcılar veya servis sağlayıcı kurumlar açısından

sistemin kesintiye uğraması gibi birçok sıkıntıyı da beraberinde getirmektedir.

İstenilmeden gönderilen bu mailler hem abonelerin hem de işletmecilerin kişilik haklarını

ihlal etmektedir.314

1.3.2.6.Web Sitelerindeki Yayınlar Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı

Web sitelerinde yapılan yayınlar kişilik haklarına saldırının en çok gerçekleştiği

alanlardan biridir. Örneğin,

bir kişiye ait sırların açıklanması, özel yaşamına ilgilendiren

olaylardan bahsedilmesi, şeref ve haysiyetine karşı yapılan söylemler, kişinin resminin

izni olmadan veya reklam amacıyla yayınlaması’ sayılabilir. Bu durum internet

gazeteciliği, özel veya ticari amaçlı web sitelerinde gerçekleşebilir.315

Web sitesindeki yayınların kapsamına link veya frame yoluyla yapılan yayınlarda

dahildir. Link, web sitelerini birbirlerine bağlayan HTML kodlarıdır. Kişiler paylaşmak

istedikleri ögelerin adreslerini paylaşmak için uzunca adresler yerine link ile kısa bir hale

getirerek paylaşabilirler. Frame, bir HTML sayfası içinde başka bir HTML sayfasını

göstermeye yarayan yapılar bütünüdür. Birden fazla HTML sayfası tek bir sayfa içinde

göstermeye yaramaktadır.316

Kişilik haklarına saldırı teşkil eden yayın web sitesinde durmaya devam ettiği

müddetçe tecavüz de devam ediyor demektir. Bu durumda TMK 25/1’inci maddesi

hükmüne göre saldırının son verilmesi yani önleme davası talep edilebilir. 317

“Bilgilendirme Yükümlülüğü” başlığı altında 3. Maddesi ile, “İçerik, yer ve erişim sağlayıcıları,

yönetmelikle belirlenen esas ve usuller çerçevesinde tanıtıcı bilgilerini kendilerine ait internet ortamında

kullanıcıların ulaşabileceği şekilde ve güncel olarak bulundurmakla yükümlüdür.”

314 Özdemir, 2009, a.g.k., s.156. ; Kırçova/Öztürk,2000, a.g.k.79., Memiş, 2001,a.g.k., s.442.

315 Sırabaşı,, 2003, a.g.e., s. 137.

316 Güven, C., Bilgisayar Teknolojileri Bölümü Bilgisayar Programcılığı Programı, Yalova Üniversitesi, s.2.

317 Sırabaşı, V., 2003, a.g.e., s. 138 ; Yarg. 4.HD. 2013/18163 E-.2014/12640 K.-30.09.2014 T. sayılı

kararında;28.2.2011 tarihli ihtarnameyle davacının çalıştığı şirket adıyla davacının da ismi belirtilerek ve onun

hakkında da geçerli olacak şekilde uyarıda bulunulduğu, buna rağmen uyar-kaldır sisteminin işletilmediği ve uzun bir

süre yayına devam edildiği, makul süre ilkesinin de aşıldığı, ayrıca site sahibi olan davalının yorumların içeriğini77

1.4. Kişilik Haklarına Saldırı Durumunda Başvurulacak Hukuki Yollar

1.4.1. Genel Olarak

Kişilik hakları herkese karşı ileri sürülebilme özelliğine sahiptir. Bu hakkın

Anayasal anlamda bir hak oluşunun doğal sonucu olarak, herkesin kişilik hakkına saygı

göstermesi ve kişilik hakkını zarar uğratacak ve tehlikeye düşürecek hareketlerden uzak

durması zorunludur.318

Kişilik hakkının Anayasa’da yer alan temel bir hak olmasının yanı sıra Medeni

Kanun’da da düzenlenmiş ve korunmuştur. Kişilik hakkı TMK 23 ve 25’inci maddeleriyle

ve TBK 49’uncu maddesi kapsamında düzenlenmiştir. Ayrıca bu hakka yönelen saldırılara

karşı genel hüküm olarak TBK 41’inci madde ve devamında düzenlenmiş olan hukuka

aykırı fiil hükümleri de uygulanır. 319

Medeni Kanun’un 23’üncü maddesinde, kişilik haklarından vazgeçmenin

mümkün olmadığı gibi bunların hukuka ahlaka aykırı bir nitelikte sınırlanamayacağını

ifade etmektedir. Ancak bu madde de söz konusu yasağa uyulmadığı hallerde neticenin

ne olacağı belirtilmemiştir. Bu yasağa uymamanın yaptırımı hakkında Borçlar

Kanunu’nun 19 ve 20’nci maddelerinde düzenleme bulunmaktadır.320

Kişilik haklarının korunabilmesi hem kamu hukuku hem de özel hukuk

kapsamında sağlanmalıdır. Kamu hukuk açısından kanunlar yoluyla korunma sağlanırken

özel hukuk açısından ise kişilerin kendi eylemlerinden, kendi hukuki işlemlerinden

gelecek saldırılara karşı koruma sağlamaktadır.321

Özel hukuk açısından kişiliğin korunması amacıyla TMK 23,24 ve 25’inci

maddelerinde düzenlemeler yapılmıştır. Bu hükümler çerçeve hükümler olup yasa

denetleme yükümlülüğünün bulunduğu anlaşılmaktadır. Zira zararı doğuran saldırı eyleminin gerçekleşmesi elverişli

ortamı hazırlayan-kullanıma sunan site sahibidir. Ayrıca bu tür durumlarda site sahibinin sorumluluğunun türü

kusursuz sorumluluktur. Şu durumda, davacının kişilik haklarının ihlal edildiği benimsenerek uygun bir miktar manevi

tazminata hükmedilmesi gerekirken yanılgıya dayalı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

318 Ayan, 2007, a.g.k, s.57.

319 Ayan, 2007, a.g.k, s.57.

320 Zevkliler,2000, a.g.k., s.433.

321 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 58.78

koyucu geniş çerçeveli ve etkin bir koruma sağlamayı amaçlamıştır.322

Sözleşmenin geçerli olması için ahlaka, kamu düzenine emredici kurallara ve

kişilik haklarına aykırı olmaması gerekmektedir. Borçlar Kanunu’nun 20/1’inci

maddesinde de ‘hukuka ve ahlaka aykırı’ olan ve konusu imkânsız olan sözleşmelerin

mutlak butlanla batıl olduğu ifade edilmiştir. Medeni Kanun’un 23’üncü maddesindeki

yasakların yaptırımı da mutlak butlanla geçersizdir.323

Bir sözleşmenin kişilik haklarına aykırılığı Medeni Kanun’un 23’üncü maddesine

göre belirlenmekte olup genel olarak hukuka ve ahlaka aykırılık ifade edilmektedir. Bir

sözleşmenin belirtilen davranış biçimi hakkında herhangi bir kanunda engelleyici hükmün

bulunmaması sözleşmenin kesin olarak hukuka uygun olduğu anlamına gelmez. Yani örf

ve âdet hukukunda bu durumu onaylamayan bir kural yer almış olabilir veya toplumun

ahlak anlayışına göre, bu davranış ahlaka aykırılık teşkil edebilir. Bu sebeple bir

sözleşmenin kişilik haklarına aykırı olup olmadığını hâkim belirlemektedir. Bunu

yaparken hâkim gerekirse hukuk yaratacaktır.324

1.4.2. Kişiliğin Korunması Gereği

Kişisel değerler bütününe yapılmış saldırı, kişiliğe yapılmış sayılmaktadır.325

Kişiler insan olması ve varlığını sürdürebilmesi için korunmaya ihtiyaç duyar.

Kişilerin varlığını sürdürebilmesi amacıyla, kişisel değerlere karşı meydana gelen saldırı

eylemleri hakkında yaptırımlar uygulanmaktadır. 326

Günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle kişilerin gizli ve özel alanlarına daha sık ve

kolay bir şekilde müdahale edebilme imkânı oluşmaktadır. Bu durum karşısında kişiler

her an saldırıya uğrayabilir. Söz konusu saldırılara karşı toplumsal çıkarla kişilik hakkı

arasında adil bir dengenin sağlanması amacıyla kişilik hakkının korunması yönünde

somut düzenlemelerin yer alması gerekmektedir.327

322 Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 59.

323 Zevkliler,2000, a.g.k., s.433.

324 Oğuzman ve ark.(2013). Kişiler Hukuku (Gerçek ve Tüzel Kişiler), İstanbul: Filiz Kitabevi, 13. Bası s.

s.154; Zevkliler,2000, a.g.k., s.434.

325 Zevkliler,2000, a.g.k., s.426.

326 Zevkliler,2000, a.g.k., s.426.

327 Zevkliler,2000, a.g.k., s.426.79

Sınırsız bir sözleşme hürriyeti, kişinin bir kısım özgürlüklerini tamamıyla

kaybetmesine neden olabilir. Toplum içerisindeki kişiler arasında, ekonomik, kültürel ve

bedensel farklılıklar bulunmaktadır. Bu ortamda, maddi veya manevi yönden güçlü

olanlar güçsüzlere karşı onları egemenlikleri altına alabilecek durumdadırlar. Örneğin, aç

olan bir kişinin, boğaz tokluğuna büyük kişisel değerlerinden vazgeçebilmesini sağlayan

parasal durumu iyi olan kişiye karşı korunması zorunludur. 328

1.4.3. İçe Karşı Korunma

Kişilik hakkının şahsın izni doğrultusunda saldırılara karşı korunması Medeni

Kanunu’nun 23’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde kişilik hakkı üzerinde

tasarruf niteliği taşıyan hukuki işlemlerin geçerliliğinin kapsamı ve sınırını

belirlemektedir. Aynı zamanda 23’üncü madde hukuki işlemlerde sınırlar getirmektedir.

Buna göre, ‘Kişilik hakkından vazgeçilemez veya herhangi bir kişisel değerden

vazgeçemeye ya da hukuka ve ahlaka aykırı şekilde sınırlamaya yönelik’ hukuki işlemler

yapılamaz.329 Bu maddeden yola çıkarak, hukuka ve ahlaka aykırı olmamak üzere, kişilik

hakkının kullanılmasını kısıtlayan nitelikte hukuki işlemler yapma hakkına sahip olduğu

görüşüne varabiliriz.330 Ancak görüş birliği olmamakla birlikte bazı görüşlere göre

Medeni Kanun’un 23/2’nci maddesi özgürlüklerden bahsetmesine rağmen kişiliğe bağlı

tüm değerleri korumaktadır.331

328 Zevkliler,2000, a.g.k., s.427.

329 Ayan, 2007, a.g.k, s.59.

330 Oğuzman, 2016, a.g.k, s.196.

331 Oğuzman, 2016, a.g.k s.197. Karabağ Bulut’a göre Medeni Kanun’un 23/1 ve 23/2 hükümlerinin

korumuş olduğu değerlerin kişiliğe bağlı değerlerin ayrım yapılmadan hukuki işlemle sınırlandırılabileceği

sonucuna ulaşılacağını ifade ederek şu örneği vermektedir: Cinsel dokunulmazlığı ihlal suçundan sürekli

hüküm giyen şahsın cezadan kurtulmak amacıyla sözleşmeyle hadım edilmeyi kabul etmesinin geçerli

sayılması her ne kadar toplumsal menfaati korumaya yönelik olması sebebiyle olumlu karşılanabilecek olan

bu kabul, kişinin hadım edilme işleminden vazgeçmesi ihtimali düşünüldüğünde çıkmaza götürmektedir.

Çünkü hadım edilme işlemini yaptırma taahhüdünün geçerli sayılması halinde, sonradan bu işlemden

vazgeçen kişiyi ifaya zorlama, sözleşmede varsa cezai şart alma imkanının varlığını kabul edecektir.

Karabağ- Bulut, s. 109, Yazarın da haklı olarak belirttiği MK. 23 hükmündeki ahlaka aykırılık, hukuki

işlemin kişiliğe olan etkisi bakımından rol oynadığından, bu hüküm hukuki işlemin topluma ve başka

kişilere sağladığı menfaatle ilgilenmeksizin, yalnızca kişiliği korumayı hedeflemektedir. Bu sebeple MK80

Kişilik haklarının kullanılırken sınırı aşar şekildeki her işlem esas itibariyle kesin

olarak geçersiz yani butlan hükümlerine tabidir.332 Yani bir bakıma kişinin köle olmayı

kabul etmiş olduğu şeklindeki hukuki işlem, yükleneceği her taahhüt batıldır.333

Kişilik hakkının sınırlanmasının ölçülü olup olmadığının belirlenmesi hakkında

TMK 23’üncü maddesi kapsamında bir sınır çizilmiştir. Yani, haksız şekilde sınırlamalar,

aşırı nitelikte kabul edilir ve bu sınırlamaları içeren sözleşmeler geçerli değildir.334

Medeni Kanunu’nun 23/1’inci maddesinin uygulama alanını belirlemek için temel

haklarını koruduğu dikkate alınmalıdır. Örneğin, kişilerin hayatı boyunca gayri menkul

sahibi olmamasına yönelik veya belli bir zaman nişanlanmayacağına yönelik taahhüdü bu

madde kapsamına girmekte olup hüküm ifade etmeyecektir. Aynı şekilde bir kimsenin

nafaka istemekten önceden feragat etmesi de bu kapsamda geçersiz sayılacaktır.335

Kişilerin yaşamını sona erdirmesine olanak verecek müdahaleler yapılamayacağından, acı

çeken kişilerin acısına son verilmesi için yaşamını sona erdirilmesine yönelik bir anlaşma

yapılması bu madde kapsamında mümkün değildir.336

Borçlar Kanunu’nun 26’ncı maddesinde ‘sözleşme özgürlüğü’ düzenlenmiş olup

bu maddeye göre taraflar diledikleri şekilde sözleşme yapma hürriyetine sahiptirler.

Sözleşme özgürlüğünün sınırı ise Borçlar Kanunu’nun 27’nci maddesinde

düzenlenmiştir.337Anayasa’da da ifade edildiği gibi kişinin yaşam hakkının koruma altına

alındığı belirtilmiştir.338 Medeni Kanun’un 23’üncü maddesi kapsam olarak ‘bedensel

bütünlüğe ilişkin değerleri, manevi bütünlüğe ilişkin değerleri ve ekonomik bütünlüğüne

ilişkin değerleri ’korumaktadır.

339

Maddi bedensel değerlerden yaşam hakkı, kişinin vazgeçilemez bir değer olması

m. 23 hükmündeki ahlaka aykırılık belirlenirken, hukuki işlemin kişiliğe olan etkisinden yola çıkılarak

sonuca varılmalıdır. Karş. Breitschmid/ Rumo-Jungo, Art. 27, N.9; Karş. Serozan, Medeni Hukuk, 3, N 6a.

332 Ayan, 2007, a.g.k, s.59.

333 Oğuzman,2016, a.g.k, s.196.

334 Zevkliler,2000, a.g.k., s.433.

335 Oğuzman, 2016, a.g.k, s.198; Yargıtay kararı 2. HD. 21.12.1970 T. 7156/6894 sayılı kararı.

336 Akıntürk, 2015, a.g.k, s. 361.

337 Ayan, 2007, a.g.k, s.59.

338 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 362., AY m.17: ‘’Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve

geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne

dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.’’

339 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 360.81

nedeniyle hiç kimse yaşam hakkından vazgeçemez ve öldürülmesine rıza gösterilemez.

Kişinin rızasının varlığı, öldürme fiilinin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaz. İsteğe

bağlı olarak bir kişinin öldürülmesi halinde bu durum haksız fiil ve Ceza Kanunu’nda bir

suç teşkil etmektedir. İsteğe bağlı öldürme, cinayet veya intihara yönlendirme suçu

niteliğindedir. 340

İntihar etme, kişinin kendisi tarafından hayatına son vermesi hali olduğundan,

Medeni Kanun’un 23’üncü maddesinde belirtilen hükmün kapsamında yer almaz. Çünkü

bu hüküm kişinin başkası tarafından hayatının sona erdirilmesi halinde kişilik hakkına

saldırı niteliği taşır. Bu sebeple intihar etme bu kapsamda yer almaz.341

Kişilerin hayatlarını, sağlıklarını, vücut bütünlüğünü çiğneyecek tarzda

sözleşmeler yapamazlar. Yani kural olarak kimse kendi beden bütünlüğü kapsamında

yapılan müdahalelere karşı yapılan sözleşmeler geçerli olmadığı gibi, rıza gösterilmiş

olması yapılan saldırıyı hukuka uygun hale getirmez. Ancak bu kuralın istisnası olarak,

geçerli olan sözleşmeler vardır. Kişinin, beden bütünlüğü üzerinde yapılan müdahalelerin

hukuka uygunluğu için kişinin yazılı rızası, yapılacak müdahalenin hayati tehlikeye yol

açmayacak ölçüde olması ve yapılacak müdahalenin üstün amaç taşıması şartları birlikte

gerçekleşmelidir. Örneğin, kan verme ve kan bağışlama sözleşmeleri. Bu sözleşmelerin

başkalarına yardım amacı taşıması, kan vermenin sağlık açısından herhangi bir olumsuz

etkisinin olmaması, yapılan hukuki işlemin geçerli kabul edilebilmesi için haklı bir

nedendir.342

Beden bütünlüğünün kapsamında, kişinin yaralanması, bedeninden bazı parçaların

alınması veya sağlığını bozan deney ve uygulamaların rıza dahilinde olsa da bu durum

yapılan saldırının hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaz. Ancak Medeni Kanun’un

23’üncü maddesinde yazılı onay kapsamında kişilere ait ‘biyolojik örneklerin alınması,

bu maddelerin enjekte edilmesi ve nakledilmesi’ hukuka uygundur. Fakat bu durumun

istisnası olarak kişinin rızası olsa bile, kişilik hakkından tamamen vazgeçmesi veya kişilik

hakkının devredilmesi, aşırı sınırlaması neticesini doğuracak ve tedavi niteliğinde

olmayan hallerde, yapılan işlem ve eylemlerde hukuka aykırılıktan bahsedilebilir.343

2238 Sayılı Kanun’un (Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli hakkında

340 Zevkliler,2000, a.g.k., s.436.

341 Zevkliler,2000, a.g.k., s.437.

342 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 363.

343 Zevkliler,2000, a.g.k., s.437.82

Kanun) 5’inci maddesinde, sınırlı ehliyetsizler hakkında daha kısıtlayıcı bir düzenleme

getirmiş ve sınırlı ehliyetsizlerden organ ve doku alınmasının yasak olduğu ifade

edilmiştir. Yani veli veya vasinin onayı olsa dahi organ ve doku verilemez.344

Kişinin rızasına bağlı olarak kendi üzerinde yapılacak müdahaleler, genellikle

kişinin hayatının kurtarılması veya sağlığına kavuşturulması amacını taşımaktadır. Bunun

yanı sıra başkalarının sağlığa kavuşmaları veya hayatlarını kurtarmaya yönelik

müdahaleler de kişilere zarar vermediği hayat ve sağlığını tehlikeye düşürmediği

müddetçe geçerlidir.345

Kişinin iznine bağlı olarak ve hasta kimselere naklederek onların hayat ve

sağlıklarını kurtarmak maksadıyla kan alınması hukuka aykırı değildir. Ancak kişinin

kanı alındıktan hemen sonra eski sağlığı yerine gelmeden ikinci kez kan alınması,

sağlığına karşı bir saldırı sayılabilir346

.

Manevi bütünlüğe ilişkin değerler; özgürlük, şeref, haysiyet, isim, resim ve sır

çevresidir. Kişinin her ne kadar özgürlüğünden vazgeçmesi mümkün olmasa da

sınırlanması mümkündür. Özgürlüğe ilişkin sınırlama hukuka ve ahlaka aykırı

olmamalıdır. Örneğin, kişinin köle olacağı, dinini değiştireceği şeklindeki sınırlamalar

batıldır.347 Şeref ve haysiyet kişilik hakkı içinde yer alan en önemli manevi değerlerden

olup tümüyle vazgeçmek veya aşırı derecede sınırlandıran işlemler geçersizdir.

Sır çevresi, kişinin mahremiyet alanını ifade etmektedir. Gizlilik (mahremiyet),

kişiliğin özgürce geliştirebilmesi, yaratıcılığın ortaya konabilmesi için varlığı zorunlu bir

durumdur. 348 Mahremiyet alanının korunması konusunda İnsan Hakları Evrensel

Beyannamesi’nin 12. maddesi örnek olarak gösterilebilir.349 Sır çevresinin korunması

hakkında en önemli hükümler Anayasa’da yer almaktadır. Bu maddeye göre350 her kişi

özel ve aile yaşamına saygı duyulmasını talep etme imkanına sahiptir. Aynı şekilde sır

344 Zevkliler,2000, a.g.k., s.439.

345 Zevkliler,2000, a.g.k., s.440.

346 Zevkliler,2000, a.g.k., s.440.

347 Ayan, 2007, a.g.k, s.61.

348 Ayan, 2007, a.g.k, s.61., Özsunay,E. (1970). Gerçek Kişilerin Hukuki Durumu, İstanbul :Filiz Kitabevi,

s.127-128 ; Erem,F. (1970) Teknik İlerleme ve Ceza Hukuku, AHFD, C.27, S. 3-4, s.16; Özdeş,O. (1974).

Tabii Hukuk Açısından Özel Hayatın Gizliliği, DD, S.14-15, s. 87.

349 Ayan, 2007, a.g.k, s.61. Söz konusu metinlere ilişkin açıklamalar için bk., Özsunay,1970, a.g.k.,s 180.

350 AY m.20.83

çevresi TMK 23 ve 25’inci maddelerde, TBK 49’uncu maddesiyle korunmaktadır.351

Teknolojinin gelişmeyle özel hayat bilgilerinin sanal ortamda paylaşılması, kişinin

rızası dışında işlem yapılabilmesinin kolaylığı bu gibi faaliyetlerin rahatça yapılmasına

sebep olmuştur. Özel hayatın gizliliğinin korunması, kişinin başkaları tarafından izlendiği

endişesi, kişiyi pasif ve endişeli hale getirebilme hali de düşünüldüğünde bu hakkın ne

kadar önemli olduğu açıkça görülmektedir. Toplumda diğer kişilerin özel yaşamları iyice

merak konusu olmuş medya yayınlarıyla söz konusu özel hayatların açıklanması rant

haline gelmiştir. Bu durum kişilerin özel yaşamının gizliliğini tehlikeye atmıştır.352

Özel hayatın gizliliği konusunda ihlallerin kim tarafından gerçekleştiği de

önemlidir. İlk olarak devlet tarafından kişinin özel yaşamının ihlali ve ikincisi de kişiler

veya kuruluşlar tarafından yapılan ihlallerdir. Devlet tarafından ihlaller asker, polis, vergi

memuru gibi kişiler tarafından gerçekleştirilirken ikincisi kişilerin özel hayatlarının

bilgisayar ortamında olması ve sosyal medyada özel hayatın sıklıkla paylaşılması

sebebiyle ihlaller siber alanda gerçekleşmektedir. 353

Kişinin, ekonomik faaliyetleri açısından Medeni Kanunu’nun 23/2 maddesi

oldukça önem kazanmaktadır. Kişinin, ekonomik varlığını tehlikeye düşürecek nitelikte

ağır taahhütler geçersiz sayılacaktır. Örneğin, ‘kelepçeleme sözleşmeleri’

.

354 Federal

Mahkeme ve Yargıtay Kararlarında355bu konuda getirilen ilkeler , sözleşme kapsamında

taraf olanlardan biri hakkında iktisadi açıdan özgürlüğünün devredilmesi manası ortaya

çıkıyorsa, her iki taraftan birinin keyfine tabi olarak ilerliyorsa, taraflardan biri için

özgürlüğünün öz kısmı tehlikeye düşüyorsa, Medeni Kanun 23/2 hükmüyle bağdaşmamış

olacaktır.356 Aynı zamanda sözleşmedeki süresinin ekonomik koşullar dikkate alındığında

çok kısa veya uzun kalması da kişilik hakkının ihlali niteliği taşıyabilecektir.357

1.4.4. Dışa Karşı Korunma

351 Ayan, 2007, a.g.k, s.62.

352 Efil, A.Y. (2019). Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali Suçu, Ankara: Adalet Yayınevi, s.32.

353 Efil, 2009, a.g.k., s.34.

354 Oğuzman, 2016, a.g.k., s.201.

355 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 11.2.1976 T. E. 1973/4-1088, K. 1976/209.

356 Oğuzman, 2016, a.g.k., s.201.

357 Oğuzman, 2016, a.g.k., s.202, Karabağ-Bulut s. 308 vd.,84

Medeni Kanun’un 24’üncü maddesi, kişilik haklarından herhangi birine karşı

saldırı niteliğinde bir davranış gerçekleştiğinde hak sahibi olan kişiye korunmayı talep

etme yetkisi sunmaktadır. Kişiler, mutlak bir hak olan kişilik hakkına dayanarak, kişiliğe

karşı müdahale edilmemesini isteme yetkisi de bulunmaktadır.358

Doktrinde Medeni Kanun’un 24’üncü maddesinin 2’nci fıkrasının isabetsiz bir

hüküm olduğu görüşü ifade edilmiştir. Bu görüşe göre, hukuka aykırılık kavramının

tanımının yapılması ve diğer kişilik hakkı hallerini tanımlamamak yanlış anlaşılmalara

mahal verecektir. Aynı zamanda saldırıya uğrayan kişinin rızasının hiçbir kayıt

koyulmadan hukuka aykırılığı kaldıran bir neden olarak kabul edilmesi, Medeni

Kanun’un 23’üncü maddesinin temel felsefesinin geniş ölçüde inkârı anlamına

gelmektedir.359

Kişilik hakkı saldırıya maruz kalan kişi, istisnai hallerde kendi hakkını bizzat

koruma yolu bulunsa da normal koşullarda olması gereken devletin yetkili organları

aracılığıyla koruma istenmesidir. Bütün koruma yollarının ön şartı kişilik hakkına yönelik

hukuka aykırı bir müdahalenin mevcut olması gerekmektedir.360 Kişiliğin tamamen

korunması, yalnızca haksız saldırının sona erdirilmesi veya saldırı tehlikesinin önlenmesi

şeklinde gerçekleşmez. Bu gibi saldırılar sonucunda kişilerin maddi ve manevi

zararlarının ortaya çıkması muhtemeldir. Kişiliğin korunması amacıyla uğranılan

zararların giderilmesi gerekmektedir. TMK 25’inci maddesinde361 ‘maddi veya manevi

tazminat ve vekaletsiz iş görme davalarının’ açılabileceği ifade edilmiştir.362

Maddi bütünlüğe yönelik saldırılar, bir kimsenin vücut bütünlüğüne karşı üçüncü

358 Oğuzman, 2016, a.g.k., s.207.

359 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 381.

360 Ayan, 2007, a.g.k, s.63.

361 Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş

olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. Davacı bunlarla birlikte,

düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.

Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan

kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.

Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri

sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez. Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya

davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.

https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf ( E.T. 22.01.2023).

362 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 381-382.85

kişilerden gelen hukuka aykırı saldırılar, kişinin maddi bütünlüğüne, hayat ve sağlığına

zarar verecek mahiyette olduğundan, kişilik hakkına karşı yapılmış bir saldırı olarak

görünmektedir. Örneğin, bir kimseyi yaralamak, öldürmek hayata, cana ve haliyle maddi

bütünlüğe karşı yapılmış bir saldırı sayılır. Maddi bütünlük ve beden tamlığına karşı bir

kişinin sesine ve yüz güzelliğine karşı yapılmış olan saldırılarda bu kapsamdadır.363

Maddi bütünlüğe yönelik saldırıların çoğu Türk Ceza Kanunu kapsamında bir suç

sayılması ve bir ceza yaptırımına bağlanmış olması, bu saldırıların önlenmesi amacıyla

Türk Ceza Kanunu hükümleri daha etkin ve daha hızlı sonuca götürücü niteliktedir. 364

Kişilerin onayı alınmaksızın yapılan tıbbi müdahalelerin ve ameliyatların da

kişiliğe karşı saldırı niteliğinde olup olmadığı sorunu gündeme gelmektedir. Bu konuda

bilimin çizmiş olduğu kapsamlar içinde kalmak koşuluyla yapılan müdahaleler, yüksek

bir amaç olan kişinin hayatını kurtarmak amacıyla yapılmış olduğundan, gerçek ve teknik

anlamda kişiliğe karşı yönlendirilmiş hukuka aykırı saldırı olarak kabul edilemezler. 365

Manevi bütünlüğe yönelik saldırılarda asıl maksat saldırıya uğrayan kişiye manevi

keder ve üzüntü verilmesi, gücendirilmesi, manevi huzur ve sükunun bozulması şeklinde

gerçekleşmektedir. Örneğin, ölülerin şeref ve itibarını zedeleyecek şekilde sözler, ölülerin

hatırasına karşı yapılmış olan yersiz saldırılar, yakınları üzerinde kötü etkiler uyandırması

sebebiyle onların manevi bütünlüğüne karşı saldırı niteliğindedir.366

Bir kişi hakkında mesnetsiz iddialarda veya ihbarlarda bulunulması, bir kısım

asılsız iddiaları başkalarına nakledilmesi,

367 iftirada bulunulması, bir kişi hakkında

363 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 384., 4. HD 27.03.1979 13013/4136, YKD 1980, S 2, sh 216.

364 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 384

365 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 384.

366 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 385.

367 Bkz: Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/4129 Karar No: 2018/617 Sayılı Kararı: Davacı Vekili,

Davalı Şirkete Ait “www.güneydoğutv.com” Adlı İnternet Sitesinin 09/12/2011 Tarihli Yayınında Yer Alan

“7 Kişilik ‘yardım’ Şebekesi Çökertildi” Başlıklı Haberin Gerçeği Yansıtmadığını, Asılsız Ve Hukuka Aykırı

Olduğunu Ve Davacının Kişilik Haklarına Saldırı İçerdiğini Belirterek, Oluşan Manevi Zararının

Davalıdan Tazmini İsteminde Bulunmuştur. Mahkemece; Dava Konusu Haber Başlığının Değer Yargısını

Aşan Ve Suç İthamı İçeren Bir İfade Olduğu, Habere Konu Edilen Kişiler Hakkında Henüz Suçu

İşlediklerine Dair Bir Yargı Kararı Olmadığı Ve Basının Eleştiri Özgürlüğü Sınırlarını Aşarak Somut Suç

İthamı İçeren Bir Şekilde Haberi Yayınladığı, Somut Olayda Üstün Tutulması Gereken Değerin Davacının

Özel Hayata Saygı Ve Kişilik Haklarının Korunması İlkeleri Olduğu Ve Yayın Nedeniyle Davacının Kişilik

Haklarının Zarar Gördüğü Gerekçesiyle Davanın Kısmen Kabulüne Karar Verilmiştir.86

gerçeğe aykırı şekilde yanlış bilgiler vererek kötü duruma düşürülmesi kişilik hakkının

ihlali niteliğindedir. Bu tür saldırılar söz veya yazıyla yapılabilir. Aynı zamanda

fotomontaj, karikatür ve benzeri yollarla da gerçekleşebilir.368

Sır çevresi veya gizlilik alanı, kişiler tarafından sır olarak kalmasını istedikleri

maddi veya manevi bazı eksiklikleri, engelleri ve hastalıkları da sır alanına girmektedir.

Bu nedenle rızası olmadan bir başkasının özel veya mesleki hayatını gözetlemek bu

kapsamda yer alır. Örnek olarak, bir kimsenin mektuplarının açılması, telefonlarının

dinlenmesi, bir avukatın veya hâkimin açılan bir dava hakkında başka ortamlarda

bahsetmesi, bir doktorun cinsel veya ruhsal bir hastalık geçirmiş hastasını ifşa etmesi

sayılabilir.369

1.4.4.1.Koruyucu Davalar

Kişilik haklarına yönelik hukuka aykırı saldırıya uğrayan kimselere Medeni

Kanun kapsamında çeşitli talep hakları tanınmaktadır. Bu kapsamda kişilerin, kişilik

hakkına yönelik saldırıların durdurulması ve tekrarının önlenmesini isteme yetkisi ve

hukuka aykırı saldırılar neticesinde uğranılan maddi ve manevi her türlü zararın

giderilmesini isteme yetkisi bulunmaktadır.370

3444 sayılı kanunla değişiklik olmadan önce, TMK 24’üncü madde gereğince,

kişilik hakkı saldırıları durumunda, tecavüzün men’i davası ile maddi ve manevi tazminat

davasının açılabileceği düzenlenmiştir. 371

Önleme Davası

Henüz gerçekleşmemiş olan, kişilik hakkına yönelmiş bir tecavüz olasılığının

kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda saldırıyı önlemek maksadıyla açılan dava ‘önleme

davası’dır. Bu dava saldırının eylemine yönelik olup neticeye yönelik değildir. Bu davada

henüz gerçekleşmiş bir tecavüz bulunmamakta olup saldırının yakın zamanda olacağına

368 Akıntürk 2015, a.g.k., s. 386. ; Yargıtay,4. HD. 14.5.1984, 1995/4747, YKD. 1984, S.11, s.1662.

369 Akıntürk 2015, a.g.k., s. 391

370 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 394.

371 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 394.87

dair kuvvetli şüphe vardır.372

3444 sayılı Medeni Kanun’dan önce Medeni Kanun’un 24’üncü maddesi ile

saldırının kaldırılması ve tazminat davaları düzenlenmişse de saldırının

yasaklanmasından bahsedilmemiştir. Ancak 3444 sayılı Medeni Kanun’da ise saldırının

önlenmesi davası 24’üncü madde kapsamında düzenlenmiştir. Öğretide kabul edilen

görüşe göre, 3444 sayılı Kanun ile bu davadan ayrıca kanunda söz edilmemiş olması söz

konusu davanın açılmasına engel değildir. Tecavüzün önlenmesi davası, saldırının

kaldırılması davasının içinde gizlidir.

373

Önleme davasının özü kişinin fiil ve hareketlerinin yakın zamanda, henüz mevcut

olmayan, gerçekleşme olasılığı muhtemel görülen hukuka uygun olmayan saldırılardır.

Söz konusu davayla saldırının gerçekleşmesi imkânı önlenmiş olur. Örneğin, bir derginin

tanınmış bir sanatçının özel hayatını yayınlamaya başlayacağını bildirmesi durumunda,

henüz gerçekleşmiş bir saldırı yokken gelecekte gerçekleşme tehlikesi her an

mevcuttur.374 Doktrinde bu davayı kaçınma davası olarak isimlendiren yazarlar

bulunmaktadır.375

Bu dava, şimdilik var olmayan ancak yakın bir vakitte yapılacağı hakkında açık

belirtilerin olduğu saldırıları önlemek için açılmaktadır. Yani ortada devam eden bir

saldırının bulunması halinde saldırının kaldırılması davası açılmalıdır. Ancak saldırının

tekrar ortaya çıkması söz konusuysa, saldırının önlenmesi davası açılabilecektir.376

Önleme davasında, haksız olan saldırının gerçekleşeceği hakkında belirtiler

olması yeterli olup, ayrıca kusurun varlığı aranmaz. Cezalandırmayı gerektiren, suç

oluşturan bir durumun varlığına da gerek yoktur. 377 Örneğin, bir internet sitesinde bir

kimsenin çıplak fotoğraflarının yayınlanacağına ilişkin duyuru veya reklam yapılması

halinde bunlar delil olarak ileri sürülerek önleme davası açılarak bu saldırının

durdurulması istenebilir. Saldırı ve saldırı olma olasılığının takdirinde söz konusu

iddianın ciddi ve objektif kriterler uygun olması gerekir.378

372 Belli, 2008, a.g.k., s.80.

373 Zevkliler,2000, a.g.k., s.474.

374 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 396.

375 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 398.; Zevkliler,2000, a.g.k., s.474. ;

376 Zevkliler,2000, a.g.k., s.474.

377 Zevkliler,2000, a.g.k., s.474.; Belli, 2008, a.g.k., s.81.

378 Belli, 2008, a.g.k., s.8188

Önleme davalarında verilecek olan hüküm, yapmama yükümlülüğü içermektedir.

Hüküm verilirken de hâkim somut bir karar verilmeli, genel ifadeler yerine olaya ilişkin

detaylar ifade edilmelidir.379

Önleme davasını açmak için özel bir süre öngörülmemiştir. Saldırı tehlikesinin

devam etmesi halinde önleme davası açılabilmektedir. Saldırı olasılığı artık yoksa veya

saldırı başlamışsa önleme davası açılamaz.380

Önleme davası neticesinde verilen yayının önlenmesi veya söz konusu internet

ortamındaki durumu önleyici kararlar İİK 30’un madde kapsamında icrai niteliktedir. Bu

nedenle tespit davalarından farklıdır. Söz konusu kararın yerine getirilmemesi halinde ise

hapsen tazyik işlemi uygulanabilecektir. Hâkim önleme davasıyla talep sahibiyle ilgili

yayın yapmayı düşünen yayıncılar veya kuruluşlara bu yayının yapılmaması hakkındaki

kararı tebliğ ederek söz konusu yayının yapılmamasını emretmektedir.381

Önleme davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir ve genel

yetkili mahkeme davalı tarafın ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi olsa da kişilik

hakkına karşı saldırı halinde davacının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi de

yetkilidir. 382

Saldırıya Son Verilmesi Davası

Şahsi değerlere karşı ve sürmekte olan tecavüzlere karşı açılan dava, saldırıya son

verilmesi davasıdır. Bu dava, mevcut saldırının ortadan kaldırılması, saldırıya son

verilmesi amacıyla açılmaktadır. Söz konusu saldırının başlamakta ve sürmekte olması

bir koşuldur. Saldırının başlamamış olması veya bitmiş olması halinde bu dava

açılamayacaktır. Saldırının sona ermesi halinde artık tazminat davasından bahsedilebilir.

Bu sebeple, süregelen saldırı eylemi değil de saldırı durumunun varlığı gerekir.383

Örneğin, bir kişinin rızası olmadan panolarda resminin yayınlanması veya özel hayatının

379 Belli, 2008, a.g.k., s.82

380 Belli, 2008, a.g.k., s.82.

381 Belli, 2008, a.g.k., s.82.; Özel, C. (2003), Kitle İletişim Araçları ve Kişilik Haklarının Korunması,

İstanbul: Arion Yayınevi, s.119.

382 Belli, 2008, a.g.k., s.82.

383Zevkliler,2000, a.g.k., s.472; Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 396.; Belli, 2008, a.g.k., s.83.;

Özel,2003,a.g.k.,s120.89

bir internet ortamında yayınlanması halinde bu durumun devam etmesi sonucu saldırıya

son verilmesi davası açılabilecektir.

Bu davanın açılması için hukuka aykırılık tek başına yeterlidir ve ayrıca kusur

şartı aranmamaktadır. Ayrıca bir zararın doğmuş olması da aranmamaktadır. Bir zarar

doğmuş ise kişi bu zararın kaldırılmasını da Medeni Kanun’un 24’üncü maddesi

kapsamında talep edebilir ve maddi, manevi tazminat davası da açabilir. Aynı zamanda

Borçlar Kanunu’nun 49’uncu maddesiyle manevi tazminat talebinde bulunabilir.384

Saldırıların kaldırılması, genel olarak ‘manevi, mesleki ve ticari değerlere’

yönelen saldırılarda söz konusu olmaktadır. Maddi bedensel değerler açısından saldırıya

son verilmesi davası açılması genelde mümkün olmamaktadır. Çünkü öldürme veya

yaralama fiilleri genelde ya son bulmuştur ya da daha başlamamıştır. Süregelen saldırılar

olarak nitelendirilemez. 385

Bu dava, saldırıyı kaldırmaktan ziyade, saldırının sonucunun ortadan kaldırılması

amacına yöneliktir. Medeni Kanun’un 24’üncü maddesiyle saldırının kaldırılması

davasının, saldırıyı oluşturan fiilin ilanı ve başkalarına duyurulmasını da kapsamaktadır.

Bu istemin amacı da saldırının sonucunu kaldırmaya yöneliktir.386

Saldırının durdurulması davası neticesinde verilen karar icrai nitelikte olup İİK

343’üncü maddeye göre karara uyulmaması halinde ‘tazyik hapsi cezası’

öngörülmüştür.387

Önleme davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir ve genel

yetkili mahkeme davalı tarafın ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi olsa da kişilik

hakkına karşı saldırı halinde davacının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi de

yetkilidir.388

Tespit Davası

Hukuka aykırı saldırıların gerçekleşmekte veya gerçekleşme ihtimalinin olduğunu

tespit etmek maksadıyla açılacak olan dava türüne tespit davası denilmektedir. Bu davayla

384 Zevkliler,2000, a.g.k., s.473.; Belli, 2008, a.g.k., s.83.

385 Zevkliler,2000, a.g.k., s.473.

386 Zevkliler,2000, a.g.k., s.474.

387 Belli, 2008, a.g.k., s.83.

388 Belli, 2008, a.g.k., s.84.90

sadece hukuka aykırı saldırının varlığının saptanması amaçlanmaktadır.389

Medeni Kanun’un 24’üncü maddesinde tespit davasından bahsedilmiştir. Ancak

kanundaki düzenleme haksız saldırının sona ermesine rağmen etkilerinin devam etmesi

halinde hukuka aykırılığın tespitini kapsamaktadır. Buna rağmen henüz sona ermemiş

bulunan veya kısa zamanda meydana gelecek bir ihlalin tespitini talep etmeye mâni olacak

bir durum yoktur. Medeni Kanun’un 25’inci maddesinde ismin korunması kapsamında,

isme yönelik saldırıların tespiti hakkı da tanınmıştır. Bundan dolayı 3444 sayılı Kanunun

madde 24/a bendinin yürürlüğe girmesinden önce kişisel değerlerden isim hakkı için

tespit davası hakkının olması, diğer kişisel değerler açısından da geçerli olacağı kabul

edilmiştir. Ayrıca bu madde eklenmeden önce öğretide, kişisel saldırının yapılmış ve

bitmiş olması halinde, tespit davasının açılamayacağı ve şartları sağlaması halinde ancak

tazminat davası açabileceği kabul edilmiştir. 390

Hâkim, tespit davası açıldığı zaman öncelikle saldırıya konu bir kişisel değerin

mevcutluğu ve kişilerin bu davayı açmada hukuki yararının bulunup bulunmadığını tespit

eder. Sonrasında ise bu kişisel değere yönelik saldırının varlığını ve hukuka aykırılığını

tespit eder.391

Tespit davası sonucunda, saldırının geçmişe yönelik varlığının tespiti hakkındaki

kararın, ayrıca ilan edilmesi ve üçüncü şahıslara bildirim yapılmasının istenebileceği de

ifade edilmiştir.392

Tespit davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir ve genel yetkili

mahkeme davalı tarafın ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi olsa da saldırının

gerçekleşmiş olduğu yer mahkemesinde ve saldırıdan zarar görmüş kişinin ikametgahının

bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.393

Tespit davaları neticesinde verilen kararların icrailik özelliği yoktur. Yalnızca

hukuka aykırılığın varlığını tespit etmek amaçlanmıştır. Fakat söz konusu tespit davası

başka bir icrai davaya esas teşkil edebilir veya delil olarak kullanılabilir.394

389 Zevkliler,2000, a.g.k., s.475.; Belli, 2008, a.g.k., s.84.

390 Zevkliler,2000, a.g.k., s.475.; Özel, 2003, a.g.k., s.120

391 Zevkliler,2000, a.g.k., s.475.

392 Zevkliler,2000, a.g.k., s.476.

393 Belli, 2008, a.g.k., s.84.

394 Belli, 2008, a.g.k., s.84.; Özel, 2003, a.g.k., s.12091

Kararın İlanı ve Üçüncü Kişilere Bildirilmesi

Türk Medeni Kanun’un, 25/2’nci maddesiyle davacıya, koruyucu davalarla

birlikte düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi veya yayımlanmasını talep

etme hakkı tanınmıştır. Eski 3444 sayılı Kanun’un TMK 24/a maddesinde,

‘saldırının

önlenmesi, kaldırılması ve son verilmesi’ kararlarının etkili olacak şekilde yerine

getirilmesi için, tedbir niteliğinde, kişiye bazı istem hakları tanınmıştır. Kişiler saldırının

önlenmesi, durdurulması ve tespiti hakkındaki kararın başkaları tarafından bilinmesi ve

gereğinin yerine getirilmesi için, hâkimden kararın yayınlanmasını veya kararın üçüncü

kişilere bildirilmesini isteyebilir. Söz konusu madde kapsamında belirtilmeseydi bile

HMK 101 ve devam eden hükümler kapsamında alınması gereken önlemlerin alınmasını

talep etme hakkı bulunmaktadır. Ancak burada yaşanabilecek problem, mahkemelerin

tedbir kararını verebilmesi için bir menfaatin yani tehlikede olan bir çıkarın varlığının

zorunluluğudur. Bundan dolayı Medeni Kanun’un 24/a maddesinde önlem amacıyla bu

istemin açık bir şekilde düzenlenmesi, uygun olmuştur.395 Eski kanun sadece tespit davası

için değil, bütün koruyucu davalar adına kararın yayımlanması veya üçüncü kişilere

bildirilmesi talebini hükme bağlamıştır396

Düzenlenecek hükmün yayımlanmasının şekil ve kapsam açısından nasıl olacağını

durum ve koşullara göre hâkim belirleyecektir. Bu haksız fiilin üzerinden uzun zaman

geçmiş olması durumunda, tekrar yayımlanmasının sonuçları ve hukuki yararın varlığı da

göz önüne alınarak hâkim re ’sen karar verme hakkına sahiptir.397

İnternet aracılığıyla yapılmış olan haksız saldırılarda, saldırının etkisi daha geniş

olabileceğinden mahkeme ilamının üçüncü şahıslara bildiriminden ziyade yayımlanması

durumu daha etkili bir yol olacaktır. Sonlanmış bir hukuka aykırı saldırının tespiti ile

hükmün ilanı yoluyla saldırının sonlanmış etkisinin bertaraf edilmesi kişiler açısından

manevi bir doyum sağlayacaktır. Öğretide, bu durumun bir manevi tazminat olup

olmayacağı hakkında farklı görüşler bulunmaktadır.398

395 Zevkliler,2000, a.g.k., s.477.

396 Kılıç, N. (2018), İnternet Ortamında Kişilik Haklarına Saldırıdan Doğan Hukuki Sorumluluk, Çankaya

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, s.88; Özel, S(2004).

Uluslararası Alanda Medya ve İnternette Kişilik Haklarının Korunması. Ankara: Seçkin Yayınları, s.67.

397 Kılıç,2018, s.89.

398 Kılıç,2018, s.89.92

Türk Borçlar Kanunu m. 58/2'nci madde hükme göre, hâkimin tazminat dışında

farklı bir şekilde bu isteği giderebileceği, ayrıca saldırıyı kınayan bir karar verebileceği

ve bu kararın yayımlanabileceği ifade edilmiştir. Ancak MK. m. 25 hükmünde yalnızca

hukuka aykırılığı tespit eden kararın yayınlanması ifade edilmişken, TBK. m. 58'de

hâkimin kınama kararının yayınlanması ifade edilmiştir. Kınama kararı için manevi

tazminat davası koşullarının olması gerekirken, tespit kararının yayımlanmasında bu

koşullar aranmayacaktır. Manevi tazminat davasının açılması halinde ayrıca tespit

davasından bahsedilemeyecektir. Bu sebeple sonlanmış saldırı da devam eden etkiyi

bertaraf etmek amacıyla hukuka aykırılığın tespiti ve kararın yayımlanması talebiyle

birlikte, koşulları varsa manevi tazminat olarak bir miktar para ödenmesi de

istenebilecektir. 399

Söz konusu kararın yayınlanması aşamasında üçüncü kişilere duyurulurken

dengenin sağlanması önemlidir. Örneğin, bir gazetenin beşinci sayfasında ve dokuz punto

büyüklüğünde bir haberle kişilik haklarına tecavüz gerçekleşmişse mahkeme tarafından

verilen düzeltme ilanı verme kararı da aynı şekilde gazetenin beşinci sayfasında ve dokuz

punto şeklinde olmalıdır.400 Aynı zamanda bu karar isteğe bağlı olarak verilecek bir karar

olup hâkimin talep olmadan kararı üçüncü kişilere bildirmesi veya yayınlaması hukuka

uygun görülmemiş ve Yargıtay tarafından bozma nedeni kabul edilmiştir.401

Düzeltme ve Cevap Hakkı

Bu hakkın temel kaynağı Anayasa’nın 32’nci maddesi olup kitle iletişim

araçlarıyla yapılan hukuka aykırı saldırıların önlenmesi amacıyla düzenlenmiştir. Ayrıca

bu hak, şahısların onur ve saygınlığına karşı gerçek olmayan yayınlarla yapılan saldırılar

nezdinde de koruma sağlamaktadır. Söz konusu maddeye dayanılarak süreli basılı eserler,

TRT yayınları, özel radyo ve televizyon yayınları ile internet ortamında yapılan yayınlar

için ayrı ayrı yasal düzenlemeler yapılmıştır.402

Düzeltme ve cevap hakkı kapsamında kişiler etkin ve hızlı bir şekilde yayın

399 Oğuzman K. ve ark (2012). Kişiler Hukuku. İstanbul: Filiz Kitabevi, s.224.; Kılıç,2018,s.89.

400 Kılıç,2018, s.90; Bulut, 2006,a.g.k., s.179.

401 Kılıç,2018, s.90; Bulut,2006, s.179.

402 Belli , 2008, a.g.k., s.77 ; Tatar, E. (2008) Yasalarımızda Tekzip(Düzeltme ve Cevap) Hakkı ve

Uygulaması, Ankara Barosu Dergisi, Yıl:66, S:4 ,s.97. ; Özel, 2003, a.g.k., s.29.93

sebebiyle meydana gelen yanlış anlaşılmalar ve kötü neticeleri engellemek için bu yayına

karşı, cevap verebilir veya düzeltme yazabilirler. Bu hak diğer başvuru yollarına nazaran

daha etkin ve hızlı çözüm sağlamasıyla bilinmekte olup yayın konusu hakkında kişilere

gerçeğin ne olduğunu kamuoyuna açıklama imkânı vermektedir. Ayrıca bu hakkın

kullanılması diğer başvuru haklarından vazgeçtiği anlamına gelmediği gibi başvurmaya

engel bir durum oluşturmaz, diğer başvurularda delil olarak kullanılmaz.403

Düzeltme ve cevap yazısında, buna sebep olan eser ve kaynak belirtilerek kısa bir

şekilde ifade edilir. Düzeltme ve cevap hakkına sahip olan bir kimsenin ölümü halinde

mirasçıları tarafından bu hak kullanılabilir. 404

Tekzip hakkı kişilere, ihlal hangi yolla yapılmışsa aynı ortamda cevabının

verilmesi olanağı tanımaktadır. Örneğin; internet ortamında yapılmışsa, cevabın aynı

ortamda verilmesi imkânı sağlayarak kişiye aynı silahla savunma imkânı vermektedir.405

Yargıtay’ın 406 yerleşmiş içtihatları doğrultusunda haberleşme hakkı; haberin

görünürdeki gerçeğe uygun, güncel olması, kamu yararının bulunması, haberin veriliş

biçimiyle özü arasında düşünsel bir bağ bulunması koşullarını birlikte taşıması

gerekmektedir. Haber verme hakkının bu unsurlardan birini taşımadığı durumda haber ve

403 Tatar, 2008, s.97 ; Ongun, C. (2012), Medya Yayınlarına Karşı Cevap ve Düzeltme Hakkı, İstanbul

Barosu Dergisi, 1. Sayı,s. 52; İçel,Ü (2009) Kitle Haberleşme Hukuku, İstanbul: Beta Yayınları,

(https://www.istanbulbarosu.org.tr/HaberDetay.aspx?ID=6683 ) Erişim Tarihi: 22.11.2023 ; Yargıtay 7. CD.

15469 K. 27.09.2006 T. sayılı kararında: ‘’5187 sayılı Basın Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca kullanılan

düzeltme ve cevap hakkının, kişilik haklarına saldırı ve gerçeğe aykırı yayın yapılmasına karşı düzenlenmiş

bir hak olduğu, ancak bunun haber verme hakkının sınırlanmasına yol açacak yaygınlıkta

kullanılamayacağı, ilgilinin gerçeğe aykırılık iddiasının objektif ölçülere dayanılarak değerlendirilmesi

gerektiği, düzeltme ve cevap hakkı kullanılırken suç unsuru içermeyen ve üçüncü kişilerin hukuken korunan

menfaatlerine aykırı olmayan ifadelerin kullanılması gerektiği, ayrıca tekzip metninin ilişkin olduğu yazının

cevap vereni ilgilendiren kısmından fazla olamayacak biçimde düzenlenmesi zorunluluğuna uyulmadığı

gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş ve

CMUK’un 343. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu yazılı emre atfen ihbar olunmuş

bulunmakla gereği görüşülüp düşünüldü: Karar: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazılı emre

dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden, Sonuç : Adapazarı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin

07.01.2005 gün ve 2005/42 müt. sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca Bozulmasına...’’

;

404 Belli, 2008, s.79.

405 Tatar, 2008, s.97 ;

406 Bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 13.2.2007 T. ve 2007/7-28 E.-2007/34 K. sayılı; Yargıtay

4.C.D.’nin 5.3.2008 T. ve 2006/10095 E.- 2008/2274 K. sayılı ilâmı94

eleştiri hukuka aykırı olarak değerlendirilerek bu hakkın saldırıya uğradığı kişisel hak

korunacaktır. Saldırı şartlarının gerçekleşmesi halinde, yayım sebebiyle hakkı ihlal edilen

şahıs tekzip yazısının yayımlanmasını talep edebilecektir.407

Saldırının etkilerini önlemek maksadıyla düzeltme ve cevap hakkının kullanılması

için kısa süreler verilmişse de uygulamada kararların geç yazılması ve tebligatların geç

yapılması aynı şekilde itiraz süreçleriyle birlikte düzeltme ve cevap metinlerinin

yayınlanması gecikmektedir. Ayrıca kişiler yayınlanan haber sansasyonel olsa da

yaratacağı etki ve tiraj sebebiyle alınabilecek adli para cezalarının düşük olması ve

caydırıcılığının bulunmaması sebebiyle, ödenecek adli para cezalarını kabul ederek yayını

yapmaktadırlar.408

İnternet aracılığıyla gerçekleşen düzeltme ve cevap hakkı doğuran en önemli

durumlardan biri kişinin onur ve saygınlığının rencide edilmesi halidir. Bunun hakaret

veya sövme düzeyinde olmasına gerek yoktur. Bu düzeye ulaşmışsa cevap ve düzeltme

hakkının yanı sıra savcılığa şikâyette bulunmak, maddi ve manevi tazminat davası açma

hakları da ortaya çıkacaktır. İnternet ortamında gerçekleştirilen yayında kullanılan

kelimelerin, yapılan tanımlamaların onur ve saygınlığı rencide edip etmeyeceği

konusundaki tespiti, yayında sözü edilen kişilerin toplumdaki yeri de dikkate alınarak

objektif bir şekilde hâkim değerlendirecektir.409

Kişisel Veriler ve Unutulma Hakkı

Özel yaşamın gizliliği hakkının bir türü olan kişisel verilerin korunması, kişilerin

kimliklerini belirli hale getirmeye imkan veren her türlü bilgiyi ifade etmektedir. Kişisel

verilerin korunması Anayasa’da özel hayatla ilgili 20’nci maddeye eklenerek son

fıkrasında düzenlenmiştir. Özel yaşamın korunması her şeyden öte kişinin yaşamının

gizliliğinin korunması, kamusal makamlar aracılığıyla özel yaşama müdahale

edilmemesini ifade etmektedir.410

Kişisel veriler yalnızca kişiye ait kimlik bilgilerini kapsamamakta ayrıca kişinin

407 Tatar, 2008, s.100.

408 Belli, 2008, a.g.k., s.80.

409 Özel, 2003, a.g.k., s.34.

410 Çelik,Y. (2017). Özel Hayatın Gizliliğinin Yansıması Olarak Kişisel Verilerin Korunması Ve Bu

Bağlamda Unutulma Hakkı,TAAD, Yıl:8, Sayı:32, s. 395.95

fiziki, ailevi, ekonomik, kültürel, siyasi özellikleriyle alakalı bilgileri de kapsamaktadır.411

Unutulma hakkı ise kişilerin , geçmiş verilerinin ve izlerinin silinmesini hedefleyen

bir haktır. Zira kişiler intermet aracılığyıla paylaşılan rahatızlık verici içeriği ve

kendilerinin paylaşmış olduğu kişisel verilerini silme ve daha fazla yayılmasını önleme

imkanında sahiptirler. Aynı zamanda unutulma hakkı, kişilerin rızaen verdiği bilgiyi ve

üçüncü kişiler tarafından paylaşılan, işlenen ve yayılan tüm verileri kapsamaktadır.

Unutulma hakkı, kişilere “ ‘yeni bir başlangıç yapma ” imkanı sağlayarak kişinin

geçmişindeki hatalarını örtmesi ve yeniden hayatına devam edebilmesi açısından son

derece önemlidir. Yani, bu hak, kişilerin belli bir zaman dilimindeki kişisel verileri

hakkında, özgürce hak sahibi olabilmesi hakkına dayanmaktadır.412

Unutulma hakkıyla alakalı verilen ilk karar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun

(YHGK) E. 2014/4-56 ve K. 2015/1679 T. 17.06.2015sayılı kararıdır. Bu karara göre:

‘“üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte

yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini

istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı

olarak ifade edilebilir.unutulma hakkı tanımlarına bakıldığında her ne kadar dijital

veriler için düzenlenmiş ise de, bu hakkın özellikleri ve bu hakkın insan haklarıyla

arasındaki ilişkisi dikkate alındığında; yalnızca dijital ortamdaki kişisel veriler için

değil, kamunun kolayca ulaşabileceği yerde tutulan kişisel verilere yönelik olarak da

kabul edilmesi gerektiği açıktır.’413

Burak Özdağıstanlı, “Anayasa Mahkemesi’nden Unutulma Hakkı Kararı”ında da

aynı şekilde google ABAD kararına vurgu yapmıştır. Bu kararda :

“…özellikle basın özgürlüğü temelinde gazete arşivinin araştırmacılar,

411 Çelik, 2017,a.g.m., s.396.

412 Akgül, A. (2015). Kişisel Verilerin Korunmasında Yeni Bir Hak: ‘Unutulma Hakkı’ ve AB Adalet

Divanın’ nın ‘Google Kararı’ ”, TBBD, S. 116,, s.422-423. Bkz. ABAD Google Kararı: ‘İspanya’da bir

avukatın google arama motorunda ismi yazıldığında, arama motorunun kişileri bir gazetenin iki farklı

linkine yönlendirmesi, bu sayfalarda da avukatın sosyal güvenlik borçlarının iyileştirilmesi için mülkünü

satmak zorunda kalmasından bahsedilmesiyle ilgilidir. Yerel mahkeme, Google için ilgili linkleri kaldırma

kararı vermesine rağmen gazeteyle ilgili herhangi bir karar vermediği gerekçesiyle Google temyize gitmiş,

Yüksek Mahkeme’de görüş için konuyu ABAD'a göndermiştir. ABAD, 13 Mayıs 2014 tarihinde verdiği

unutulma hakkına ilişkin kararını, 95/46 sayılı Bireylerin Kişisel Verilerinin İşlenmesi ve Serbestçe

Dolaşımı Karşısında Korunmasına İlişkin Direktif’e dayanarak vermiştir’

413 Çelik, 2017,a.g.m., s.404.96

hukukçular veya tarihçiler için önem taşıyan veriler olduğu açıktır. Bu durumda bir

internet haberinin unutulma hakkı kapsamında internetten çıkarılabilmesi için

yayının içeriği, yayında kaldığı süre, güncelliğini yitirme, tarihsel bir veri olarak

kabul edilmeme, kamu yararına katkısı (toplumsal açıdan haberin değeri, haberin

geleceğe ışık tutan niteliği) habere konu kişinin siyasetçi veya ünlü olup olmadığı,

haber veya makalenin konusu… halkın ilgili veriye yönelik ilgisi gibi hususların her

somut olay açısından incelenmesi gerekmektedir.’414

1.4.4.2.Kişilik Haklarına Saldırının Sonucuna Yönelik Davalar

Genel Olarak

Sorumluluk hukukunun temeli, kişilerin iradesi haricinde malvarlığı veya şahıs

varlığı haklarındaki azalmayı aynen veya naklen yerine getirmektir. Bu amaçla açılan

davalara da tazminat davası denilmektedir. Bu davalar kişilik hakkına yapılan ihlaller

neticesinde ortaya çıkan zararların giderilmesi için açılan bir alacak davası niteliğindedir.

Tazminat davası aynı zamanda saldırıda bulunana bir tazmin sorumluluğu yüklediği için

eda davası niteliğindedir.415

Tazminat ile zarar kavramı arasında bir bağ bulunmaktadır. Tazminatın türü

zararın niteliği kapsamında belirlenmektedir. Tazminat davaları da zararın yönelmiş

olduğu şahsi değerlere göre belirlenmektedir. Parayla ölçülen zararlar ve parasal olarak

ölçülemeyen zararlar olarak tazminat davalarını ikiye ayırabiliriz. İnternet ortamında

kişilik hakkına yönelen saldırılar çoğunlukla ‘onur ve saygınlık ile özel yaşam alanına’

ilişkindir. Uğranılmış olan zararın tutumuna göre maddi veya manevi tazminat davası

açılabilmektedir. Aynı dava içerisinde iki tazminat çeşidinin de istenmesi mümkündür.416

TMK 24/a ve TBK 49’uncu madde hükmüyle saldırının engellenmesi, son

verilmesi ve tespit edilmesi davaları, saldırıya yönelik olduğu halde saldırının meydana

getirdiği neticelere yönelen bazı davaları açma hakkı tanımıştır.417 Bu davaları aşağıda

ayrıntılı olarak açıklayacağız.

414 Çelik, 2017,a.g.m., s.406.

415 Belli, 2008, a.g.k., s91.

416 Belli, 2008, a.g.k., s.91.

417 Zevkliler,2000, a.g.k., s.477.97

 

 

Maddi Tazminat Davası

Kişilik hakları ihlal edilen sorumlu kişi tarafından, söz konusu ihlal neticesinde

malvarlığında ortaya çıkan iktisadi eksilmenin telafisini sağlamak maksadıyla açılan

davaya maddi tazminat davası denir. Bu dava sonucunda, kişilik hakkı zedelenmiş olan

kişinin bu yüzden uğramış olduğu maddi zararı karşılayan paranın kendisine ödenmesi

sağlanmaktadır. 418

Tazminat hakkındaki ödemenin şeklini, kapsamını ve miktarını hâkim tayin

etmektedir. Maddi tazminata hükmedilebilmesi için kişilik hakkına yapılan saldırının

kusura dayalı olması ve bir hukuka aykırılığın varlığı söz konusu olmalıdır.419

Maddi tazminat davası bir kusur sorumluluğu olduğundan Medeni Kanun’da

maddi tazminat davasının koşullarına yer verilmişse de bu konuda kusura dayalı genel

sorumluluğun şartlarını taşıması aranmaktadır. Bu sebeple tazminat davasının şartları

haksız fiillere ilişkin hükümlere göre belirlenmektedir. Bu davayı açabilmek için, hukuka

aykırı bir saldırının varlığı, kusurun varlığı, ortada bir zararın olması ve zararla haksız

fiil arasında illiyet bağı olması gerekir. 420

Maddi tazminat davası, nitelikleri sebebiyle saldırının engellenmesi ve saldırıya

son verilmesi davalarından, manevi tazminat davasından ayrı tutulmaktadır. Çünkü

bahsetmiş olduğumuz bu davalarda kusur aranmaz. Saldırının engellenmesi ve saldırıya

son verilmesi davalarında ise kusur dışında zarar şartı da aranmaz. Maddi tazminat

davası, mevcut durumda bir parasal zararın söz konusu olmasıyla ortaya çıktığından, para

dışında bir maddi giderim kişisel değerler açısından düşünülemez. Bu parasal değerden

kastedilen, kişinin saldırı dolayısıyla sarf ettiği tedavi giderleri ve parasal kayıpları ya da

iktisadi değerlerine yapılan tecavüzler sonucu uğramış olduğu parasal kayıplardır. 421

Maddi tazminat davalarında, tazminata karar verilebilmesi için hâkim, koşulların

varlığını inceledikten sonra koşulların bulunması halinde tazminat miktarını takdir

418 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 404; Zevkliler,2000, a.g.k., s.477 ; Gürsoy, 1973, s.7.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/631774 (Erişim Tarihi: 10.05.2023). ; Belli, 2008, a.g.k.,

s.91.

419 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 404.

420 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 407. ; Zevkliler,2000, a.g.k., s.477 ;

421 Zevkliler,2000, a.g.k., s.478.98

yetkisini kullanarak belirler ve bu tazminatın ödenmesine karar verir.422

Maddi tazminat davasının uygulanmasında, Borçlar Kanunu 49’uncu madde ve

devamı madde hükümlerindeki düzenlemeler dikkate alınır. Burada Medeni Kanun’un

24/a maddesinin özel bir etkisi olmayıp yalnızca maddi ve manevi tazminat davası açma

hakkı saklı tutulduğundan, tazminat davasının genel kusur sorumluluğunun (BK. 49)

koşullarına göre görülmesi doğru olacaktır. Ancak Borçlar Kanunu ve Medeni Kanun

kapsamında, kişilik haklarına karşı gerçekleşen türlü saldırılar kapsamında maddi

tazminata karar verilebileceğine dair özel düzenlemeler de bulunmaktadır. Bunlara örnek

olarak, Medeni Kanun’un 25/2,84,126/2,143,304’üncü maddeleri ve Borçlar Kanunu’nun

54, 56,57 maddelerindeki düzenlemelerini belirtebiliriz. 423

Manevi Tazminat Davası

Kişilik hakkına saldırı sonucunda kişinin herhangi bir maddi zararı bulunmasa bile

şiddetli bir üzüntü veya utanç duymuş olması, ağır bir ruhsal sarsıntı geçirmesi, şerefinin

haysiyetinin ve toplumdaki saygınlığının örselenmesi, yaşama sevincini yitirmesine sebep

olabilir. Bunun neticesinde parasal olmayan kişilik haklarına yönelik haksız saldırılar,

manevi kişilik değerleri üzerinde etki göstermiş olacağından, manevi tazminat isteme

hakkı ortaya çıkacaktır.424

Öğretide bir kısım görüşlere göre, kanunda yer alan manevi tazminat hükmüne

karşı, manevi elem ve kederlerin para ile giderilmesinin mümkün olmadığı, bu manada

422 Zevkliler,2000, a.g.k., s.478.; Belli, 2008, a.g.k., s.92.

423 Zevkliler,2000, a.g.k., s.478; Gürsoy,1973, a.g.k., s.9 ;

424 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 407.; Oğuzman, 2016, a.g.k., s.167; Zevkliler,2000, a.g.k., s.479; Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu’nun 06.11.2013 Tarih, 2013/3-56 Esas ve 2013/1525 Karar sayılı kararında: ‘’…

yalnızca sözleşmenin ihlali, manevi tazminat için yeterli olmayıp, kişilik haklarının hukuka aykırı bir

biçimde saldırıya uğraması sonucu manevi bir zarar doğmalı ve bu durum da usulünce ispatlanmalıdır….

Aynı şekilde salt sözleşmeye aykırılığın varlığı manevi tazminat kabulü için yeterli olmayıp, aykırılığın

niteliğinden veya özel hal şartlar sebebiyle aynı zamanda davacının kişilik haklarının Medeni Kanun’un

24. Maddesi anlamında zedelenmesi ve bu sebeple her yönüyle de BK. M.41 anlamında haksız eylem niteliği

taşıması gerektiği gerekçesiyle Mısır’a tatile giden yolcunun valizlerinin kaybolmasının manevi tazminata

hak veremeyeceği kabul edilmiştir’. ( https://legalbank.net/belge/y-hgk-e-2013-3-56-k-2013-1525-t-06-11-

2013-vekalet-akdine-aykirilik-nedeniyle-maddi-ve-manevi-tazmin/1417860 Erişim Tarihi: 19.02.2023;

Belli, 2008, a.g.k., s.92.99

manevi zararın maddi zarar ile bir tutulmaması gerektiğinden söz edilerek pek çok itiraz

dile getirilmiştir. Bir görüşe göre, duyulan elem ve kederin malvarlığında bir eksilmeye

sebep olmayacağından buna zarar tanımı yapmak ve bu durumun telâfisi için sorumlu

kişinin yapacağı edaya da tazminat adını vermek isabetli olmayacaktır. Zira ortada

hukuka aykırı fiilden ortaya çıkmış bir malî eksiklik söz konusu değildir.425 Diğer bir

görüşe göre ise burada güdülen amaç, uğranılan zararın maddi olarak karşılanmasından

ziyade, kişilik hakkına yapılmış olan haksız saldırının hukuken cezalandırılma anlamı

taşıması ve bunun yetkili makam olan mahkemece ortaya konulmasıdır. Zira manevi

tazminatta asıl gaye, hükmedilen para miktarının fazla oluşu değil, davranışın toplumun

temsilcisi durumunda olan yetkili bir makam tarafından onaylanmamış olduğunun açıkça

belirtilmiş olmasından duyulan tatmin duygusudur426

.

Manevi tazminat, zarar gören kişinin tecavüz olmasaydı içinde olacağı hali aynen

iadeyi ifade etmemektedir. Çünkü manevi zararlar, nitelik itibariyle eski hale getirme

istenecek tarzda değildir.427

Öğretide manevi tazminatın hukuki niteliği hakkında iki görüş bulunmaktadır. Bir

görüşe göre, manevi tazminat ceza niteliği taşımakta olup bir çeşit özel hukuk cezası

olarak kabul edilmiştir. Fakat burada tazmin sorumluluğu devlete karşı değil, zarar görene

karşı olmalıdır. Manevi tazminatın parasal karşılığıyla zarar gören kişinin intikam

duygusu tatmin edilmekte, zarar veren kişinin malvarlığındaki azalma zarar göreni

psikolojik olarak rahatlatmaktadır. Söz konusu görüş manevi tazminatın niteliği hakkında

mağdurun durumunu dikkate almadan failin kusurundan hareket etmektedir.428

Manevi tazminatın hukuki niteliğinin bir çeşit özel hukuk cezası olduğu görüşü,

cezalarda şahsilik özelliğinin tazminat davalarında olmaması, cezalardaki kanunsuz suç

ve ceza olmaz ilkesinin aksine hâkimin manevi tazminatı kendisinin belirlemesi gibi

sebeplerden kaynaklı olarak öğretide kabul görmemektedir.429

İkinci görüşe göre manevi tazminat, tatmin aracı olarak görülmektedir. Her ne

kadar manevi ıstırapların para ile ölçülemeyeceği düşünülse de parasal bir katkının kişiyi

425 Gürsoy,1973, a.g.k., s.8.

426 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 408 ; Zevkliler,2000, a.g.k., s.479 ; Gürsoy,1973, a.g.k., s.8.

427 Belli, 2008, a.g.k., s. 92.

428 Belli, 2008, a.g.k., s. 93; Gürsoy,1973, a.g.k., s.11.

429 Belli, 2008, a.g.k., s.93.; Zevkliler,2000, a.g.k., s.479.; Kılıçoğlu,1982, a.g.k., 244; Akıntürk, 2015,

a.g.k., s. 408.100

rahatlatacağı ve uğramış olduğu zararı az da olsa unutturabileceği düşünülmektedir.430

Manevi tazminat davasıyla, kişilik hakkına yapılan saldırının meydana getirdiği

değişikliğin ortadan kalkması ve eski halin geri gelmesi (yani kişilerdeki ruhsal bunalımı

ortadan kaldırma, manevi acılarını azaltma, tekrardan yaşama sevinci duyma gibi

sonuçlar) amaçlanmıştır. 431

Hukuka aykırı fiil bazen yalnızca bedeni ya da ruhsal bir zarar oluşturabilse bile

ayrıca aynı fiilde maddi ve manevi zarar birlikte gerçekleşebilmektedir. Örneğin, bir

kişinin geçirmiş olduğu trafik kazası sonucunda sakatlanması ve karşı tarafın kusurlu

olması halinde hem maddi hem de manevi zarar birlikte doğmuş olur. Kişinin sakat

kalması sonucu tedavi giderleri, iş gücü kaybı maddi zararları oluştururken, kişinin

sakatlanması neticesinde duymuş olduğu üzüntü ve acılar da manevi zararları oluşturur.

Manevi zarar, kişiliğin bir saldırıya karşı korunması anlamını taşır.432

Manevi tazminat davası için Borçlar Kanunu’nun 58’inci maddesinde bir miktar

paradan bahsedilmişse de bu tazminatın yalnızca para şeklinde giderilmeyeceğini aynı

zamanda farklı bir giderim biçimi kararlaştırılabileceği gibi saldırının kınanması ve

kararın yayınlanmasına hükmedilebilmektedir. Bu konuda hâkimin geniş bir takdir yetkisi

bulunmaktadır.433

430 Belli, 2008, a.g.k., s.93.; Bkz. Yargıtay 4. HD. 11.04.2002 tarihli 2001/12977 E., 2002,4571 sayılı ilamı:’’

kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir.

Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı

ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alınmalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre

değişebilecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. … Hükmedilecek bu para, zarara

uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir

nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.

O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde

edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.’’

431 Zevkliler,2000, a.g.k., s.479.

432 Gürsoy,1973, a.g.k., s.8.

433 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 408. Bkz: Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 17.03.2016 Tarih Esas No 2015/4457

Karar No 2016/3497 sayılı kararı : ‘Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi

tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden

eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve

ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal

ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak

göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm101

Manevi tazminat davası, hukuka aykırı saldırıyla örselenmiş olan kişisel varlığın

durumuna göre farklı hükümlere göre açılabilmektedir. Bu kapsamda, manevi tazminat

istekleri, maddi tamamiyete, yani hayata, sağlığa ve beden bütünlüğüne karşı yapılmış

olan saldırı niteliğindeki haksız fiiller sebebiyle Borçlar Kanunu’nun 58’inci madde

hükmünde belirtilen manevi tamamiyete, yani şeref ve haysiyet, saygınlık, gizlilik

çevresine karşı gerçekleştirilen fiillere karşı da ileri sürülebilecektir.434

Manevi tazminat davasının koşulları, maddi tazminatla aynı olup haksız bir

saldırı, kusur, zarar ve illiyet bağıdır. Medeni Kanun’un 24’üncü maddesinde kanunun

açıkça belirtmiş olduğu durumlarda manevi tazminat istenebileceği ifade edildiği halde

Borçlar Kanunu’nun 58’inci madde hükmünde, bu koşul aranmadan kişilik haklarına

karşı yapılan saldırının ağır olması ve bunun da bir kusur sebebiyle ortaya çıkması halinde

manevi tazminatın istenebileceği ifade edilmiştir.435

Basın ve yayın yoluyla kişilik haklarına karşı açılan manevi tazminat davalarında

Yargıtay kararları kapsamında ölçüt olarak, özle haberin veriliş hali arasındaki denge,

haberin güncelliği, toplumsal alaka, haberin görünürdeki gerçekliğe uygunluğu gibi

ilkeler esas alınarak tespit gerçekleşmektedir.436

İnternette yapılan yayınla kişilik hakkının ihlal edilmesi durumunda da manevi

tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır.437 Kişilik hakkına saldırı niteliğindeki

açıklamalar doğrudan doğruya kişiyi etkileyebileceği gibi yakınlarını da dolayı olarak

etkileyebilmektedir. Örneğin, evli bir kadının aynı zamanda eskort olduğuna dair internet

sitelerinde reklamının yapılmış olması halinde saldırı kişiyi etkileyebileceği gibi dolaylı

olarak başkalarını da etkileyebilmektedir. Yargıtay dolaylı zararlarda da koşulların

vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda

manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir

ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde

bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek

istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.’ (www.uyap.com.tr) (Erişim

Tarihi: 22.12.2023 saat 19:00)

434 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 410.

435 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 410 ; Gürsoy,1973, a.g.k., s.9.

436 Kovan, H. (2015) basın Özgürlüğünün Sınırları ve Manevi Tazminat Davaları, Ankara:Adalet Yayınevi,

s.57.

437 Bkz: Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 8.2.2001 Tarih ve 755 Esas, 1157 Karar sayılı kararı; Doğan, 2003,

a.g.k., 391.102

oluşması halinde manevi tazminat talep edilebileceğini kabul etmiştir.438

Vekaletsiz İş Görme Davası

Kişilik hakkının ihlali, saldırgan kişinin, ihlalde bulunduğu kişi namına, ancak

ondan izin almadan ona ait şahsi değerler hakkında maddi çıkar sağlamak maksadıyla

basın veya yayın yoluyla açıklama yapması ve bundan kaynaklı olarak bir kısım kazançlar

elde etmesine mahal vermiş olabilir. Bu durumda hakkı ihlal edilen kişi söz konusu

kazançların kendisine iadesini vekaletsiz iş görme davasını açarak talep edebilir. Basın

veya internet yoluyla kişilik hakkına yapılan ihlallerde en fazla izinsiz çekilen

fotoğrafların reklam ve haber maksatlı kullanılması durumunda bu dava açılabilmektedir.

Örneğin, bir kişinin resminin iznini almadan reklam yapmak amacıyla ilanlara veya

afişlere, panolara konulması sayılabilir.439

Bir kişi adına işlem yapılabilmesi için rıza veya diğer bir deyişle vekalet

olgusunun gerçekleşmesi gerekir. Vekalet olmadığı halde başkası adına işin görülmesi

durumunda iş gören kişinin fiili de hukuka uygunluk sebeplerinden biridir. Ancak, bunun

için vekaletsiz olarak iş görenin, bu işi adına işlem gördüğü kişinin faydasına yapmış

olması lazımdır. Bilincini kaybeden bir hastaya doktorun yapmış olduğu müdahale

gibi.440

Vekaletsiz iş görme durumundaki sorumluluk TBK’da düzenlenmiştir. Bu davanın

açılabilmesi için ilk olarak başkasına ait ve bizzat o şahıs aracılığıyla yapılabilir nitelikte

bir işin ondan habersiz olarak ve izin almadan yapılması ve işi yapan kişinin

malvarlığında bir artışın bulunması gerekmektedir. İş sahibi söz konusu işi onayı

doğrultusunda yaptırmış olsaydı onun masraflarını ödemesi gerekeceğinden vekaletsiz iş

gören elde etmiş olduğu kazancı öderken, yapmış olduğu masrafların iadesini talep etme

hakkına sahiptir. Vekâletsiz iş görme davasında görevli mahkeme dava değerine göre

belirlenmekte olup, yetkili mahkeme ise davacının kendi ikametgahı mahkemesinde veya

genel yetki kuralı gereğince davalının ikametgahı mahkemesinde açılmaktadır.441

438 Bkz: Yargıtay 4. HD.14.05.1998 Tarih, 9223/3428 Karar sayılı kararı; Belli, a.g.k., s.97.

439 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 412.; Eren, 2022 ,a.g.k.,s.693.; Belli, 2008, a.g.k., s.87.

440Eren, 2022 ,a.g.k.,s.693.; Sırabaşı, 2003, a.g.e., s. 95.

441 Belli, 2008, a.g.k., s.87.103

İnternet ortamında gerçekleşen kişilik hakkı ihlali olarak vekaletsiz iş görme

davaları sınırlı niteliktedir. Çünkü genelde kazanç sağlama maksadıyla kişilik hakkı ihlal

edildiğinden bu da maddi tazminatın konusu kapsamındadır. Vekaletsiz iş görme davası

genellikle kişilere ait görüntülerin pazarlanması, sırlarının web sayfalarına verilmesi ve

bundan bir menfaat elde edilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. 442

Sebepsiz Zenginleşme Davası

Medeni Kanun’da kişilik hakkının ihlal edilmesi durumunda kişilerin açabileceği

davaların sayılmış olması sınırlı olduğu anlamına gelmemektedir. TMK 25’inci maddede

belirtilmemiş olsa bile kişiler koşulların varlığı durumunda sebepsiz zenginleşme davası

açılabilmektedir.443

Haklı bir neden olmadan başka bir kişi aleyhine malvarlığında artış olması halinde

sebepsiz zenginleşme söz konusu olur. Sebepsiz zenginleşme davası kişilik haklarından

ziyade mesleki ve ticari değerlerin ihlale uğraması hakkında TBK 76 ve devamı

maddelerde düzenlenmiştir. Bu davanın açılabilmesi için, ihlalde bulunan kişinin hukuka

aykırı olarak zenginleşmesi, ihlale uğrayan kişinin ise malvarlığında bir azalmanın olması

gerekmektedir. Ayrıca sebepsiz zenginleşmeye mahal veren saldırı niteliği olan basın

açıklamasının hukuka aykırı olması ve ihlal edilen hakla ihlale uğrayan kişinin

malvarlığındaki azalmada nedensellik bağı bulunmalıdır. Dava için kusur şartı olmayıp

kusurun ispatında zorlanıldığı hallerde maddi tazminat davası açılması yerine bu dava

açılabilecektir. Sebepsiz zenginleşme davası kişisel nitelikli bir davadır.444

Dava sonucunda haksız olarak elde edilen kazançları malvarlığında azalmaya

neden olduğu kişiye ödemesi gerekmektedir. Dava neticesinde belirlenen tutar, davacının

azalma miktarından daha fazla olamaz. 445 Fakat elde edilen doğal semereler ve faiz gibi

442 Oğuz,2010,a.g.k.,s.180.

443 Belli, 2008, a.g.k., s.85.

444 Belli, 2008, a.g.k., s.86.

445 Bkz.: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 08.06.1983 tarihli ve 1980/4-2017 esas ve 1983/621 sayılı ilamında

’ … davacınım malvarlığında meydana gelen azalma davalının malvarlığındaki çoğalmadan daha az ise,

bu takdirde geri verme borcunun üst sınırı, davacının malvarlığındaki azalmadan ibaret olacaktır. Çünkü

zarar ve ziyan talebinde olduğu gibi, istirdat alacağı dahi davacının uğradığı bir kayba lüzum gösterir ve

bu kayba tecavüz edemez’’104

hukuki semerelerin ödenmeye karar verilen miktara dahil edilmesinde bir sakınca yoktur.

Sebepsiz zenginleşen kişinin yapmış olduğu yararlı ve zorunlu masraflar da iade tarihi

dikkate alınarak iade edilecek kısımdan mahsup edilmektedir.446

Ad ve Adın Korunması Davası

Toplum içerisinde bir kişiyi diğerlerinden ayırmaya yardımcı olan, onu belirten

bir kelime veya tanıtım aracına ad denir. ‘’Ad’’ terimi 21.06.1934 tarihinden sonra

kullanılmaya başlanmıştır. Önceki Medeni Kanun’da ‘’isim’’ terimine yer verilmişti.447

Kişilerin toplumla ve birbirleriyle olan ilişkilerinde kendilerini diğer kişilerden

ayırt etmeye yarayan, onları bireyselleştiren bir tanıtım aracına ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacı

ad karşılamaktadır. Ad hem Medeni Kanun’da hem de Soyadı Kanunu’nda

düzenlenmiştir.448

Bugünkü hukuk sistemimize göre, her gerçek kişinin iki unsurdan oluşan bir adı

taşıması zorunludur. Soyadı Kanunu bütün modern dünyada egemen olan esaslardan yola

çıkarak, her gerçek kişinin bir soyadı kullanması gerekmektedir. Ülkemizin geleneklerine

uygun olarak da soyadının öz addan sonra geleceği ilkesi esas alınmıştır.449

Adın işlevi kişiyi bireyselleştirmek ve bu suretle ayırt ediciliği kolaylaştırmaktır.

Soyadı yalnızca kişilerin bir aileye mensubiyetlerine göre birbirinden ayrılmasını

sağladığı için tek başına ayırt edici işlevi yerine getirememektedir. Bu sebeple herkesin

bir öz adının da bulunması gerekir.450

Adın Korunmasından bahsedecek olursak, içe karşı ve dışa karşı korunmakta olup

tez konumuz kapsamında dışa karşı korunmaya değineceğiz.

Adın dışa karşı korunmasını sağlayan davalar saldırıların durdurulmasını sağlan

davalar ve zararların giderilmesini sağlayan davalardır. Medeni kanunda isme yöneltilmiş

olan hukuka aykırı saldırılara karşı açılacak davalar tespit davası, saldırıya son verme

davası ve önleme davasıdır.451

Bir kişinin taşımakta olduğu ada üçüncü şahıslar tarafından bu adı kullanmaya

446 Belli,2008, a.g.k., s.86.

447 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 418.

448 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 418.

449 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 419.

450 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 419.

451 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 434.105

hakkı olmadığından bahisle itirazda bulunulmuş olması halinde adın kullanılması

çekişmeli hale geldiğinden hakkın tespiti davası açılabilmektedir. 452

Adın onu taşıma konusunda hakkı olmayan bir kişi tarafından kullanılmasını

engellemek amacıyla saldırının durdurulması veya tecavüzün kaldırılması davası yani

kısaca saldırıya son verme davası açılabilir.453

Ayrıca adın korunmasına yönelik hukuka aykırı saldırılardan doğan maddi ve

manevi zararların giderilmesini sağlamak amacıyla maddi veya manevi tazminat davası

da açılabilmektedir.454

1.4.4.3.Görevli ve Yetkili Mahkeme

Medeni Kanunu’nun 25’inci maddenin 5’inci fıkrasında kişiliğin korunmasına

ilişkin davalarda yetkili mahkeme için özel bir düzenleme getirilmiştir. Bu hükme göre,

yetkili mahkeme, kişilik haklarının korunması için davacının yerleşim yeri veya davalı

tarafın yerleşim yeridir. Bazı hallerde, koruma imkân ve yollarından aynen gerçek kişiler

gibi tüzel kişiler de yararlanırlar. Hatta Yargıtay tüzel kişilerin kendilerine karşı yapılan

hukuka aykırı saldırılardan ötürü manevi tazminat isteyebilmelerini bile kabul

etmektedir.455

1.4.4.4.Bekletici Mesele

Hukuka aykırı olan eylemler hem malvarlığına yönelik sonuçları doğurmakta hem

de cezai anlamda birtakım sonuçlar doğurabilmektedir. TMK kapsamında hukuka aykırı

olan bir eylem, çoğunlukla ceza hukuku kapsamında da bir suç teşkil etmektedir. İstisnalar

mümkün olduğundan her suçun haksız fiil olduğunu söylemek isabetsiz olacaktır. 456

Bir olayın ceza mahkemesinde ve hukuk mahkemesinde birlikte ele alınmasına

halinde CMK’nın 218’inci maddesine göre, bazı durumlarda, ceza mahkemesi hâkimi

hukuk mahkemesinin vereceği kararı dikkate alarak hukuk mahkemesinin neticesini

kendisi için bekletici sorun yapması gerektiğini ifade etmiştir.

452 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 435.

453 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 435.

454 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 436.

455 Akıntürk, 2015, a.g.k., s. 417.

456 Kılıçoğlu, 2012, a.g.k., s.457.106

Türk Borçlar Kanunu 74’üncü maddesinde ise bağımsızlık prensibi benimsenerek

hukuk hâkimi ve ceza hakiminin hukuki sorumluluğa ilişkin ilkelerle bağlı olmayacağı

ifade edilmiştir. Haksız fiilin her koşulda suç sayılmayacağı düşünüldüğünde, ceza

hâkimi tarafından haksız fiil suç teşkil etmese dahi hukuk hâkimi haksız fiil nedeniyle

zararın tazminine hükmedilebilir. Ayrıca haksız fiilin varlığında zararın doğması tazminat

davası için gerekliyken ceza davasında suçun oluşması için zarar şartı aranmayacaktır.457

Türk Borçlar Kanunu’nun 74’üncü maddesi doğrultusunda bağımsızlık konusu

mutlak olmayıp nispi bir uygulama alanına sahiptir. Hukuk hâkimi sadece failin kusuru

ve temyiz kudreti konusunda ceza hukukunun koşullarıyla bağlı değildir. 458

Kişilik haklarına karşı gerçekleşen saldırılardan doğan tazminat davalarında

Yargıtay kararları459 genellikle hukuk hakiminin ceza mahkemesinde verilecek hükmü

bekletici mesele yapmasının gerektiği yönündedir. Kılıçoğlu’na ve bir kısım yazarlara

göre ise hukuk hakiminin mahkûmiyet kararı olsa bile bekletici mesele yapmayarak

tazminat konusunda karar vermesinin daha doğru olduğu yönündedir. Kılıçoğlu, ceza

hâkimi tarafından mahkûmiyet kararı verilse dahi hukuk hakiminin tazminata

hükmetmesi zorunluluğun bulunmadığını ifade etmiştir. Zarar unsuru gerçekleşmezse

tazminata hükmedilmesi zaten mümkün değildir.460

1.4.4.5.Uzlaştırma

Uyuşmazlıklar ortaya çıktığında ceza muhakemesine ait yollar haricinde çözümün

sağlanması ve muhakemenin neticelenmesini amaçlayan yönteme uzlaştırma denir.461

Uzlaştırma kurumunun hedefi, mağdurla fail arasında kurulan iletişimle, failin filinin

457 Kılıçoğlu, 2012, a.g.k., s.460.

458 Kılıçoğlu, 2012, a.g.k., s.461.

459 Yarg. HGK. 2013/4-1008 E., 2014/490 K., 09.04.2014 T. sayılı kararda; ‘’ Davacılardan A. A.'ın şikayeti

üzerine, davalının hakaret suçundan dolayı Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2007/1122 E. sayılı ceza

davasında yargılandığı ve davanın derdest olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Yukarıda

açıklandığı üzere 818 Sayılı B.K.'nun 53. maddesi gereğince ceza mahkemesince verilecek mahkumiyet

kararının hukuk hakimini bağlayacağından, mahkemece, ceza davasının sonucunun beklenmesi ve oluşacak

sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.’’

460 Kılıçoğlu, 2012, a.g.k., s.472. ; Yarg. 4. HD. 31.3.1938.

461 Şahin,C., ve Göktürk, N., (2022) Ceza Muhakemesi Hukuku II, Ankara: Seçkin Yayıncılık, s. 212.107

neticesini görerek idrak etmesini sağlamaktır.462

Ceza Muhakemesi Kanunu 253’üncü maddesinde “soruşturulması ve

kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar” uzlaştırma kapsamında sayılmış ayrıca bazı suçların

şikayete tabi olup olmadığına bakılmaksızın uzlaştırma kapsamında olduğu da maddenin

devamında ifade edilmiştir. 463

Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 20/1. maddesinde tarafların

bir edim alacağının yerine getirilmesi konusunda serbestçe karar verme hakkının

olduğunu ifade etmiştir. Hukuka uygun (genel kamu düzenine, kamu sağlığına ve genel

ahlaka uygunluk ) bir edim belirlendiği müddetçe taraflar edimin konusunu belirlemekte

serbesttirler. Söz konusu edim bir para alacağı olabileceği gibi söz konusu haksız fiilin

gerçekleşmesinden doğan zararın karşılanması şeklinde de olabilir.464

Kişilik haklarına karşı gerçekleşen saldırılar sonucu uzlaşma yolu açık bir suç

işlendiğinde kişiler tazminat davası açmadan uzlaştırma aşamasında edim konusu

alacakta uzlaşabilirler. Bu durumda tekrardan tazminat davası açmaya gerek kalmayabilir.

Bu konuda CMK 253. maddesinin (19) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinde uzlaşma

sağlandığı ve tazminatın karşılandığı durumlarda tekrardan tazminat davasının

açılamayacağı ifade edilmişse de söz konusu durum Anayasa’nın 13 ve 36’ıncı maddeleri

yönünden aykırı olması sebebiyle CMK 253’üncü maddesinin (19) numaralı fıkrasının

beşinci cümlesinin iptaline karar verilmiştir. Anayasa Mahkmesinin 2023/43 Esas,

2023/141 Karar, 26/7/2023 tarih sayılı kararında:

‘’ Suç teşkil eden fiil nedeniyle uğranılan zararın uzlaşma süreci içinde

bilinmesinin her durumda mümkün olmayacağı, özellikle maluliyet oranı gibi teknik

bazı verilere ihtiyaç duyulan hâllerde uzlaşma süreci içinde zararın sağlıklı şekilde

belirlenebilmesinin güçleşeceği açıktır. Başka bir ifadeyle taraflara uzlaşmanın

sağlanmasının sonuçları hakkında bilgi verilmesi öngörülmüş ise de teknik birtakım

verilerle ve ayrıntılı hesaplamalarla ortaya konulabilecek zararın uzlaşma

görüşmeleri esnasında belirlenmesi mümkün olmayabilir. Buna göre ilgililerin

uzlaşmanın sağlanması durumunda edimi aşan ve tazminat davasına konu

462 Yarg. 17. CD. 2017/5072 E., 2017/14611 K., 27.11.2017 T. sayılı kararı. www.uyap.gov.tr (Erişim

Tarihi:10.03.2024)

463 www.mevzuat.gov.tr (Erişim Tarihi: 10.03.2024

464 İzmirlioğlu, A., (2021) Uzlaştırma Sonucunda İş Kazasından Kaynaklanan Tazminat Davasının

Açılamaması veya Açılmış Olan Davadan Feragat Edilmesinin Değerlendirilmesi, Çalışma ve Toplum, s.

139. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2576390 (Erişim Tarihi: 10.03.2024)108

edilemeyecek zarara ilişkin her durumda eksiksiz ve doğru bilgiye sahip

olabilecekleri söylenemez. 28. Bu bağlamda uzlaşma görüşmeleri esnasında

sağlıklı şekilde belirlenmesi güç veya öngörülmesi mümkün olmayan zararlara

ilişkin açılacak davalar yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın uzlaşmanın

sağlanması durumunda tazminat davası açılamayacağını düzenleyen kuralla

ilgililere katlanamayacakları bir külfet yüklenmiştir. Başka bir deyişle kuralda

yargının iş yükünün azaltılması amacıyla mahkemeye erişim hakkına getirilen

sınırlama arasında makul bir denge kurulamamıştır.’’

Kişilik haklarına karşı gerçekleşen saldırılar sebebiyle açılmış olan

soruşturma dosyasının uzlaşmaya tabi suçlardan olması ve uzlaşma aşamasında

anlaşma sağlanması mümkündür. Uzlaşma neticesinde mağdur kişi tazminat bedeli

olarak talep ettiği tutarı tahsil etmesi halinde, CMK 253/19 hükmü gereğince bir daha

tazminat davası açma hakkına sahip olamıyordu. Ancak yukarıda ifade ettiğimiz gibi

Anayasa Mahkemesi’nin de belirtmiş olduğu üzere kişinin o anda oluşabilecek

zararını tespit etmesi mümkün olmayabilir veya söz konusu zarara ilişkin teknik bir

inceleme yapılması gerekebilir. Bu durumlar da gözetilerek kişilere zararın

karşılanmadığı kısım oranında tazminat davası açabilme hakkının engellenmemesi

gerekmektedir.

1.4.4.6.Zamanaşımı

Koruyucu davalar özellikleri gereği zamanaşımına uğramazlar. Saldırının

önlenmesi davası saldırı tehlikesi meydana geldiği andan itibaren, saldırının oluştuğu

veya oluşma ihtimalinin ortadan kalkacağı zamana kadar, saldırının durdurulması davası

ise saldırının başlangıcından bitimine kadar, tespit davasıysa saldırı etkisinin devam ettiği

süre içerisinde açılabilmektedir.465

Kişilik hakkı ihlalleri kapsamında zamanaşımı için özel süreler öngörülmediği için

TBK genel hükümler kapsamındaki zamanaşımı süreleri geçerli olacaktır. Maddi, manevi

tazminat ile vekaletsiz iş görme davalarında zamanaşımı TBK’nın 72’nci maddesi

gereğince söz konusu davalara ilişkin talep hakları, zarar ve failin öğrenilmesi tarihinden

itibaren 1 yıl ve her halde kişilik hakkı ihlâli tarihinden itibaren 10 yıldır. Sebepsiz

465 Oğuz, 2010, a.g.k., s.184; Kılıç, 2018, a.g.k., s.109.109

zenginleşme davasında hakkın başlangıcından itibaren 10 yıl ve öğrenme tarihinden

itibaren 2 yıl zamanaşımı öngörülmüştür. 466

1.4.5. 5651 Sayılı Kanun ve Erişimin Engellenmesi Kararı

1.4.5.1.Genel Olarak

Ülkemizde ifade özgürlüğünün denetlenmesi konusunda geleneksel idari ve cezai

önlemlerin, İnternet ortamını denetlemeye yetmeyeceği anlaşılınca bu konu hakkında

düzenlemeler yapılmıştır467. İnternet yayınları kapsamında ilk düzenlemeler; 4756 sayılı

Kanun’un 26’ncı madde hükmü ve 5680 sayılı mülga Basın Kanunu’na eklenmiş olan ek

madde 9 hükümleridir. Ancak bu kanun değişikliği Cumhurbaşkanı tarafından Meclis’e

iade edilmiş ayrı bir kanunun oluşturulması gerektiğini belirtmiştir.468

Söz konusu Cumhurbaşkanı kararından sonra 5651 Sayılı Kanun (İnternet

Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla

Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun) 04.05.2007 tarihinde kabul edilmiştir. Bu kanun

‘internet içerik sağlayıcılarını, yer sağlayıcılarını, toplu kullanım sağlayıcılarını’ bunların

yükümlülük ve sorumlulukları ile internet aracılığıyla işlenen suçlarla mücadele

yöntemlerini düzenlemektedir.469

İnternet yayınlarının Türkiye’de denetlenmesi hakkında idari yönden yetkili

kurum Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, adli olarak ise Sulh Ceza Hakimliğidir. Bu

iki yetkili mercii tarafından erişimin engellenmesi kararı verilebilmektedir.470

5651 Sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinde kişilik haklarına karşı saldırı halinde

erişimin engellenmesi durumu düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre ihlal halini iddia

eden gerçek kişiler, tüzel kişiler, kurumlar, kuruluşlar tarafından içerik sağlayıcısına

başvuru yaparak ulaşım sağlanamazsa da yer sağlayıcısına başvuru yaparak ikaz edilerek

466 Kılıç, 2018, a.g.k., s.109.

467 Akdeniz. ve Altıparmak,2008, a.g.k., s.8

468 Çankaya, Ö., ve Yamaner, B., (2012) Kitle İletişim Özgürlüğü, İstanbul: Beta Yayınevi, s. 267-268. ;

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.